SÖZCÜKLERLE YOL ALMAK
Anlatmaya aciz sözcükler. Yetersiz cümleler. Kocatıyor düşünceler içindeki çocuğu. Bazen anlatmakta güçlük çekiyor insan hislerini. Yorgunluğa...
Anlatmaya aciz sözcükler. Yetersiz cümleler. Kocatıyor düşünceler içindeki çocuğu. Bazen anlatmakta güçlük çekiyor insan hislerini. Yorgunluğa bel bağlayıp susuyor öylece.
Nokta duracağı yeri kaybetmiş, virgüller çoktan kayıp. Cümleler hercümerç olmuş. Neresine tutunacaksın? Soru işareti yok. Ünlem nida etmede. Yakala yakalayabilirsen söyleneni…
Nereye gideceğini kestiremediği bir muhabbetin müsebbibi olmamalı insan. Sözcükler kırılgan, sözcükler kıran. Seçici olmayınca yine sözcükler yıpratan. Ne ile nereye yol aldığını bilmeli insan. 'Nereye oturduğuna bakmazsan, kalktığında utanabilirsin' derler ya aynı şekilde ne dediğini duymazsa kulağın, incitebilir ve sonucunda incinebilirsin.
Çoğu zaman bir inikstır yaşam. Ne yansıtırsan onu toplarsın. Tedirgin etmemeli sözcüklerin karşındakini.
Bir günün bitiminde, geride kalan zamanın derdine de düşmemeli insan. Olan olmuş bitmiştir zaten. Yaşanan, söylenen her neyse gün perdesinin kapanması ile birlikte sahneden çekilmiştir. Belki benim gibi yazma serüvenini hayatına adapte edenler günü sayfalara, notlara hapsedebilir, sabitleyebilir. Bir zaman sonra dönüp okuduğunda o günün hissiyatını hatırlayıp belki de yeni bir bakış açısı ile değerlendirebilmek için. Hani tam bir saptama ve kritik için belli bir zamanın geçmesi gerekir ya yaşanılanların üzerinden.
Sözcükler eylülden, güz kokulu. Biraz hasret biraz özlem dokulu. Sözcükler söyleyenden çok söyleyişe göre anlamlanırken, söylenen anlaşılamama korkulu…
Sözler yük
cümleler kervan
sahra değil
yol alınan
gidilmez olduysa gönülden gönüle
girilmez olduysa can evine
yük olmamalı
insan insana…