Takım oyunu

Bir eğitim-öğretim yılı başladığında eğer o sınıfa yeni giriyorsak genellikle ilk derslerde öğrencilerle tanışma faslı olur....

Bir eğitim-öğretim yılı başladığında eğer o sınıfa yeni giriyorsak genellikle ilk derslerde öğrencilerle tanışma faslı olur. Öğrencilerin en çok merak ettikleri konuların başında da öğretmenin hangi takımı tuttuğu gelir. Ergenlik dönemlerinde benim de peşinden gittiğim bir takım vardı ama bana şimdilerde takım tutmak çok anlamsız geldiği için, 'Ben takım tutmam' şeklinde yanıt veririm. 'Ooo olur mu hocam! Mutlaka bir takım tutuyorsunuzdur' diye ısrar ederler.

Ben de onlara futbolcularla antrenörlerin para karşılığında takım değiştirdiklerini belirterek, 'Size ne oluyor!' diye sorarım.

Türkiye'de futbol bir sektördür ve sektörden binlerce insan, üretime katkı yapmadan kazanç elde etmektedirler. Düşünün; adam izlediği maçı yorumluyor veya yazıyor ve ondan geçimini sağlıyor.

'Yok sarı kart değil de kırmızı kart gösterilmeliymiş'

Ben muhabbetin sonunda iyice meraklanan öğrencilere, 'Ben ekmek takımını tutuyorum' derim.

Güçlü takımlarda yer alamayan ve hep seyirci konumunda olan çapulcuların…

Bazen yazıya başladığımda yazı kendiliğinden akar gider. Kimi zaman da yazıyı istediğiniz yere yönlendiremezsiniz ve o kendi akışını bulur gider. Bu yazı da böyle oluyor gibi.

Takım sporları önemlidir. Takım sporları deyince aklınıza sadece topla oynanan toplu oyunlar gelmesin.

Örneğin, kooperatifçilik de bir takım işidir. Belediyecilik, particilik, hükümet etme…

'Hep benim dediğim olsun' derseniz, zaman gelir hiç sözlerine değer verilmeyen muhalifler bir araya gelip sizi iktidardan uzaklaştırabilir.

Sınıfta ders anlatmak da bir takım sporudur anlayana. Kimi zaman kontrolü elden kaçırırız. Sınıftaki birkaç öğrenci sizinle uğraşır ve amaçları, derse kaynatıp kendisi gibi hayta üç beş öğrenciden prim toplamaktır. Becerdikleri de olur. Burada okul idareleri ve aileler devreye girer. İdare ve aile, sizi anlarsa ne ala. Anlamazsa işte o zaman durum sakata gider. Artık o sınıfa girerken ayağınız geri geri gider.

Takım sporlarında antrenörlerin de önemli bir katkısı vardır. Malzeme tamdır ama o malzeme, kendiliğinden helva olmaz…

**

Ortadoğu kaynamaya devam ediyor. Tehditler ve hakaretler havada uçuşuyor.

Dünyada yaşamak da bir takım oyunu değil mi! Hem de en büyük takım oyunlarından biridir yaşamak. Uluslararası cambazlık oyununda ipin üstünde dik durabilmek kolay değildir.

'Ortadoğu kaynamaya devam ediyor' dedik. Kaynatan antrenörler, başka diyarlardan ama kaynayan takımlar hep Ortadoğu'dan.

Basından takip ettiğim kadarı ile ÖSO, 'ABD'nin olası Suriye saldırısının ardından kaybettiğimiz bölgeleri geri kazanmak ve yenilerini fethetmek için taarruza geçeceğiz' açıklamasını yapmış…

Bu açıklamanın ardından ben, bizim hangi takımda top koşturduğumuzu şaşırdım doğrusu.

Dünyada savaş, bir sektördür. Ve bu sektörün sürmesi için savaşların devam etmesi gerekir.

Dünyadaki savaşlar, dünyanın sonunu da hızlandırmaktadır.

Benim bildiğim tek şey var ki o da 'Savaş, iyi bir spor değildir'

Barışı her zaman savunmak zorundayız. Bugün savaşı savunmak, günübirlik çıkarlar için prim yapıyor olabilir. Ama Müslüman nüfus ağırlıklı Ortadoğu'da hırsızın hiç mi suçu yoktur!

Anlaşılan odur ki Suriye, yeni bir savaş alanı olacaktır.

İzmir'e gittiğinizde vatanlarını kaybeden insanların içine düştükleri durumları köşe başlarında görüyorsunuzdur.

Eskiden hafta sonları Basmane'den Konak'a doğru sakin sakin yürürken şimdi sokak satıcılarından adım atacak yer kalmadığını görüyor hatta yürürken korkuyorsunuz.

İstanbul'un meşhur Beyoğlu ve İstiklal caddelerinin durumu da bundan farksız.

Savaşlardan ve kötülüklerden dua etmekle uzak duramıyoruz.

Ya içindesindir çemberin ya da dışında…

Burada durup Murathan Mungan'ın Çember şiirine bırakalım sonu:

'Ya dışındasındır çemberin

Ya da içinde yer alacaksın

Kendin içindeyken kafan dışındaysa

Çaresi yok kardeşim

Her akşam böyle içip, kederlenip

Mutsuz olacaksın

Meyhane masalarında kahrolacaksın

Şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın

Ya dışındasındır çemberin

Ya da içinde yer alacaksın'

Yani mücadele edeceksin. Üç maymunu oynamak, belki bireyi kurtarıyor ama ateş çemberi büyümeye devam ediyor.

Yaşamak, bir takım oyunu yani. Takımını bilecek ve safını belirleyeceksin.

Orhan Veli Kanık, 'Cımbızlı Şiir' adlı küçük şiirinde şöyle demiş:

'Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya'

Takım oyunlarını umursamanız dileğiyle.

Bakmadan Geçme