Rüzgar

Rüzgar, nereden eserse oradan esintiler getirir. Düşünün yeni çiçeklenmiş iğdelerin, akasyaların bulunduğu yerden gelen bir rüzgarı…...

Rüzgar, nereden eserse oradan esintiler getirir. Düşünün yeni çiçeklenmiş iğdelerin, akasyaların bulunduğu yerden gelen bir rüzgarı… Mis gibi kokular… İnsanın içini açan, yüreğini ferahlatan…

Elbette rüzgar, kötü kokularla dolu bir alandan geliyorsa o zaman da her şey tersine dönecektir. İnsanı bunaltan şeyden kaçma isteği.

İnsanlar da böyle.

Onlardan esen rüzgar da iyi kokular da getirebiliyor, kötü kokular da.

Bazı yazılar da insanda yazma isteği uyandırıyor. 'Şu kısmından da ben tutayım, şu noktaya da ben değineyim' diyorsunuz.

Ben, her zaman insanın kafasında küçük bir soru işareti oluşturan insanları yahut eserleri önemsemişimdir. Çünkü bunlar, insanı her zaman olabileceğinden daha doğru ve güzel bir noktaya taşırlar.

Bir arkadaş, uzun yazılar üzerine yazmış. Bir şikayetname de denilebilir aslında bu yazıya.

Neden mi şikayet ediyor? İnsanların uzun yazıları okumak için vakit ayırmadıklarından.

İnsanlığı üç bölüme ayırarak irdelemiş bu önemli sorunu. Birinci bölüm diyor, karasabanın kullanılmaya başlanması. Toprak, karasaban yoluyla işlenince insan için yurt oldu. İnsanlar, toprak sahibi olunca zenginleşip güçlenip kuvvetlendi.

İkinci bölümde matbaayı bir kilometre taşı olarak işaretliyor insanlık için. Bilginin aktarımını kolaylaştıran bu müthiş buluşun etkilerinden söz ediyor. Matbaayı kullanan toplumların hızla bilgi toplumuna dönüştüğünden, pozitif bilimlerin ve sanatın ilerlemesi yoluyla gelişmişlik düzeylerinin geldiği noktadan. Matbaa devrinin çocuklarının okumayı sevmelerinden söz ediyor. Üretkenliklerinden. Bıkıp usanmadan kütüphaneler kurmalarından.

Son bölüm değilse bile üçüncü bölüm olarak tanımlanabilecek bölümü 'bilgisayar' dönemi demiş. Her türlü bilginin kolayca yayıldığı ve kirlendiği dönem. Bilgisayar dönemi insanlarının çok vakti olmayan, gergin ve stresli insanlar olduklarının da altını çiziyor özellikle.

Okumayı ve yazmayı sevmemelerinden dem vuruyor.

Bu değerlendirmelere ne denli katılırsınız elbette ki bilemem. Ancak şunu ifade etmek yerinde olacaktır: Bir çocuğun emeklemesi, yürümesi ve koşmasını izlemek farklı, yaşamak farklı bir olgudur. Yürümeyi öğrenmeden koşmak, sıkıntılı sonuçları da beraberinde getiriyor yazık ki.

Yeterli okuma kültürü oluşmadan bilgisayar devrine geçmiş olan toplumların en büyük sıkıntısı olsa gerek kolaycılık ve iletişimsizlik. Ha bir de unutkanlığı, aşırı unutkanlığı eklemek gerekiyor bu sorunlara.

Toplumdaki iletişimsizlik ve unutkanlık, yazık ki her geçen gün artan şiddeti körüklüyor.

Sevgi, saygı, dayanışma ve yardımseverlik duyguları gün geçtikçe kayboluyor. Toplum birbirine güvenmeyen, birbirine inançsız insanları çoğaltıyor.

'En büyük savaş', cehalete karşı verilen savaş şüphesiz.

Bilgi ve sevgi, her derde deva…

Bütün çocuklara ve gençlere dinlenip eğlenebildikleri, hoşça vakit geçirebilecekleri, güzel ve sağlıklı bir tatil diliyorum.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme