Üreticiden tüketiciye giden yol…
Mart ayı birçok özel gün ve hafta ile doludur. Mart'ın ilk haftası Dünya Deprem ve Yeşilay...
Mart ayı birçok özel gün ve hafta ile doludur.
Mart'ın ilk haftası Dünya Deprem ve Yeşilay haftasıdır.
8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü'dür.
12 Mart, M. Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşımızın TBMM'de kabul edildiği gündür.
14 Mart, Tıp Bayramıdır.
15 Mart, Dünya Tüketici Hakları günüdür.
18 Mart, ulusça büyük Çanakkale Zaferini kutlandığımız gündür.
21 Mart hem Nevruz, hem de Dünya Şiir Günü'dür.
Yine, 22 Mart, Dünya Su Ve Meteoroloji Günü, 27 Mart da Dünya Tiyatrolar Günü'dür.
Bu özel günlerin ve haftaların hepsi ayrı bir yazı konusudur. Ancak ben bu hafta sizlerle 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü ile ilgili görüşlerimi paylaşacağım.
Bildiğiniz gibi Türkiye bir tarım ülkesidir. Eskiden dünya üzerinde kendi kendine yeten yedi ülkeden biri iken son yıllarda pirinçten şekere, soğandan patatese, samandan ete kadar birçok tüketim maddesi dışarıdan ithal edilir olmuştur.
Bu durum ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilediği gibi tüketicilerimizi ve üreticilerimizi de olumsuz yönde etkilemektedir.Geçmiş yerel seçimlerden farklı olarak belediye başkan adayları seçim çalışmalarında özellikle üreticileri hedef kitle olarak seçip üretici köylülerin destekleneceğini, üretimin arttırılması için köylülere tarım girdilerinde destek vereceklerini, köylüleri üretim kooperatiflerinde örgütleyeceklerini vaat etmektedirler.
Bu tespitler ve vaatler doğrudur, gereklidir. Çünkü üretim için gerekli olan tohum, mazot, gübre, ilaç çok pahalıdır. Bunlar üretim maliyetlerini arttırmaktadır. Üstüne bir de nakliye ve aracı karı girdiğinde ürünler tüketicilere çok pahalıya mal olmaktadır. Siyasi iktidar dışarıdan ürün ithal ederek fiyatları düşürmeye çalışacağına, üretici köylülerin üretim girdilerini ucuzlatarak, maliyetleri düşürmelidir. Üretim kooperatiflerine düşük faizli veya faizsiz krediler verilmeli, üretim arttırılmalıdır. Burada tüketicilere de düşen bir görev vardır.
Tüketiciler de mahalle mahalle tüketim kooperatiflerinde örgütlenmeli, üretim kooperatiflerinden doğrudan aldıkları malları üyelerine satmalıdırlar. Böylece üretim kooperatifleri ile tüketim kooperatifleri arasında doğrudan bir bağ kurulacak, hem üreticiler, hem de tüketiciler bu işten yararlanacaklardır. Tüketim kooperatifi ortakları ürünlere ucuz sahip olacakları gibi; yılsonunda da kooperatifin elde ettiği kardan kar payı alarak ikinci bir avantaj yakalayacaklardır.
Bu anlamda bir anımı da sizlerle paylaşmak isterim.
1970 yılı sonrası Düzce'de öğretmen olarak çalışırken Öğretmenler Tüketim Kooperatifi'nin kuruluşuna bir grup arkadaşımla öncülük etmiştim. O dönemde rahmetli Bülent Ecevit başbakandı. TÜSİAD hükümete karşı idi. Tüm mallar stoklanıyor, iş adamları hükümeti sıkıştırmak istiyordu. Piyasada şeker, margarin bulunamıyordu. Kurduğumuz kooperatif sayesinde Adapazarı'ndaki şeker fabrikasından ve margarin fabrikalarından toptan mal alıp üyelerimize ve yakınlarına çok ucuz fiyatlarla verebiliyorduk. Bu yolla kooperatif ortaklarımızı mutlu ettiğimiz gibi piyasalara bile çeki düzen vermiştik. Önce yiyecek ve kırtasiye ile işe başlayan kooperatif daha sonra ayakkabıdan giyime kadar faaliyet alnını genişletip 12 Eylül 1980 ihtilali ile kapatılana kadar çok verimli çalışmıştı.
Büyük tekellere karşı üreticilerin ve tüketicilerin tek tek mücadele edebilmeleri mümkün değildir.
Kooperatifçilik hem üreticiler, hem de tüketiciler için en sağlıklı çıkış yoludur.