SAHİ SÖZ AĞIZDAN ÇIKIYORDU DEĞİL Mİ?

Sevgili Dostlarım, insanlığın var oluşundan bu yana birilerine hoş görünmek sanırım her daim ilk hedefimiz olmuş....

Sevgili Dostlarım, insanlığın var oluşundan bu yana birilerine hoş görünmek sanırım her daim ilk hedefimiz olmuş. Başkaları için giyinmek, başkaları için zaman ayırmak ve başkaları adına yaşamak gibi gibi…Böyle olunca da yaşam, bir süre sonra bizde ya bıkkınlık yaratıyor ya da tükenmişlik hissi ile alt üst ediyor.

Etrafınıza bir bakınız lütfen; kendinden, bulunduğu yerden, yaptığı işten, yaşadığı şehirden memnuniyetsiz onlarca insan var. Sorsanız ya birileri için o şehre gelmiştir. Bazı minnet durumundan ötürü o işe devam ediyordur. Ya da çok sevdiği ve kırılmasından korktuğu kişi(ler) için mutlu(ymuş) rolü yapıyordur. Ve sonra yaşam zamanla ona şunu gösteriyor ki: 'Kardeşim sen kendine bak kendine' (!)

Aslında kimse 'kendi gibi değil', herkes birilerine muhtaç(mış) gibi yaşamaya bayılıyor. Sonra da bundan şikyet ediyor. Oysa önünde kocaman bir dünya var. İstediğini yapmaya, istediği yerde olmaya sadece bir adım var. O da sadece 'kendinizin adımı' olmalıdır. Eğer başkalarının adımları ile ilerlemeye çalışırsanız. Yarı yolda kalma, memnun olmadığı yerde bulunma gibi mecburiyetler yaşarsınız ki bu da zamanınızın geri kalanına zulüm etmekten başka bir şey değildir.

Ve bir süre sonra size değer verilmediğinde de pişmanlıklar, keşkeler, ah'lar başlıyor ki giden zamandan sadece öğreneceğiniz şey 'tecrübedir'. Zaten bu durum uzadığında da bildiğin 'filozof oluveriyorsunuz' (!). Aptalından üstelik (!)

Yaşam, size bu insanlara bir süreliğine kulluk yapmanızı sağladığında ve haksızca zamanınıza tecavüz edildiğini fark ettiğinizde beyninizde geri bildirimler başlıyor! Nedir bunlar? 'Abi yemin ederim kimseye iyilik yapmayacaksın', 'Yok kardeşim altına yatak üstüne yorgan oldum, yine kıymetim bilinmedi', 'Yok birader, gözü havalardaydı zaten', 'Kızım var ya beni aldatıyormuş' ve daha milyonlarca senaryo.

Peki, böyle düşünmenin kime ne faydası var? Elbette ki kimseye! Sadece zaman kaybına bir yenisini ekleyerek ve de üstelik ruhunuzu da bu saçmalıklara alet ederek iyice çıkmaza giriyorsunuz. 'Kimse için değmez' kimse için!

Ve sonrasında da insanlara güvenmeme, her önüne geleni aynı kefeye koyma ve 'yaşatılanların hıncını hiç suçu olmayanlardan çıkarma dönemi' başlıyor. Ne acı! İnsanlara güvensizlik, her an apartta olmak, hem ruhu hem de beyni yoran şeyler değil midir? Söz verildi de tutulmadı mı sana? Sen de ver tutma! Maalesef insanlığın ahlakının geldiği son nokta.

Sevgili Dostlar, yine bizim zamanımız diyeceğim (M.Ö.) ağzımızdan çıkana öyle dikkat ederdik ki kalp kırmayalım, yapamayacağımız bir şeyi söylemeyelim diye kelimelerimize kırk takla attırır. 'Sözü senettir' tarifi tam da bizim zamanımızdaki insanları yansıtırdır. (abartmayayım hepsini değil, maalesef)

Sevgili annem, 'Laf ağızdan bir kere çıkar' derdi. Hiç unutmam. Hele ki söz dediğimizde ölsek de onu yerine getirmek zorundaydık çünkü ilk önce aileden zılgıt yerdik zaten.

Neden bu konuya girdim. Şimdi şehrimizde kelli felli hanımlar(!) ve kelli felli beylerle bir şey konuşuyorsunuz. 'Tamam Nehir Hanım, kesinlikle sizinleyiz bu konuda' diyorlar. Ya da randevulaşıyoruz, ne gelen ne arayan ne de özür dileyen var. 'Ula' dedim, 'Bu tavırlar bana mı (!)?' keşke bana olsaymış. Şehrin ana teması gibi bir şey.

Benim istediğimi o an ki hevesle sen de heyecanlanıp isteyebilir, 'Ben de bunun ucundan tutmak istiyorum' diyebilirsin. Sonra Nehir'in (!) etkisi geçtiğinde 'Ben neye söz verdim' de diyebilirsin. Hah işte, tam da o noktada beni aramalı, yapamayacağını söylemeli ya da gelemeyeceğini, ben de seni sevgiyle anayım. Doğru mu? Ha yine sevgiyle anıyorum ama aşırısıyla (!) Anladınız siz.

Güzel şehrin güzel insanları, hayatına girenleri elbette tartın, deneyin ama geçmişin faturasını onlara çıkarmayın. Verdiğiniz sözlerle yaptığınız icraatlar sizi güvenilir kılar. Yoksa sizin de diğerlerinden hiç farkınız kalmaz.

Yiğit olun, 'hayır' demeyi bilin. 'evet' ten sonra 'para takılacak durum'a gelecekseniz. Yakışmaz, yapmayın derim. Biraz da 'nezaket'.

Yarın yine bir yaşanmışlıkla karşınızda olurum diye düşünüyorum. Ölmezsek elbette. Şimdilik sevgiyle ve bol şansla kalınız inşallah.

Bakmadan Geçme