Zurnanın deliği!

Geçtiğimiz günlerde nerden esti ise aklıma 'andante' sözcüğü geldi. Andante, bir müzik terimidir. Bir müzik parçasının...

Geçtiğimiz günlerde nerden esti ise aklıma 'andante' sözcüğü geldi.

Andante, bir müzik terimidir. Bir müzik parçasının ya da yapıtın belli bir bölümünün ağıra yakın bir hızda çalınacağını belirtir. Dilimize İtalyancadan geçmiş.

Arada yazıyorum ama bilmeyenler için yine yazayım; ben 70'li yılların öğretmen lisesi mezunuyum. Köy enstitüleri kapatılınca bu eğitim kurumları önce öğretmen okullarına, sonra da öğretmen liselerine çevrilmiş. Okul'dan mezun olanlar doğrudan öğretmen olarak atanırken Lise'den mezun olanlar, üniversite sınavlarına girmek zorunda bırakılmış.

Ben, lise mezunu olduğum için üniversite sınavına girerek edebiyat öğretmeni olma hakkı elde edenlerdenim.

Bizim lisede sıkı bir müzik eğitimi vardı. Müzik öğretmenimiz İbrahim Selman Coşkun, Muammer Sun'un müzik kitabından her hafta bir parça verir ve bizden onu flütle çalmamızı isterdi. Bazı arkadaşlarımız için o parçaları çalmak çok zor gelirdi. Saatlerce çalıştıklarını bilirim. Bende biraz müzik yeteneği ve kulağı vardı ki elime aldığımda zorlanmadan çalardım.

İşte 'andante' sözcüğü aklıma düştüğünde hemen Gökçeada Liseli yıllarıma gittim.

Hele bir Sanat Tarihi dersimiz vardı ki ne ezberlerdik o sanat tarihi terimlerini. Öğretmenimiz Handan Şahbaz. Aynı zamanda resim öğretmenimiz idi. Sınıfın en iyisi olmasam da resmim de fena değildi hani.

**

Müzik, şimdilerde birçok okulda zurnanı son deliği. Hatta kimi okulda müzik öğretmeni bile yok. Zurnanın son deliği! 'Ona gelene kadar sırada daha çok var' anlamına gelen bir atasözü.

Bir de 'zurnanın zırt dediği yer' vardır. 'En önemli yer' anlamındadır. Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı yeri.

Ben zurna çalamam ama sanıyorum biraz uğraşsam çaldığım parçayı anlayabilirsiniz.

'Zurnanın kaç deliği var?' desem belki bu yazıyı okuyanlardan bilen çıkmayabilir.

Zurnanın üstte '7', arkada '1' olmak üzere flütte olduğu gibi toplum 8 deliği varmış.

Peki zurna ne demektir desem! Ben de onu yine geçtiğimiz gün izlediğim bir müzik programında öğrendim. Meğer zurna da dilimize Farsçadan girmiş. Farsçadaki Sūrnāy veya Surnā sözcüğünden alıntı imiş. Farsça sûr, 'düğün' demekmiş. Nāy da 'boru', 'kamış' anlamına geliyormuş.

Sûr, dini metinlerde de geçen bir çalgıdır: 'İsrfil, kıyamet gününde Allah'ın emri ile iki defa Sûr'a üfleyecektir. … İsrfil'in birinci üflemesi ile yer ve gökteki bütün canlılar ölecek ve dünya hayatı sona erecektir. İkinci defa üflemesiyle de bütün canlılar dirilecek ve ahiret hayatı başlayacaktır.'

**

Zurna, argoda da 'sarhoş' veya 'kendini bilmez kişi olarak' anlamlandırılır.

Zurna ve davul, özellikle Güneydoğu ezgilerinde biri olmazsa diğeri de olmaz çalgılar arasında yer alır.

Görüldüğü gibi zurna, hem çok önemlidir hem de çok önemsiz.

Bir de kendini fasulye gibi nimetten sayanlar vardır. Aslında fasulye, değersiz bir yiyecek değildir ama her nedense kimileri için böyle söylenmiş.

**

Bu yazıda 'andante'den fasulyeye nasıl geldik bilmiyorum ama son 29 Ekim ve 10 Kasım törenlerinde hem Cumhuriyet hem de Atatürk, dikkate değer bir şekilde öne çıkmadı mı sizce?

Benim dikkatimi çekti de… Yazayım dedim…

'Müjdeler var yurdumun toprağına taşına / Erdi Cumhuriyet'im elli şeref yaşına'

Bakalım 100'üncü yılda ne olacak?

Bakmadan Geçme