Sorular kayıp
'Kendilerini beğenmiş insanlar, başkalarını kendine hayran zanneder.' Küçük Prens Çeşit çeşit insan var. İnsan sayısınca karakter...
'Kendilerini beğenmiş insanlar, başkalarını kendine hayran zanneder.' Küçük Prens
Çeşit çeşit insan var. İnsan sayısınca karakter var. Zor bir zaman diliminde yaşıyoruz, insanları tanımak gerçekten zor bu dönemde. Kendime artık şunu söylemeye karar verdim: 'Beklentiye girme ki incinmeyesin. İyice tanımadan güvenme ki yıkılmayasın. Bırak o kendini beğenmişler ne zannediyorlarsa öyle kalsınlar. Mevsimler gibi gelip geçiyor onlar da. Hayatında biraz konaklayıp gidiyorlar nasılsa. Hayat, sadece onlardan ibaret değil…'
Yine de mevsime kulak vermek lazım biraz. Güneşin ılık ışıklarıyla gülümsemeli mesela ya da yağmurun değdiği toprağın kokusunu içine çekmeli, yaprakların şarkısına kulak vermeli ve onlara katılmalı belki, yumuşacık havayı soluyarak bir amaç belirlemeden sokaklarda dolaşmalı. Sonbaharın o renkli dünyasına girip birazcık insanlardan, günün telaşından soyutlanmalı. Sanki bu mevsimde her bahçeden ayrı bir tını yükseliyor mevsime dair. 'Ben de mevsimin farklı bir rengiyim' dercesine, bunun tadını çıkartmalı bir süreliğine, kaygıdan tasadan uzak. Mola vermeli bir çay bahçesinde, yudumlamalı mis gibi yeni demlenmiş çayı ya da bir sade kahve içip atmalı yorgunluğunu…
Öyle yapıyorum ben de. Soluklanmak için bir kahve söylüyorum kendime sadesinden. Masamın üstüne kuru bir yaprak düşmüş, bana hoş geldin dercesine. Sararmış benzi, nefti gülüşüyle hoş geldin diyor adeta, hoş geldin nihayetime, hoş geldin öykümü dinlemeye… Benim gördüğüm hale gelmek için ne evrelerden geçti, ne badireler atlattı, kaç yağmur geçti üstünden, kaç güneş doğup battı… Kaç kuş tutunduğu dala konup onunla söyleşti, rüzgar kulağına hangi şarkıları fısıldadı. Sert esip incitti mi gönlünü ya da yumuşacık sarmaladı mı ruhunu?'Bana bak insanları anla. İnsanlar da benim gibi. Bilemezsin yaşadıklarını, yaşayamadıklarını. Tepkilerine bakıp yargılama, bir nedeni vardır ki böyle davranıyor diye düşün' demeye getirdi lafı.'Eleştirme, eleştirdiğini yaşamadan gitmiyorsun, bak halime, gör' dedi adeta. Bana üstat oldu, ders verdi. Yumuşacık kadife teninden, sertleşmiş, kalınlaşmış benzine geçebildiğine göre çok yaşanmışlığı, çok söyleyeceği sözü, çok aktaracağı ibretlik öyküsü vardı. Lakin benim vaktim dardı. Zor zamanın insanlarıyız dedik ya, bir telaş bir telaş, yetişemiyoruz hayata. Ayrılmalı, anlatacaklarını merak etsem de gitmem gerek. Onu masada bıraktım. Çay içmeye gelen başka bir tiryakiye anlatır belki öyküsünü diye…
Bir uzun sonbahar oluyor söylemim
bir uzun soluk
soluklanmak
soluklanmak istiyorum
yoruldum demeye bile mecalim yok
bir sonbahar düşlemesi gün
ağır aksak
her söylenene var bir cevap
ama
cevaplara
hazır sorular kayıp…