RADYO YAYINCILIĞI
“Gökkubbede hoş bir seda bırakabilmek…” Radyo'nun, gizemli dünyasını el hak kabul etmek için illa ki Alis...
'Gökkubbede hoş bir seda bırakabilmek…'
Radyo'nun, gizemli dünyasını el hak kabul etmek için illa ki Alis Harikalar Diyarına gitmiş olmaya gerek yok. Şatafatın, görselliğin hayatlarımıza dokunmadığı yıllarda radyo kendine has yayınları ile bizlere merhaba demişti. Türkiye'de ilk Radyo yayını, deneme amaçlı 1927 yılının Mart ayında İstanbul'da gerçekleşti. Düzenli yayına ise, 6 Mayıs 1927 tarihinde Eşref Şefik Beyefendinin anonsu ile başlanmış oldu.
Kıymetli okurlarımız sizi bilemem ancak bilgisel konulara bendeniz çok meraklıyım. Bu sebeple hemencecik YouTube 'dan bu ilk anonsu dinledim. Hem de bir kaç defa dinledim, inanır mısınız çok duygulandım. Abdala – Derviş – kar yağıyor demişler; titremeye hazırım demiş, benimkisi biraz öyle oldu.
'Alo alo, muhterem Samiin burası İstanbul Telsiz Telefonu, akşam neşriyatına başlıyoruz …', diyen Eşref Beyin tok sesi yüreğime işliyor. Hey gidi yıllar hey… Bu arada Samiin ne demek diye sözlük karıştıracak sevgili okurum için açıklayayım, Samiin dinleyiciler demek…
Dinleyiciler deyince hatırıma geldi. Usta radyocular ile programlar yapma şansına da nail oldum. Bu anlamda da kendisinden çok şey öğrendiğim hocam değerlim Rasih Bozulu'dur. Radyo Remix 'te kendisi ile yedi ay boyunca her salı günü Hayata Dair programında idim. Halden hale, kıvamdan kıvama geçtim; radyo denilen okulda gerçekten hayata dair çok bilgi edindim. Çocukluğumun diyarı Ödemiş'imin medarı iftarı yerel radyoculuğun yüz akı; Radyo Remix iyi ki var.
Radyo Remix ailesine nice başarılı hizmetler diliyorum.
Alanya 'da bulunduğum zaman içinde de Radyo Time'da usta tiyatrocu Haldun Kağ ile Sanat Aşkı programını yaptık. Hem keyif aldım, hem de yine birbirinden ilginç büyüklerimizin tecrübe dediklerini bir hazineye sahip oldum.
Bu vesile ile yine kendileri ile birlikte olup Hasbihal eylediğim usta radyocu Talin Arzumanoğlu ve Gökhan Koca'ya da kocaman sevgiler…
Gizemli bir yolculuk radyo dünyası… Konuşuyorsun; lakin birbirini gören yok…
Bir anlamda yazarlık da öyle; yazdığını birileri okuyor sen onları görmüyorsun onlar seni bilmiyor!…
Radyo yayıncılığı konusunda detaylı bilgi edinmek isteyenleriniz için Prof. Dr. Aysel Aziz'in Radyo yayıncılığı adlı kitabını naçizane tavsiye edeyim. Kitap okuyorsunuz değil mi?
Hımmmm!!!
Tabiiii kiii sigara içmiyoruz; onun yerine gazeteye kitaba aboneyizzzz dediğinizi duyuyorum. Aferinnnn… Hepinizi çok seviyorum. Tek tek kucaklıyorum.
Tekrar dönelim okulumuz olan Radyoya… Evet, yanlış okumadınız; radyo başlı başına bir eğitim yuvası bir okul… Böylesi bir kurumun da dikkat etmesi gereken bazı ilkeler var. En önemlisi; tarafsızlık ilkesidir.
Radyo yayınları da tarafsızlık ilkesine uygun olmak zorunda, nereden mi üfürüyorum?
1961 yılında kanunlaşan Anayasa'nın 121. maddesi gereği, yayınlarında tarafsız olmak zorundadır.
Basın ve Medya Dünyasında yerel gazetecilik ne kadar zor ise yerel anlamda radyoculuk da bir o kadar meşakkatlidir. Bu meşakkat ancak elbirliği ile aşılır. Yerel gazeteler radyo ile televizyonla işbirliği içinde olabilirse hayat hakikaten bayram olur.
Bir zamanlar Beyaz Kelebekler'den dinlediğimiz 'Hayat Bayram Olsa' umarız sadece şarkı sözü olarak kalmaz.
Sadece şarkıların, türkülerin çalındığı bir yer olmayan radyoda bizleri eğiten hayata yetiştiren kaliteli programlar her zaman olduğu gibi bugün de var. (Elbette öyle türküler şarkılar da vardır ki bizleri tedavi eder, yaşama hazırlar…)
İlk gençlik yıllarımda müptelası olduğum radyo tiyatrosu arkası yarın kuşağı bakış açımı zenginleştirmiştir. Böylesi programlar çok olsun.
Her çarşamba akşamı saat 21'de başlayan radyo tiyatrosu TRT Radyo1 de, kaçıranlar internet üzerinden de daha sonra dinleyebilir.
Eminim ki ruhen beslenecek , manevi anlamda zenginleşeceksiniz.
Evet sevgili canlar, bu haftada kalp kalbe olabildik, birkaç dakikalığına da olsa sizlere hayatın farklı pencereleri olduğunu umarım, anımsatabilmişimdir.
Bakış açılarımız kadar anlayışlı ve olgun olabiliyoruz, değil mi?
Geçen hafta Hıristiyan aleminde İsa Mesih'in çarmıha gerilip öldürüldükten üç gün sonra göğe yükselişinin anıldığı dualar edildiği Paskalya Bayram'ı idi.
Okurlarımız içinde İsa Mesih takipçisi olan, İsevi olanların kutsal Paskalya Bayramı'nı tebrik ediyorum.
İslam aleminde de Kuran-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı ve aynı zamanda oruçların tutulduğu mübarek onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif geldi.
İslam olan herkesin de Ramazan Ayı'nı kutluyorum.
İyi de yazar hanım benim inancım yok bana ne diyeceksin diyenler için de üzülmeyin canlarım, Radyo Remix'e bağlanıp, sizler için İrfan Meclisine Erişebilsem ilahisini hediye ediyorum. İlahileri yorumlama üstadı Sami Savni Özer'in sesinden…
Hayalhanem adını vermiş olduğum bu gazete köşemde bugünlük nasibimiz bu kadar efendim. Haftaya yine Salı günü kavuşabilmek, gönülden gönüle muhabbet eyleyebilmek dileğiyle; sevgiyle, ümitle hoşça kalınız.
Not: Yukarıda tırnak işareti içinde yazdığım ifade, merhum şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın Kendi Gök Kubbemiz şiir kitabından alıntıdır.