URLADA SESSİZ ÇIĞLIK, KARANTİNA ADASI VE TAHAFFUZHANE BİNASI
 Kerem Karamanlıoğlu 1800&rsquolü yıllar tüm dünyada kolera, tifüs, veba, sarıhumma, çiçek gibi bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu...
Kerem Karamanlıoğlu
1800'lü yıllar tüm dünyada kolera, tifüs, veba, sarıhumma, çiçek gibi bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu yıllar. Bu salgın hastalıklardan korunmak amacıyla Osmanlı Devleti ülkenin birçok yerinde tahaffuzhaneler kurmuş. Bunlardan biri de Urla'da.
Tahaffuzhane, sefer sırasında yolcu yda çalışanları arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirip gerekli sağlık önemleri alınıncaya kadar konakladıkları, hastalıkların iyileştirilmesi için büyük liman yakınlarına kurulmuş sağlık kuruluşları olarak tanımlanmakta.
Dünya üzerinde bulunan tescilli üç karantina adasından biri olan İzmir'in Urla ilçesine bağlı Karantina adasındaki tahaffuzhane 1865 yılında Fransızlara yaptırılıyor.
Ada, ticaret gemileri ve yolcu gemilerince özellikle de kuzey hac yolu için Anadolu, Rumeli, Bosna ve Rusya'ya gidip gelen hacılar için düşünülmüş ve işlevini 1950 yılına kadar devam sürdürmüş. Daha sonra ada üzerine Karantina Hastanesi yaptırılmış deniz güneş tedavi enstitüsü sonra kemik ve mafsal hastanesi olarak kullanılmaya devam etmiş.
148 yıldır ayakta olan Klazomen (Urla) Tahaffuzhanesi bugünkü adı ile Karantina Adası, Amerika'da ki Ellis Adası ve Hırvatistan Dubrovnik'teki Zupa Dubrovacka Adası ile birlikte dünyada ayakta kalan üç karantina adasından biri.
Bugün Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Urla Karantina Adası Müdürlüğü olarak yaşamına devam eden adada İzmir İl Sağlık Müdürlüğü Eğitim Merkezi ve Urla Devlet Hastanesi de işlevlerini sürdürüyorlar.
Tarihi tahaffuzhane binası bugün sağlık müzesi olmayı beklerken Karantina Adası Müdürü Şaban Koçoğlu buradaki işleyişi bizimle paylaştı.
Koçoğlu, '323 dönümlük arazi içerisinde 1000 metrekarelik bir alanda kurulu olan tahaffuzhane binasının girişinde bir ray sistemi bulunuyor. Yolcular adanın bir mil ötede demirlenen gemilerden filikalarla adaya getiriyor, eşyaları da raylı sistemle getiriliyor. Yolcular eşyaların içeri alındığı kapının haricindeki diğer kapılardan içeri alınıyor. Kayıt ve ön muayene işlemlerinin yapılmasının ardından duş yerlerine geçiyorlar. Yolcular kıyafetlerini çıkarıp numaralı filelere koyuyor numaralar bileklerine yazılıyor. Filelerdeki eşyalar 360 derece dönebilen dolaplarla soyunma odalarının arka tarafında olan görevlilere aktarılıyor. Görevliler eşyaları alıp dezenfeksiyon ve sterilazyon işlemini yapılacağı bölüme gönderiyorlar. Kıyafetler, kişisel eşyalar ve gemide kullanılabilen yıkanabilecek eşyalar da dezenfeksiyondan geçiyordu. Yolcularsa kendilerine verilen sabun, peştamal ve takunyalarla strelize edilmiş suyla yıkanıyor duştan çıkınca steril giysileri teslim alıyorlar. Yolcular banyo işleminin ardından doktor kontrolünden geçiyor üç gün ada da misafir ediliyordu. Bu arada hasta olan yolcular için de özel işlemler uygulanıyor adanın bir başka bölümüne tecrit bölümüne gönderiliyor tedavi edilene kadar orada kalıyordu. Hastalıktan ölenler ise usullerince yapılan dini törenin ardından sönmüş kireç dökülerek adanın doğusundaki mezarlığa defin ediliyordu
Mezarlıkta 300-350 mezarın olduğunu belirten Şaban Koçoğlu, 'Bugün tahaffuzhane binası tüm donanımları ile ayakta. İçerisinde etüv kazanları, ahşap dolaplar ve banyolar çalışır durumda. Her bölümü ilk günkü halindedir. Yerlerin mermerle kaplı olduğu tahaffuzhane duş kabinleri, duşluklar, sabunluklar, askılıklar hala yerli yerince duruyor. Binadaki araçlar küçük onarımlarla eskisi gibi çalışacak durumdadır' dedi.
Binayı sağlık müzesi haline çevirmek istediklerini söyleyen Koçoğlu, 'Dünyadaki örnekleri içinde donanımı en iyi korunan tahaffuzhanedir. Ada da kurulduğundan bu yana sağlık hizmeti veren bir yer. Bu anlamda Kültür ve Turizm Bakanlığına Sağlık Açık Hava Müzesi projesi sunuldu. Aynı zamanda adaya gelen tarihi misyonu uyumlu olan kazıklı yol projesi var. Proje gerçekleştiği an Türkiye'de ki ilk sağlık açık hava müzesinin İzmir'e kazandırılacak. Müze içerisinde suyla tedaviden müzikle tedaviye kadar farklı tedavi yöntemlerinin enteraktif şekilde sunulması planlanıyor. Yurt dışında benzer müzelere girişler 70-80 Euro olarak biliniyor. Bizim binamız benzerlerinin yanında daha iyi donanıma sahip alanımız antik bir kentin ortasında doğal güzelliklerimizin özdeşlemiş durumda. Niye böyle bir meknı ülkemize sağlık turizmine kazandırmayalım.'