Pudra şekeri!
Geçtiğimiz hafta perşembe sabahı Ödemiş'ten Kaymakçı'ya giderken bir kar yağışı ile karşılaştım ki sormayın. Ödemiş'te damla...
Geçtiğimiz hafta perşembe sabahı Ödemiş'ten Kaymakçı'ya giderken bir kar yağışı ile karşılaştım ki sormayın. Ödemiş'te damla şeklinde yağmaya başlayan yağmur Kaymakçı'ya doğru kara dönüşmüş, Gereli'yi geçtikten sonra da ortalık beyaza bürünmüştü. Bembeyaz görüntüleri Facebook'ta paylaştıktan hemen sonra arayan bazı arkadaşlarım, deyim yerinde ise hayretler içinde kaldıklarını ifade ederek çeşitli yorumlarda bulunmuşlardı.
Doğa, kimini sevindirirken kimini üzüyordu. Kar yağışı; Bozdağ, Kiraz ve Beydağ ilçeleri ile Aydın Dağları'nı beyaza bürürken bakla ve bezelyelerin de boynunu eğiyor, gece gelen don olayı da canına okuyordu. Üretici, geçen yıl sokağa çıkma yasaklarının kurbanı olurken bu yıl da kar ve dona yenik düşmüştü. Çiçekler ve bitki üstündeki ürün kararırken umutlar da kararıyordu. 'Allah'tan gelene bir şey denilmezdi.' Tevekkül (kabullenme), böyle açıklıyordu.
Elbette önlemini alanlar da vardı ama önlem, hem emek hem de maliyet gerektiriyordu. Bir arkadaş, 'Sabaha kadar uyumadım, suyun başında idim' derken üreticinin durumunu özetliyordu.
**
Bu yıl, Yunus Emre ve Türkçe yılıymış ya…
Türkçe kelimelerde erillik veya dişilik yoktur. Yani bir kelime, erkeğe veya kadına göre değişmez. Konuya hemen girersek Arapçadan dilimize giren müdür kelimesinin anlamı idareci/yönetici demektir. Dolayısıyla erkeğe müdür, kadına da müdüre veya müdire denmemelidir. Avukat, doktor ve öğretmende olduğu gibi, 'avukat hanım', 'doktor hanım' gibi 'müdür hanım' denilmelidir.
Benzer bir kelimeyi de hemşirede görüyoruz. Hemşire, önceleri kız kardeşler için kullanılmış. Hem, Türkçeye Farsçadan geçmiş bir ön ek. Şîr de süt demekmiş. Bir anlamda sütkardeş demek fakat bugün dilimizde sağlık sektöründe 'yardımcı personel' veya 'hastabakıcı' anlamında kullanılıyor.
Dolayısıyla erkek sağlık personeline de 'hemşir' denmemelidir.
**
Hem Hamza hem Kürşat… Her iki ismin İslam ve Türk kültüründe özel bir yeri vardır.
İnternetten şöyle bir araştırma yapayım dedim. Ayvat da Kastamonu ilinin İnebolu ilçesine bağlı bir köymüş. Köyün bir camisi varmış ama içme suyu şebekesi, kanalizasyon şebekesi ve sağlık evi yokmuş…
Öğretmenlikte ilk görev yerim, Kırıkkale'nin Sulakyurt ilçesi idi. Ayvatlı köyü orada da vardı ama anlamını hiç merak etmemiştim. Çankırı sınırına yakın Güzelyurt, Ayvatlı ve Danacı…
İnternet üstünden TDK sözlüğüne baktım ama orada bir karşılığı yoktu. Tatmin edici bir karşılığını da bulamadım. Bir yerde 'hela' kelimesi ile karşılaştım…
Ayvat kelimesinde olduğu gibi pudra şekeri olayında da ne yazık ki tatmin edici bilgi edinemedik… Bir büro çalışanı, nasıl oluyordu da büyük bir gösteriş ve paralar içinde yaşıyordu!
Bence adına ister millet deyin ister halk, demokrasilerde 'seçmenler' tatmin edici bilgi sahibi olmalılar…
Yani pudra şekeri, Hamza adına da Kürşat adına da demokrasi adına da yakışmadı…
Şimdi insan ister istemez soruyor: Deniz Seki'nin suçu neydi!
Bu pudra şekeri şeysi, bir ev hapsine sığdırılamazdı.
Ve tevekkül, burada 'helallik' kabul eder mi!