Zeytinde bir iyi, bir kötü haber!

Tüm dünyada sağlıklı gıdaya yönelişle 'zeytinyağı' kullanımı devamlı artıyor. Hatta zeytinyağına geleceğin petrolü diyenler bile var....

Tüm dünyada sağlıklı gıdaya yönelişle 'zeytinyağı' kullanımı devamlı artıyor. Hatta zeytinyağına geleceğin petrolü diyenler bile var. Zeytin ve zeytinyağının anavatanında yaşıyoruz. Bunu çok iyi değerlendirmemiz şart.

Önce iyi haberi vereyim.

Zeytin üretiminde 2 milyon ton sınırı, ilk defa bu yıl aşılacak. Bu demektir ki zeytinyağı üretimi de ihracatı da geçen yılın üzerine çıkacak. Yapılan verimlilik artışı çalışmalarının etkisiyle üreticinin 'var yılı-yok yılı' olarak adlandırdığı dönemsellik farkı iyice azalmış durumda. Budama, zararlılarla mücadele, sulama ve gübreleme alanlarında yapılan iyileştirmeler ve yeni dikimler, artık sonuç veriyor.

Kötü haber ise yıllardır aynı konuları tartışıp duruyor olmamız. Zeytinin anavatanında yaşıyoruz ama dünya çapında bir marka yaratamıyoruz, dünya pazarlarında payımızı artıramıyoruz, tarım alanlarını korumakta zorlanıyoruz. Hektar başına verimlilikte İspanya, İtalya ve Yunanistan'ın yarısı, hatta üçte biri düzeyindeyiz. Zeytin ağaçlarının verimliliği düşük olunca üretimde de liderliği doğal olarak bu ülkelere bırakıyoruz. İspanya'nın ardından ikinci sıraya oturmak gibi bir hedefimiz vardı, hl sürüyor ama yakın vadede bu hedefe ulaşmak çok mümkün görünmüyor.

Coğrafi işaret kavramının farkına nihayet vardık. Sevindirici bir gelişme bu. Dünyada 200 milyar doları aşan coğrafi işaretli ürünler pazarı bulunmakta. Buradan pay alabilecek Malatya kayısısı, Ayvalık zeytinyağı, Aydın inciri, Taşköprü sarımsağı, Giresun fındığı, Kars kaşarı, Pervari balı gibi yüzlerce ürün var. Bunların tam 220'si tescil almış durumda. Ayvalık, 2006'da zeytinyağında coğrafi işaret tescil ettirerek önemli bir adım atmıştı. Şimdi ise AB'den tescil almaya çalışıyor. Eğer başarırsa önemli bir girişime imza atmış olacak.

Dünyada 185 milyon ton bitkisel yağ üretiliyor. Büyük bölümü palm ve soya yağı. Daha değerli ve sağlıklı olan zeytinyağı ise sadece 3 milyon ton. Küresel çapta sağlıklı gıdaya yönelişin artmasıyla zeytinyağı kullanımı da haliyle artacaktır. Zeytinyağı üreticileri için büyük fırsatlar var. Homeros, boş yere zeytinyağını 'sıvı altın' diye adlandırmamış. Hatta geleceğin petrolü diyenler de var.

Devlet desteği olmadan dünya markası yaratmak gerçekten zor. Başarılı örneklerden biri, Fransızların ünlü rokfor peyniridir. Bu peynire adını veren Roquefort, Fransa'da 700 nüfuslu küçücük bir köy. Ama 1000 yıl önce başladığı peynir üretimiyle dünyanın en ünlü köylerinden biri olmuş; yılda 1.5 milyar euroluk bir pazar oluşturmuş. Rokfor, yöre hayvanının sütünden yapılıyor; bu köydeki doğal mağaralarda bekletiliyor. Peyniri rokfor yapan penicillium roqueforti bakterisi de bu mağaralarda var. İngiliz Stilton'ı, Danimarka mavi peyniri, İtalyan gorgonzolası gibi pazardan pay almak isteyen peynirler de çıktı ama rokfor, para basmaya devam ediyor. Başarının temelinde ise destek ve koruma var. Bundan tam 606 yıl önce zamanın kralı VI. Charles, rokfor peyniri üreticilerini ve peynirlerin bekletildiği mağaraları koruma altına almasaydı bu iş olmazdı. Bizim de zeytin ağaçlarını koruma konusunda mutlaka hassas ve ısrarcı olmamız gerekiyor. Geleneksel yöntemler yerine daha akılcı ve ciddi kooperatif oluşumlarıyla bölgemizde marka ya da markalar yaratmak mümkün. Elimize verilen un ve helvayı karmanın zamanı çoktan geldi, hatta geçiyor bile!

Bakmadan Geçme