Yalan
'Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar' Hiç düşündünüz mü insanlar neden yalan söyler? Yalanın hayatımızın işleyişinde rolü...
'Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar'
Hiç düşündünüz mü insanlar neden yalan söyler? Yalanın hayatımızın işleyişinde rolü nedir? Yalan nedir? Yalanı kimler, niye söyler?
Şarkılara kulak kabarttınız mı, ne çok yalan üzerine şarkımız var ya da özdeyişimiz. Sonra beyaz yalan safsatası, yalanın beyazı sarısı mı olur? İnsan bir kere yalan söylemeye başladı mı arkası da gelir, tondan tona döner yani. Yalanın masumu, zararsızı olmaz zira. Her yalan, yanına yenisini de arkadaş edinerek yol alır ve söyleyeni yalancıya çıkarır. Sonra da kimse ona inanmaz haliyle. Hani ilkokul kitaplarımızda anlatılan yalancı çobanın kurt hikayesinde olduğu gibi. Ama bir şeyi de kabul etmek gerekiyor, iyi yalan söyleyenler zeki insanlar. 'Niye?'diyeceksiniz. Şöyle ki; insan söylediği yalanı nerede, kime, nasıl söylediğini hafızasında tutmak zorundadır. Yoksa kendi söylediğiyle kendini komik duruma düşürür. Öyle değil mi? Hele yalana yenileri de eklendiyse çok da dikkatli olması gerekir. Bir önceki söylediğiyle çelişmemelidir. Yani her yalan, yenisini doğurur. Oysa gerçek, pusuda bekler ve en ufak bir tökezlemede kendini aşikar eder. Gerçek güneşi parlamaya başladı mı yalan karanlığı hükmünü kaybeder.
Herhalde hayatta, ikili ilişkilerde, aile içi ilişkilerde söylenen yalanlar, sorunların oluşmasında önemli bir etken. Hani derler ya 'Bir yalan dört doğruyu götürür: İyilik, güven, sadakat, huzur.' Yani yalanla birlikte hayatın dinamizmi bozulur. Şüphe dediğimiz his oluşur ve itimat kaybolur. Ve şüphe, iyi ilişkileri bir kurt gibi kemirir ve sonuçta çökertir. Her ne kadar 'yalan dörtnala gitse de gerçek sonunda onu geçer.'
Üniversite yıllarımda yurtta kalırken bir oda arkadaşımız vardı. Hep çok zengin olduklarını, büyük bahçeli bir villada oturduklarını vs. ballandıra ballandıra anlatırdı. Biz odadaki diğer arkadaşlarla dinler ama pek inanasımız gelmezdi anlattıklarına. Hani insanın giydikleri, yaşayışı az buçuk kendi hakkında bilgi verir ya ondan -Arkadaşımız hep aynı kıyafetleri giyerdi- Uzunca bir süre o anlattıklarına devam etmişti. Bir gün kardeşi onu ziyarete gelmiş ve arkadaşımız yurtta olmayınca kızlardan biri anonsu duyunca kardeşinin yanına bahçeye inmiş. Gerçeği o zaman öğrendik, meğer arkadaşımızın babası o anlattığı villada bekçilik yapıyormuş. Bunda gocunulacak bir durum yok, adam namusuyla işini yapıyor ve çocuklarını okutmaya çalışıyor ama gelin görün ki arkadaşımız için durum öyle değilmiş. Ne üzülmüştük durumu öğrenince. Yalan satıcılığı yapıyormuş bize. Hala anlamlandıramam böyle davranış ve söylemleri…
Çernobil dizisinde karakterlerden Profesör Legasov, 'Yalan söyledikçe gerçeğe borçlanırsınız' diye bilgece bir tespitte bulunduktan sonra 'Yalanın bedeli nedir?' diye sorguluyordu. Tabi bizim de sorgulamamız için akla kapı açıyordu. Hakikaten yalanın bedeli nedir? Bir bedeli olmalı değil mi?
Masum
Beyaz
En çabuk
Kirlenir…