ANLA-MA-YIŞ
Kendini başkasına anlatmaya uğraşma. İşlerine geleni duyuyor çoğu. Senin ne anlatmaya çalıştığın önemli değil, anlattığının içinden...
Kendini başkasına anlatmaya uğraşma. İşlerine geleni duyuyor çoğu. Senin ne anlatmaya çalıştığın önemli değil, anlattığının içinden istediğini cımbızlıyor ve sadece anlatılan orasıymış gibi değerlendiriyor hatta yargılıyor. Sonra dönüp seni şaşırtacak, şok edecek şeyler söyleyebiliyorlar maalesef. “Ben ne demek istemiştim, bu nereden çıktı? Söylemek istediğimle alakası bile yok!” diye düzeltmeye uğraş dur sonra.
Dinlemek ayrı bir şey, anlamak apayrı. Anlaşılmak, takdir edilmek ise apayrı. Herkes anlayışına göre takdir eder. Birikimine, ilgisine, yaşantısına ve içinde yetiştiği değerlere göre değerlendirmesini yapar. Sen, resimden anlamayan ve hayatı boyunca ilgilenmeyen birine en güzel sanat eserini gösterip ondan yorum beklersen hayal kırıklığına uğrarsın. Baktığı kadar değil, gördüğü kadardır insanın anlayışı ve tabi ki değerlendirmesi ile yorumu.
Bu arada meyveli ağaç çok taşlanıyor. Kendisinde bir meziyet olmayanlar, karşısındakinde gördüklerini küçümseyerek küçültmeye çalışıyorlar. Bu sayede kendilerini yücelttiklerini düşünüyorlar. Oysaki meyveli olanda tevazu da vardır. Ondan eğmiştir başını. Dolu başaklar gibi. Yaptıklarından bir de karşılık almaz, amacına ulaşmazsa daha çılgın şeyler yapabilirler, sırf duygularını tatmin edebilmek için. Yani böylelerine en güzel cevap, muhatap olmamak ve söylediklerini duymazdan gelmektir. O zaman sözleri, duvara çarpıp kendilerine döner.
Anlamakta da güçlük çekiyorum. Bilmem siz de böyle misiniz? Diyelim bir kitap çıkartıyorsunuz, sizi tebrik etmek yerine yaptığınız çok sıradan bir şeymiş gibi davranıyor birileri ya da ne bileyim “O da ne ki?” gibi bir havaya giriyor. Harcanan zaman, verilen emek, yorulan kafa, işleyen süreç ve yaşanan zorluklar önemsenmiyor bile…
Karşıdakilerin onayına ya da takdir etmesine göre hareket etmemek gerekiyor elbette. Yoksa hayal kırıklıkları yaşanıyor ve şevk kaçıyor. O yüzden içindeki hissiyata odaklanıp hareket etmek en doğrusu. “Bu beni iyi hissettirdi mi? Yaptığımdan memnun muyum?” bunları sormalı insan kendine. Cevabımız bizi rahatlatıyorsa ve “Elimden gelenin en iyisi bu, vicdanen rahatım” diyebiliyorsak ötesini çok da önemsememek lazım.
aldığın yol, attığın adım kadar
ulaştığın yer, kurduğun düş kadar
mücadelen, cesaretin kadar
hayatın; hepsinden topladığın kadar…
yürümeye, düşlemeye, mücadeleye devam
hayat kadar…