Tarım ve ortak iş yapabilme

Ülkemizin yaşadığı en önemli sorunlardan bir tanesi, bana göre köyden kente göç olgusudur. Köylerde yeterli çalışma...

Ülkemizin yaşadığı en önemli sorunlardan bir tanesi, bana göre köyden kente göç olgusudur.

Köylerde yeterli çalışma alanı bulamayan gençlerin ilk fırsatta soluğu büyük kentlerde almasının en önemli nedeni de çiftçilik ve hayvancılığın çalışma şartlarının ağır olması ve bu işlerden yeterince gelir elde edilememesidir.

Peşinen kabul etmek gerekir ki ülkemizin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşanan terör meselesi, Türkiye hayvancılığına vurulan darbelerin en önemli nedenlerinden biridir.

Eğer Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde terör olayları yaşanmasaydı, hayvancılık da bu bölgede bugünkünden daha iyi şartlarda yapılıyor olacaktı. Sadece bu olgu bile terörün ülkemize verdiği zararı anlamak için yeterli bir gerekçedir.

Güneydoğu'da hayvancılık yapılamayınca bu sektör, ister istemez iç bölgelere ve Ege'ye doğru kaydı. Belki 'Ne var bunda?' diyenleriniz olabilir ama Ege'ye kayan hayvancılık sektöründe maliyetler arttı. Güneydoğu'da hayvanlar, doğal ortamlarında ve meralarda gezinerek beslenirken Ege'de çiftliklerde ve genetiği ile oynanmış yem bitkileri ile beslenir oldu.

Dolayısıyla ülkenin en verimle tarım alanlarında silajlık mısır üretimi, büyük bir hızla arttı. Bu durum, sulama sorunlarını ortaya çıkardı. Maliyetler de katladı.

Bir dönem 10 yılda büyüyen 'çıtır kavağı' üretimi, havzanın suyunu somururken aynı durum şimdi mısır üretimi ile yapılmaktadır.

Baraj yapıldı ama plansızlık yüzünden beş yılda biriken su, bir yılda harcandı. Yanlış anlamayın, plansızlık sadece sulamada değil, üretimin genelindedir. Hayvancılık artıyor ama bu hayvanlar nasıl beslenecek ve ne içecek düşünülmedi.

Ben, hayvan ya da tarım üretimi yapan biri değilim. Üniversite yıllarımızda uğraşmışlığımız ile aile çevremizde yapılan üretim dolayısıyla konuyla ilgili genel geçer sayılabilecek bilgilerim var.

Bilindiği gibi bölgemizde hızla gelişen bir hayvancılık ve süt üretimi var. Neden var? Çünkü domates, patlıcan, biber, patates ve karpuz gibi tarım ürünleri ile nar ve erik gibi meyve üretimi, istikrarlı gelir getirmiyor. Beş yılda bir piyango vurursa vuruyor, değilse maliyet tarlada kalıyor.

Bu yüzden gençler, ya köyünü terk ediyor ya da nispeten düzenli bir gelire sahip olan hayvancılığa yöneliyor.

Ödemiş ve çevresinde son beş yılda süt üretimi, günde 1000 tondan 1500 tona çıkmış durumda.

Büyükbaş hayvan sayısı da 100 binlerden 150 binlere gidiyor.

Uzmanların açıkladığı bilgilere bakılırsa Türkiye, hızla kurak bir iklime doğru sürükleniyor. Sulak alanlarımız azalıyor.

Tarım politikalarına yapılan eleştirileri toparlayacak olursak, 'Yıllar boyu izlenen hükümet politikaları; çiftçiliği ortadan kaldırıcı, tarımın şirketleşmesine hizmet edici, kırdan kente göçü tetikleyici politikalardır. Ülkemizde uzun yıllardır popülist eğilimlerin ağırlık kazanması sebebiyle tarımda uygulanan destekleme politikaları, ekonomiyi ve istikrar tedbirlerini olumsuz etkilemektedir.'

Yazıyı yazmadan önce hayvancılığın sorunları hakkında üç beş makale okudum. Her makalede bölgelere göre farklı sorunlar ve çözüm yolları ele alınmış.

Örneğin bunlardan bazıları şunlar:

'Mevcut hayvan ırklarının düşük verimli yerli ırklardan oluşması'

'İşletme büyüklüklerinin küçük olması'

'Uygun teknoloji ve yeterli hijyene sahip olmayan işletmeler'

'Gelişen dünyanın gereksinimlerine cevap vermeyen, emek-yoğun ve sağlıksız üretim yapan işletmeler, kaliteli üretimden uzaklaşmakta ve yok olmaya mahkum olmaktadırlar'

'Yem ve mazot gibi girdi fiyatları ile ürün fiyatları arasındaki dengesizlik'

'Hayvan hastalıkları ile mücadelenin yetersiz oluşu'

'Yeterli derecede bilinçli olmayan kişilerce yönetilen ve kırsal kesimde geleneksel yöntemlerle üretim yapmaya çalışan işletmelerin varlığının hayvan hastalıklarının bertaraf edilmesinde sıkıntılara yol açması'

Bildiğim bir yerden örnek vermek gerekirse, Kaymakçı'nın eski büyük mahallesinde edindiğim bilgilere göre 500 civarında büyükbaş hayvan var ve 5-10 civarında işletme.

Hani diyorum, bunlar bir araya gelseler de, adı ne olursa olsun, ister birlik ister kooperatif; tek bir çatıda olmasa bile iki işletme halinde hayvancılık yapsalar, Işıklar gibi dağ eteklerine doğru hayvanlarını otlatacak yerler ortaya çıkarsalar, ortak araç gereç satın alsalar, hijyen şartlarını ve veteriner kontrolünü daha sağlıklı hale getirseler…

İlçe Tarım Müdürlüğü ile sıkı bir diyaloga girseler…

Hayvanlarını evlerinin önünde beslemek yerine kurulacak bu işletmelere yönlendirseler…

Öte yandan et ve süt ürünlerini işleyecek işletmeler kurma peşinde koşsalar…

Bütün alışverişlerini üyelerin rahatça öğrenebileceği bir şekilde şeffaf bir işleyişle yapsalar…

Çiftçinin eğitilmesi, ARaştırma ve GEliştirme çalışmaları içinde bulunsalar…

Ne güzel olur değil mi!

Her şeyi devletten bekleme kolaycılığından sıyrılmak ve ortak iş yapabilme yeteneğini geliştirmek gerekiyor.

Olmayacak iş de değil hani…

Bakmadan Geçme