Performans ve portfolyo …

Performans kelimesi dilimize yerleşti gibi ama son zamanlarda bir de portfolyo kelimesi çıktı ortaya… Avrupa dillerinden...

Performans kelimesi dilimize yerleşti gibi ama son zamanlarda bir de portfolyo kelimesi çıktı ortaya…

Avrupa dillerinden dilimize yerleşen 'performans' kelimesinin karşılığı başarı ve çalışma anlamlarına geliyor. Bir şeyi başarmak, zamanla olgunlaştırmak ve çaba sarf etmek gibi eylemleri karşılıyor.

Örneğin, 'Hadi bakalım bir de performansını görelim' gibi.

Portfolyo da yine Avrupa dillerinden dilimize yerleşmeye başlayan bir başka sözcük: 'Yapılan çalışmaların derlenerek yani toparlanarak sergilenmesi'

Her iki sözcük de eğitim alanında sıkça kullanılmaya başlandı. Özellikle özel okullarda.

Burada iki yönelimden söz edebiliriz. Biri, 'Artık dünya büyük bir köy olmaya başladı. Sınırlar kolayca aşılıyor. Gençlerimiz gittikleri yerlerde zorluk çekmesinler. Yani, dünya tek dile doğru gidiyor, çok önemsemeyelim!'

Diğeri de 'Kültürel yozlaşma dilde başlıyor; önüne geçemezsek dil ve kültürümüzü kaybederiz'

**

İnsan ister istemez sorguluyor: Türk Dil Kurumu ne yapıyor? Milli Eğitim Bakanlığı niçin bu gibi sözcüklerin kullanımı karşısında Türkçe kökenli olanlarının kullanılmasını istemiyor. Niçin Tv kanallarının konuyla ilgili daha duyarlı olması istenmiyor?

**

Dilden girdik devam edelim.

Sünnet törenleri ile ilgili haber yazılarının başlıklarında sıkça görüyoruz: 'Erkekliğe ilk adımını attı'

Burada şunu sormak gerekiyor: Oğlan, sünnet olmadan önce dişi miydi?

**

At yarışlarında kullanılan 'rahvan' kelimesini duymuşsunuzdur. Haber başlığında şöyle yazar: 'Rahvan atlar, şehitler için koştu'

Bir kere atlar ne için koştuklarını bilemezler. Milli gün ve bayramlar ile at yarışları nasıl bağdaştırılır onu da anlayamam ama 'rahvan' bir yürüyüş stilidir. Bu stil, hızlı yürüyüş şeklidir ve kesinlikle dört nala benzeri koşu yoktur. Uzmanlar 'rahvan' ile ilgili, 'Atın binicisini sarsmadan yaptığı hızlı yürüyüş stili' açıklaması yaparlar. Hatta 'Biniciler at üstünde dökmeden kahve bile içebilirler' derler.

Çok sayıda rahvan yarışı izledim ama doğruyu söylemek gerekirse bana pek inandırıcı gelmedi…

Rahvan, dört nala koşunun verdiği izleme zevkini kesinlikle vermez.

Deve güreşleri ile rahvan yarışları, daha çok, içmeyi sevenlerin tercih ettikleri etkinlikleri birer etkinlik gibi geliyor bana. Ama boğa güreşleri farklıdır…

**

İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde verdiği derslerine girebilme şansı elde ettiğim Muharrem Ergin, dili şöyle tarif ediyor: 'Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.'

**

Dil deyip geçmeyin…

Dilini kaybeden uluslar, hafızasını kaybedermiş.

Dilini kaybeden uluslar, kültürünü ve geleceğini kaybedermiş.

Atatürk de şöyle demiş: 'Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.'

**

26 Eylül Dil Bayramı idi. 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı'nın açılış günü olan 26 Eylül her yıl 'Dil Bayramı' olarak kutlanıyor…

Portfolyoya selam, bayrama devam…

Bakmadan Geçme