Yeni Dünya Düzeni’nde Suriye-2

Arap Baharı sonrasında 2011 yılından bu yana bölgede çeşitli süreçler yaşandı. Hem diplomatik hem de askeri....

Arap Baharı sonrasında 2011 yılından bu yana bölgede çeşitli süreçler yaşandı. Hem diplomatik hem de askeri. Ekim ayının ilk haftasında Barış Pınarı Harekatı düzenlemiştik. Şubat ayının ikinci haftasında ise Suriye'nin İdlib kentine askeri bir harekat yapılacağı söyleniyordu. Geçen gün bu harekatın adı da belli oldu: Bahar Kalkanı Harekatı. Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) Suriye kilit nokta ise İdlib de bu kilidin anahtarıdır diyebiliriz. Yani artık durum, eskiye nazaran daha ciddi ve tehlikelidir.

27 Şubat günü askerlerimiz ateş altında kalmıştı. Suriye uçakları tarafından öldürüldüler. Tarihte olduğu gibi şimdi de Müslüman, Müslüman'ı vuruyor. Emperyalist devletlerin istediği de bu zaten. Suriye'yi, Beşar Esad rejimini destekleyen Rusya, İdlib'de askerlerimizin ateş altında kalmasında etkilidir çünkü hava sahasını kapatmış olduğunu açıklamıştı. Rusya'nın hava sahasını kapatarak Suriye'ye destek vermesi sonucunda askerlerimiz şehit oldu. Karadan yürüttüğümüz harekatı havadan kontrol edemiyoruz. Daha anlaşılır ifade ile söylersek Rusya buna izin vermiyor.

Hatırlayalım; Moskova yönetimi, Şam yönetimine şu açıklamada bulunmuştu: 'İdlib'de hava sahasını kapattık. Her uçuşa düşman muamelesi yapacağız.' Bu bilgiler ışığında ağlamak, kifayetsiz kalıyor. Kanlı gözyaşı dökmemiz gerek. Bir askeri müdahalede ordumuzu hem karadan ama daha çok hava saldırılarından koruyamıyorsak bu durumun izah edilmesini TSK'nın, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'dan sormak gerekmez mi?

Siyasi liderlerin bu soruyu sormasını, aldıkları bilgi doğrultusunda bizi de aydınlatmasını beklerken Devlet Bahçeli, şu açıklamada bulundu: 'Yıkılsın Suriye! Şam'a girelim, Beşar Esad'ın kafasına çuvalı geçirelim.'

Bu satırları kaleme alırken yine İdlib'den şehit haberi geldi. Şehitlerimizin acı ve elem yüklü aileleri, şehitleriyle gurur duysun. Hepimiz onlara minnettarız. Yüreğimizde kor ateşle yaşıyoruz. Ancak kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim, imanlı olmamız kadar bizden akıllı olmamızı da istiyor. Müslüman, Müslüman ile çarpıştırılıyor, 'Neden?' diye sormayalım mı? 'Bir askeri harekat düzenliyoruz, gerekli destek ve koruma planı yoksa bu ne iştir?' diye sorgulamayalım mı? Elbette ki soralım.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in savaşlarını incelersek devlet adamı kimliğiyle dış mihraklara karşı çoğunlukla savunma savaşı yaptığını okuruz. Müslüman'ın Müslüman ile savaşmasını yasaklayan bizzat kendisidir. Veda Hutbesi'nde Müslümanların birbirinin kanına, malına, namusuna dokunulmaması gerektiğini bildirir. Savunma savaşı esnasında bile gerekli tedbirleri aldığını ve kendisine yardım etmesi için bizzat Hazreti Ali'den yardım istediğini biliyoruz. Müslümanların Allah'a tevekkül etmeden önce gerekli önlemleri almasını da yine bizzat Peygamber Efendimiz söylüyor. Koskoca bir peygamber, savaşa çıkarken öfkeyle değil; mantıkla, akılsal yöntem ve tedbirlerle hareket etmiştir.

Millet olarak dinimiz İslamiyet'i çok iyi öğrenmek ve öğretmek durumundayız. Türkiye vatandaşı olarak Kuran-ı Kerim Müslümanı ve Atatürk Cumhuriyetçisi olmanın ne kadar önemli olduğunu fark etmediğimiz, bu çok önemli iki ilkeyi birbirinden ayırdığımız için, anlamak için okumadığımızdan bugün toplum olarak canımız yanıyor. 'Yurtta sulh, cihanda sulh', Atatürk'ümüzün en önemli politik ilkesidir. Bir kere daha aziz şehitlerimizi minnet ve rahmetle anıyoruz. Ruhlarını şad etmek adına uykudan uyanmak, bilgili olmak zorundayız.

