Uydum cemaate

Bir kurumun, bir derneğin ya da bir siyasal partinin temel işlerinin görüşüldüğü, belli sürelerle ya da...

Bir kurumun, bir derneğin ya da bir siyasal partinin temel işlerinin görüşüldüğü, belli sürelerle ya da gerektikçe yapılan genel toplantı veya kurula içinde yaşadığımız modern zamanlarda 'kongre' diyoruz.

Eski Türk devletlerinde temel sorunları görüşüp karara bağlamak üzere yapılan, ileri gelenlerin katıldığı toplantıya 'kurultay' adı veriliyormuş.

Hani kökü cumhuriyetin kuruluşuna dayanan bir partimiz için de içine biraz 'değersizleştirme' vurgusu da katarak 'kurultaylar partisi' deniliyordu ya!

Hatta bir partimiz de Erciyes dağına çıkar, 'Zefer' kurultayı da yapardı ya!

Ansiklopedik bilgilere bakarsak eski Türk kurultayları da tartışmalı geçermiş.

Türkler; bu kurultayda siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuki konuları görüşüp karara bağlarlarmış. Bu kurultaylar; savaş, barış, göç, isyan gibi olağanüstü durumlarda da toplanırdı. Bu toplantılar, belli bir disiplin içinde yapılırmış.

**

Hepimiz biliyoruz ki şimdiki kurultaylar, seçimlere endeksli yapılıyor. Seçim varsa heyecan ve kalabalıklar da oluyor. Artık kimsenin tartışmalara ayıracak zamanı kalmadı. Günlük iş güç koşuşturmacası, hepimizi esir almış durumda. Genel kurul salonundan ayrılmamış, seçimi bekliyor olsak bile ellerimizde birer cep telefonu, sosyal medyada sörf yapıyoruz. Konuşmalar havada uçuşuyor.

Nerede o eski uzun konuşmalar içeren kurultaylar…

Yerel basından da izlediğimiz kadarı ile Ödemiş ve çevresinde yapılan dernek, oda, birlik ve kooperatif genel kurulları da aynı havada geçiyor.

Kimilerinin sivil topum kuruluşu (STK) kimilerinin de demokratik kitle örgütü (DKÖ) adını verdiği bu tür seçimli genel kurullarda üye olduğumuz örgütlerin yöneticilerini seçiyoruz. Oylar veriliyor, sonuçlar merakla bekleniyor.

Ama size bir şey söyleyeyim, tabandakilerin (üyelerin) tavandakilerin (yöneticilerin) ne yaptıkları ile ilgili doğru dürüst bilgisi olmuyor.

'Uydum hazır olan cemaate!'

Oysa bu tür genel kurullarda yapılan önceki dönem çalışmaları gözden geçirilmeli, olumlu ve olumsuz eleştiriler katılan tüm üyelerin gözü önünde tartışılmalıdır.

Kaç üye var, yılda ne kadar aidat toplanıyor, ne gibi hizmetlerde bulunuluyor, yasaya aykırı faaliyetlerde bulunulmuş mu? Ve yöneticiler ne kadar maaş alıyor?

Soruları arttırabiliriz.

Büyük Önder Atatürk'ün 'Vekil maaşları ne kadar olsun?' sorusuna 'Öğretmen maaşlarını geçmesin' şeklinde yanıt verdiği söylenir.

Ben size söyleyeyim: Bugünkü ortalama öğretmen maaşları, 4.5-5.5 bin TL arasındadır. Ben bazı oda, birlik ve kooperatif başkanlarının 10-15 bin TL arasında maaş aldıklarını duyuyorum. Bakın duyuyorum dedim, somut olarak bilmiyorum. Eğitim-Sen, ÇYDD, ADD üyesiyim. Üyelikler, gönüllülük esasına göredir. İstersem her an ayrılabilirim ve ayrıldığımda mesleki olarak zarar görmem. Adını andığım bu derneklerde yıllık çok az miktarlarda ödenti (aidat) vardır. Yöneticileri ve başkanları, beş kuruş maaş almazlar. Bunu kesin olarak biliyorum. Eğitim-Sen genel başkanımızın da en yüksek öğretmen maaşı aldığını biliyorum.

Biliyorsunuz, Ödemiş Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesiyim. Kent Konseyi'nde de maaş veya oturum parası gibi ücretler yoktur…

Yanlış anlaşılmasın, kimsenin işinde gücünde ve maaşında gözüm yok ama bence bir üye, üye olduğu kuruluşun gelir gider tablosunu istediği zaman görebilmeli. Üyelikler de zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Seçimler de mümkünse tüm üyelerin (delege değil) katılımına açık yapılmalıdır.

Demokrasi, örgütlü toplum demektir. Örgütlü toplumlar da en alttan en üste kadar şeffaf olmalıdır.

**

UNUTULMASIN!

1945 yılı… II. Dünya Savaşı'nda ABD tarafından Japonya'nın Hiroşima kentine atom bombası atıldı. 70.000 kişi o anda, on binlerce insan da ileriki yıllarda radyasyon nedeniyle öldü. Zamanla radyoaktivitenin yol açtığı kanserler de dahil ölü sayısı, 200 binin üstüne çıktı.

Bakmadan Geçme