Tebdil-i Mekan

Eskiler, 'Tebdil-i mekanda ferahlık vardır' demişler. Tebdil-i mekan, mekan değişikliği demektir. Sözün özü 'Mekan değişikliği ferahlık...

Eskiler, 'Tebdil-i mekanda ferahlık vardır' demişler. Tebdil-i mekan, mekan değişikliği demektir. Sözün özü 'Mekan değişikliği ferahlık verir'

İnsan farkında olmadan alışkanlıklarının esiri oluyor: Aynı iş, aynı yerler, aynı kişiler ve aynı ilişkiler.

'Git gel Konya 6 saat' şeklinde başka bir söz de vardır ki bu sözün ne anlama geldiği konusunda farklı rivayetler vardır. Nerede söylendiği belli olmayan ama Konya'nın Türkiye'nin ortasında kalması nedeniyle her yerde söylenebilecek; Konya'ya gidiş gelişin toplam 6 saat süreceğini belirten bir anlama sahiptir. Fakat daha çok Ankara'da yaşayıp da Konya'ya gelip gidenler için söylendiğine inanılır.

Başbakan Binali Yıldırım'ın Ulaştırma Bakanı iken Konya-Ankara Hızlı Treni'nin test sürüşlerini başlatırken 'Git-gel Konya 6 saat değil, 2.5 saat olacak' demişliği de vardır.

Öte yandan bu sözün Konya ile ilgisinin olmadığı, Antalya ile ilgili olduğu söylenir.

Neyse ne… Bana göre, 'Hep aynı be ya' gibi bir anlamı vardır bu 6 saat meselesinin…

İşte insan bazen yer değişikliği yapmalı diyorum ben.

Hatta iş değişikliği…

Daha da ilerletirsek bu değişiklik işini, tehlikeli sulara doğru yol alırız. En iyisi burada duralım.

Bir de 'Dinime küfreden Müslüman olsa' diye de bir söz vardır ki rahmetli Mustafa Erdal amcamız ile bir tartışmamız olmuştu bu konuda. Erdal amcamız, bir yazısında bir Türk atasözü diyerek kullanmıştı bu sözü ve ben de bu sözün bir Türk tarafından söylenmiş olamayacağını iddia etmiştim. Türk atasözü olsa bile Türklerin İslamiyet'i kabulünden önce söylenmiş olabileceğini iddia etmiştim.

'Dinime küfreden de benim dinimden' anlamı vardır bu sözde ki bu da Müslüman olamaz!

Bu sözü söylese söylese başka dinden biri söyleyebilir bence ve bir Türk atasözü olamaz.

Diyeceksiniz ki bugün Selim Şahan'ın saçmalama günü!

Yazacak onca konu varken atasözlerine mi kaldık!

Tebdil-i mekan derken, bu sıralar akşamüstleri Kaymakçı'ya takılıyorum.

Malum, babamın 20 yıldır işlettiği tarım araç gereçleri satışı yapılan bir dükkanı var Kaymakçı'da. Hem biraz yardımcı olayım hem de tebdil-i mekanı test edeyim dedim.

Her gün olmasa da okuldaki görevim bitince önce ev, daha sonra Kaymakçı.

Yolda giderken çevreyi gözetlerim. Özellikle tarlalarda çalışan insanları…

Özel aracımla gidiyorsan kimi zaman durur 3-5 dakika muhabbet ederim. Bu muhabbetler, bazen habere dönüşür.

Kaymakçı'da akrabalarımız, arkadaşlarımız var. Biraz dükkan, biraz muhabbet, zaman zaman da tarla bahçe gezintisi, gün bitiyor.

Babam, 32 yıllık öğretmenlikten sonra 20 yıldır esnaflık yapıyor.

Müşteriyi bilgisi ve becerisi çekiyor.

Kaymakçı, benim için sadece doğup büyüdüğüm bir yer değildir. Kaymakçı, benim için küçük bir Türkiye'dir.

5 bin nüfusu ile mahalleye dönüştürülen, altyapı sorunları ile boğuşan bir belde.

Geçen yaz, 10 günlüğüne Balkan gezisi yapmış, oralarda gözlemlediklerimi yazıya dökmüştüm.

Kaymakçı ve Türkiye için yazılacak çok gözlem var.

Düzensizlikler, böyle gelmiş böyle gider anlayışı, temiz ve doğru dürüst bir köy meydanının bile bulunmayışı, işgal edilmiş kaldırımlar… Her biri ayrı bir yazı konusu.

En çok da beldeyi kuzeyden güneye ikiye bölen derenin üstüne yapılan demir köprü ve toplulaştırma işi. İçme suyu ile kanalizasyon meselesi.

Ülkemizde ne yazık ki bir yere kilit taşı döşedik mi oranın sorunlarını halletmiş oluyoruz.

Öte yandan kabul de etmek gerekir ki Kaymakçı, çevredeki beldelere göre biraz şanslı. Verimli topraklara sahip. Yılda iki üç ürün alma olanağı var.

Eskiden bamyasıyla meşhurdu; şimdi de bezelyesi, erikleri ve turşuluk salatalıkları ile. Hemen her evde süt ve et inekçiliği yapılıyor. Yani düzenli bir para akışı var sayılır.

Okumuş yazmış insanları var. Alkışçıları var…

Fakat bunca olanağa rağmen daha zengin ve kültürlü olması gerekirken…

Bi şey veya bişeyler var eksik olan ama ne!

Sen nelere kadirmişsin tebdil-i mekan; bana neler yazdırdın!

Bakmadan Geçme