Salı günkü yazımda İsrail-Arap savaşlarına değinmiştim. İsrail'in hedefi, Büyük İsrail Devleti'ni oluşturmaktır. Zaten Büyük Ortadoğu Projesi de bu hedefin bir yönüdür. Filistin bölgesinde Yeruşalem dedikleri Kudüs'te bir zamanlar var olan Süleyman Tapınağı'nı yeniden inşa etmek ve vaat edilen topraklara hakim olmak için İsrail, Suriye'de Baas rejimini istemiyor. Daha genel anlamda Ortadoğu'da eli güçlü Arap, Müslüman devlet istemiyor diye açıklamıştım.

Oysa Rusya için durum aynı değil. Rusya Devlet Başkanı Putin, 2015 yılından bu yana 'Suriye'deki Baas rejimi iktidarını istikrara kavuşturmak hedefimizdir' diyor çünkü Suriye'deki Baas yönetiminin güçlenmesi ile Rusya, Ortadoğu bölgesinde üs kuracak. Doğu Akdeniz'e rahatlıkla açılabilecek. Suriye ordusu ile tarihten bu yana sıkı fıkı olmasının ana nedeni budur. Suriye ordusu için 'Arapça konuşan Kızıl Ordu' denilmesi, Rusya'nın desteğini anlatmak içindir.

26 Ağustos 2015'te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında anlaşma imzalandı. Buna göre Suriye'nin havaalanları, kayıtsız şartsız Rusya'ya açıldı. Anlaşmada Rusya'nın hukuki dokunulmazlığının olması da aynı zamanda Rusya'nın elini güçlendiriyor.

Şii Müslüman Beşar Esad'ın devrilip Şam'da cuma namazının kılınması isteği, öncelikle Rusya tarafından istenmiyor. Bu gerçeği bilmek, tarihten ders almak zorundayız. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nden bahsediyorum.

Dış politika arzular ile değil; savaş stratejisi, bilgisi ve tarihi gerçekler doğrultusunda akılsal süreçler ile yapılır. Rusya, Suriye'de hava sahasını kapatmış ise hiçbir şekilde askerimizi havadan koruyamayız. Bu ülkenin komutanları, bürokratları ile istişare edilmiyor mu?

Kuran-ı Kerim'de Şura Suresi 38. Ayet'in gereklerini Peygamberimiz, bizzat savaşta yaşayarak örnek olmuştur. Ayetin anlamını okuduğumuzda işlerimizi danışarak ve dayanışma içinde yerine getirmemiz istenir. Bugünkü ifadeyle izah edersek, ortak akıl ile hareket etmeliyiz. Müslümanlar olarak, Türkiye vatandaşı olarak akılsal zeminde birbirine danışmamız ve hep birlikte hiç ayrımcılık yapmadan dayanışma içinde bilinçli davranmamız gerekiyor.

5-6 Mart günü Moskova'da Erdoğan ve Putin görüşmesi olacak. Konu: Suriye-İdlib. Daha öncesinde Erdoğan'ın 'Bizi rejimle baş başa bırakın. Bizim Rusya ile bir derdimiz yok' dediğini hatırlatalım. Rejim dediği Suriye-Esad yönetimi. Şii Müslümanlığın yaşandığı Şam'a Fetih Suresi okuyup cihada teşvik edenlerin bu davranışları, Kuran-ı Kerim ilkesi ve Peygamber'in bildirisi ile uyuşmuyor.

Hatırlayalım, Rum Suresi 32. Ayet: 'Dininizi bölmeyin, fırkalara ayrılmayın…' Müslüman'ı Alevi, Sünni, Şii ya da daha farklı adlarla bölenler, bu ayeti okumuyor mu? Fetih Suresi niçin nazil olmuş, aslında kime karşı söylenmiştir bir zahmet okuyun. Lütfen anlayarak okuyun ve düşünün ki İslam alemi de Türkiye Cumhuriyeti de büyük tuzağın pençesine düşmesin. İşte o zaman şehitlerimizin ruhları şad olup tüm iyilikler fetih olsun…

Bakmadan Geçme