Ülke iyi yönetilmiyor
Son dönemde ülkemizde bilgi kirliliği öyle arttı ki kime, neye inanacağımızı bilemez olduk. Bunun nedeni çok...
Son dönemde ülkemizde bilgi kirliliği öyle arttı ki kime, neye inanacağımızı bilemez olduk. Bunun nedeni çok açık. Haber kaynakları ve medya özgür değil. Siyasi iktidardan destek alanlar; haberleri siyasi iktidarı koruyup kollayacak şekilde veriyorlar. Muhalif seslere, bilgilere bilinçli olarak sessiz kalıyorlar. Vatandaş da hangi haber doğru, hangisi yanlış araştırmak zorunda kalıyor.
Örnek vermek gerekirse, iktidar sözcüleri ve medyası, 'ekonominin çok iyi durumda olduğunu, üretimin ve ihracatın, milli gelirin arttığını, kişi başına düşen gelirin her zamankinin üstünde olduğunu' söylerken muhalefet sözcüleri aksini söylüyorlar.
Yine, Amerika'da yargılamasına devam edilen Rıza Zarrap davası ile ilgili olarak dış basın başka şeyler yazıp, söylerken içerideki basın ve hükümet sözcülerimiz Fetullahçı Terör Örgütü'nün Türkiye'de tezgahladıkları 17- 25 Aralık senaryosunun Amerika tarafından orada yeniden sahnelendiğini söylüyorlar.
Bu ülkede düzmece belgelerle milletvekillerinin, üniversite öğretim üyelerinin terörist, Genelkurmay Başkanının terör örgütü başı, ordu komutanlarının terör örgütü üyesi olarak, tutuklanıp yıllarca hapis yatırıldığını, sonra da beraat ettiklerini görünce her şeye şüpheyle bakmakta haklı olduğumuzu düşünüyorum.
Son 15 yılın rakamlarına bakıldığında Türkiye'nin ve vatandaşlarımızın durumu, iktidar tarafından söylenenin aksine bir tablo ortaya çıkarıyor. 2002 yılında benzin 1.66 lira iken bu gün 5 lirayı geçmiş durumda. Dolar 1.52 lira iken bugün 3.97 lirayı aştı, yılbaşında 5.00 lirayı da aşacağı söyleniyor.
'Bize ne dolardan, vatandaşlarda dolar mı var?' diyebilirsiniz. Ama ülkemizin dış borçları, otoyol, köprü, havaalanı gibi resmi ihaleleri hep dolar üzerinden yapıldığından dolar arttıkça borçlar da artmaktadır. Bu borçlar, halktan alınan vergilerle ödenmektedir. Bu yüzden dolar artışları tüm halkımızı ilgilendirmektedir.
Petrol de birçok sanayi ürünün girdilerinden olduğu için pahalılığı, maliyetleri yükseltip, iğneden ipliğe her şeyin fiyatını arttırmaktadır.
Türkiye'nin dış borcu 2002 yılında 129,6 milyar dolar iken 2017 yılında 432 milyar dolar olmuştur. Hazine müsteşarlığının resmi rakamlarına göre, Türkiye'nin dış borcu zirve yaparak ilk defa milli gelirin yüzde 50 sini aşmıştır.
Yine resmi rakamlara göre Türkiye'nin cari açığı 2002 yılında 1,5 milyon dolarken 2017 yılında 5.121 milyar dolar olmuştur. İşsiz sayısı 1 milyondan 3,5 milyona; yoksul sayısı 17 milyondan 29 milyona çıkmıştır.
Bu rakamları ve vatandaşlarımızın yaşayarak bizzat gördüklerini birlikte değerlendirirsek; ülkemizin son yıllarda iyi yönetilmediği açıktır. Cumhuriyet döneminden kalma kamu mallarının, fabrikaların, limanların, tesislilerin özelleştirme adı altında satılması; zamların, vergilerin acımasız bir şekilde yüksek oranlarda arttırılması karşısında ülke borcunun yaklaşık dört kat artması ekonominin iyi yönetilmediğinin kanıtıdır.
Bir an önce, devlet yönetiminde savurganlığa son verilmeli, yeniden üretim ekonomisine geçilmeli, bunun için köylümüz, çiftçimiz, esnafımız desteklenmeli, ekonomimiz bir an önce dışa bağımlı olmaktan kurtarılmalı, ülkemizde ve bölgemizde barışçı politikalar izlenmeli, bu kötü gidişe son verilmeli ve en önemlisi ülke gerçekleri halktan saklanmamalıdır. Aksi halde ülkemizin gidişatı iyi görünmemektedir.