Yazmak…
Geçtiğimiz günlerde, belediyelerin yaptıkları sokak ve cadde düzenlemeleri ile ilgili bir yazı yazarak, özetle kilit taşı...
Geçtiğimiz günlerde, belediyelerin yaptıkları sokak ve cadde düzenlemeleri ile ilgili bir yazı yazarak, özetle kilit taşı döşeme ile ilgili görüşlerimi ifade etmeye çalışmıştım. O yazıda, müftülük binası önündeki kavşakta haftalarca kapatılmayan bir tamirat çalışmasından bahsetmiştim.
Yazıdan mıdır yoksa tesadüf müdür bilemiyorum, yazının üstünden üç gün geçtikten sonra belediye ekiplerinin söz konusu yeri bir günde tamir ettiklerini gördüm.
Yazılarımı takip eden bir arkadaşım, 'Yahu bir yazı yazdın, adamlar hemen yolu düzelttiler; benim evin önünü de yazsana' dedi.
Ben de, 'Bu işler yazıyla olsaydı her gün bir yeri yazar düzeltirdik. Ben de kendi evimin önünü yazmadım!' şeklinde yanıt verdim.
Özetle hatırlatmak gerekirse; kilit taşı, yağmur sularının akıp gitmemesi, suların kısmen de olsa taşların girintilerine takılması ve toprağın hava alması açısında olumlu bir çalışma ama profesyonelce döşenip yeniden söküm ve yerleştirme işlerinin yine profesyonelce yapılması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim.
Konuyla ilgili bir iki araştırmam oldu. Sanıyorum, çeşitli kurumlar tarafından tamir edilen yerlerin metrekaresi biriktirilip yolun onarım işi ihale ile bu işlerle uğraşan taşeron bir firmaya veriliyor. Artık taşeron firmanın elemanı işi ne kadar biliyor ve hangi beceri ile yeniden döşüyor şansa kalmış.
Bence toplayıp yaptırmak yerine, yapıp toplamak daha mantıklı. Yani eğer bu iş ille de taşeron bir firmaya verilecekse firma, yoldaki tamirat bittikten hemen sonra düzeltme işini yapar, adres bilgileri ve fotoğraflarla belediyeden hak edişini almış olur. Fakat benim tercihim, yine belediye bünyesinde profesyonel bir ekibin bu işi yapmasından yana.
Hadi yeri gelmişken yazayım, belki faydası olur! Hastanenin kuzeydoğu köşesinde İZSU, bir tamirat işi yaptı. Asfalt, 4-5 metrekare civarında zarar gördü. Toprak zemin ortaya çıktı. Bölge, araç trafiği açısından hareketli bir yer. Araçlar sağlı sollu park ettiği için hareket halinde olanlar, burayı geçmeye çalışırken oldukça sıkıntı çekiyorlar. Tam köşede pastane var. Az ilerde bankamatikler. Araç sürücüleri gün boyu sıkıntı çekerken pastane de tozdan kurtulmanın yollarını arıyor.
Daha ne yazayım!
**
Yazmak, dışarıdan görüldüğü gibi kolay bir uğraş değildir.
Size çok akıl fikir verip belli konularda yazmanızı isteyenler olabilir.
Yazmak, aynı zamanda riskli bir iştir. Her gün çiçek böcek yazamazsınız. Yazdığınızda birileri bundan etkilenecektir. Çünkü olay, daha çok kişi tarafından öğrenilecek ve birileri bu işten 'zarar' görecektir. Sonrası malum.
Yazarlar, bu sonrası malum gelişmeleri dikkate alarak kalem oynatmak zorundadır.
Kimi yazarlar vardır gazeteye okuyucu kazandırır, kimileri de kaybettirir. Birçok insan tanırım; 'O gazetede şu kişiyi okur, diğer sayfalarına göz gezdiririm' derler.
Kimileri de çok yazma hevesi içinde olur ama üç beş atımlık barutları olduğu için bu işi sürdüremezler.
Yazmak; biraz birikim, biraz cesaret, biraz da kalem ustalığı isteyen bir uğraştır.
Yazarın vicdanı olmalıdır. Toplumu ve kendini rahatsız eden ne varsa hakaret etmeden yazabilmelidir. Hatayı yapan kendisi bile olsa!
At gözlüğü ile yazan, yani istediğini gören istediğini de görmeyen kişiler yazar değil ancak yandaş olurlar. Yandaşlar, malum çevreler tarafından beslenir.
'Bizimkini görme' derseniz yazarın vicdanı yaralanır.
Türk basını, son yıllarda vicdanını kaybetti ne yazık ki!
Örneğin 'adalet' yürüyüşü ile ilgili çıkan haberlere göz attığımızda kimi yayın organlarında tam cepheden düşmanlık, kimi basın organlarında yandaşlık, yok denebilecek kadar çok azında da tarafsızlık vardır.
Oysa gazetecilik, kutsal bir meslektir.
Gazeteci; objektif olmak, olaylara yukarıdan bakmak zorundadır.
Gazeteci ne hakimdir ne de savcı. Gazete birine hain diyemez!
Gazeteci, olanı biteni ve söylenenleri yazmakla görevlidir. Yorumcu, öznel görüşlerini yazabilir. Bu ayrı bir durumdur ama haberci kendi takımına, partisine, milliyetine ve dinine ters gelse bile eğer haber değeri varsa onu yazmak zorundadır.
İki sütun bir fotoğraflık haber, tam sayfaya yayılmışsa veya önemli bir haber sayfanın en altında küçücük değerlendirilmişse düşünmek gerekir.
Gazeteyi büyüten en önemli unsur, yazarlarının ve haberlerinin kalitesidir.
Ben dahil gazetemizin bütün köşe yazarları para karşılığı yazmıyoruz. Bize somut bir getirisi yok. Biraz hobi, biraz da yazıya verdiğimiz değer.
Günü geliyor, canımız yazı yazmak istemiyor hatta zaman ve teknolojik imkan bulmakta da sıkıntı çekiyoruz. Ama eğer sorumlu biri isek zamanımızdan çalıp yazmak zorunda kalıyoruz.
Uzatmayalım; iyi tatiller…