Suriyeliler

Geçtiğimiz günlerde Birgi'de muhtarın kahvesinde otururken çok eski bir tanıdığa rast geldim. Nereden baksanız 5-10 yıldır...

Geçtiğimiz günlerde Birgi'de muhtarın kahvesinde otururken çok eski bir tanıdığa rast geldim. Nereden baksanız 5-10 yıldır görüşmüyorduk. 'Hayırdır, nerelerdesin?' falan derken 10 yıldır Hollanda'da yaşadığını söyledi.

Ben de Hollandalı Felemenklerin soydaşlarının yaşadığı komşu ülke Belçika'da üç yıl yaşadığım için muhabbet koyulaştı.

Oradan buradan derken, 'Hocam Avrupa, Türkler için eski Avrupa değil' dedi.

'Sadece Türkler için değil, yabancılar için eski ve geniş Avrupa olmaktan çıktı' diye devam etti. 'Türkler artık gettolar halinde yaşıyorlar, Hollandalılarla pek alışverişleri yok' diye sürdürdü anlatımını.

Getto, eskiden Yahudilerin gönüllü veya zorunlu olarak yaşadıkları mahallelere verilen admış. Şimdilerde aynı şehirlerden veya aynı ülkeden gelenlerin bir arada yaşadıkları yerlere getto deniliyor. Yani Avrupa'daki Türkler, yine Türkiye'deki gibi Türklerin yoğun olarak yaşadıkları mahallelerde (gettolarda) yaşıyorlar, Türk kahvelerine gidiyorlar ve Türk marketlerden alışveriş ediyorlarmış.

Gönüllü veya zoraki tecrit olmuşlar yani.

'Şimdilerde her yerlerde Suriyeliler var' diyor. Karın tokluğuna ya da düşük ücretlerle çalışıyorlarmış. Bu da Avrupa'nın hukuksal kazanımlarını ve işçi-işveren ilişkilerini bilen diğer yabancıların tepkisini çekiyormuş.

'Avrupalılar, en pis ve zor işleri yabancılara yaptırıyorlar.'

Bunları duyunca üzüldüm. 'Neden bizim coğrafyamızın insanının 'kaderi' bu olsun dedim?' kendi kendime.

Suriyeliler, biliyorsunuz bizim ülkemizde de önemli bir gündem konusu. Beş milyona yakın Suriyelinin ülkemizde yaşadığı bilgisi var. Konuyu basından takip ediyorsunuz.

Geçen hafta eski Tire yolundan İzmir'e gideyim dedim. Mahmutlar ve Aydın yol ayrımına kadar olan bölgede bulunan tarlalarda çadırlar gördüm. Büyük ihtimalle tarlalarda çalışan Suriyelilerin çadırları idi bunlar. Eskiden tütün işlemek için Kiraz'ın köylerinden buralara yatıya gidilirdi. Pamuk tarlaları yeniden çoğalmaya başlamış. Domates hasadı yapılan büyük tarlalar vardı.

Dönüşte bilgisayar başına oturduğumda Suriye konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığımı anladım. Kimdi bunlar ve ne zamandan beri nasıl yaşıyorlardı!

Bundan 5000 yıl öncesine kadar tarihleri var. Samiler, İbraniler, Persler, Makedonlar yaşamış bu topraklarda. Egemenlik savaşları yapmışlar. Sonra Hatay'ı başkent yapan Suriye Krallığı çıkmış tarih sahnesine. Roma İmparatorluğu'nun eyaleti olmuşlar. Yakın zamana kadar Müslüman Emeviler, Eyyübiler, Yahudilerin kovuluşu ve Osmanlı egemenliği.

1. Dünya Savaşı yıllarında Fransız mandası, 1936'da bağımsızlığı kabul edilmiş. 1938'de Hatay, Türkiye'ye dahil olmuş. 2. Dünya Savaşı yıllarında da İngilizler ve Fransızlar, at koşturmuşlar bu topraklarda.

Darbeler, İsrail ile savaşlar ve 1970'de kansız bir darbe ile Esad ailesinin egemenliği başlamış. Bu egemenlik hala devam ediyor. Ülkede Arap, Kürt ve Türk kökenli vatandaşların yanı sıra Sünni ve Alevi inancının paydaşları yaşıyor.

Muhalif Suriye vatandaşlarının iki seçeneği var: Ya demokrasi mücadelesi ya da ülkeden kaçmak.

Uzun lafın kısası, mücadele edene de savaştan kaçana da saygı göstermeliyiz.

Benzer sorunlara kendi ülkemizde farklı görüntülerle şahit olduğumuzu bilirsiniz. Batıda özellikle inşaat sektöründe çalışan Kürt kökenli vatandaşlarımızla yaşanan kültürel doku uyuşmazlığının şimdi de Suriyelilerle yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Bırakalım İstanbul ve İzmir'i, en Ege ilçelerden Ödemiş'in cadde ve sokaklarında da Kürtçe ve Arapça konuşan insanları görebiliyor, farklı giyim kuşam tercihleri ile karşılaşabiliyoruz.

Kavgadan kaçana 'Ateşe dönün' diyemeyiz. Burada en çok da çocuklara üzülürüm.

Eyvallah ama…

Yurttaşlık vermek ve karın tokluğuna çalıştırmak da neyin nesi oluyor!

Bakmadan Geçme