Pasaport yolculuğu
Temmuz'un en sıcak günlerinde benim gibi biri, bilgisayar başında kukumav kuşları gibi boş boş ekrana bakar...
Temmuz'un en sıcak günlerinde benim gibi biri, bilgisayar başında kukumav kuşları gibi boş boş ekrana bakar durur. Klavye mi parmaklara, parmaklar mı klavyeye küs o belli değil. Yani bir bakırcı ustası olsaydım eğer, düz bakır sacı neye dönüştüreceğime çoktan karar verirdim. Yazarlıksa, varsa kafanda bir konu ve 'Onu mutlaka yazmalısın' dedirtiyorsa beyniniz, işte o zaman sözcükler bir bir ekranda dans etmeye başlar. Vefalı okurlarıma uzun zamandır şöyle sıcağı sıcağına bir pasaport öyküsü anlatmaya heveslendim, hoş görüle. Neyse bu kadarlık giriş yeterlidir meramımı anlatmaya.
Haziran ayında yapmayı planladığımız bir yurtdışı gezisiydi, her şey onunla başladı. Bir yerde şöyle demiştim: 'Yola çıkan, her şeyi göze alır.' Biz de yola çıktık ve büyük bir sürprizle karşı karşıya kaldık. Meğer bizim yeşil pasaportun süresinin bitmesine üç aydan az bir zaman kalmış. Yabancı ülkeler ki, özellikle Avrupa ülkeleri mülteci akınından sanırım ülkelerine yeşil pasaport da taşısa belgesinin geçerlilik süresinin en az üç olma zorunluluğu getirmiş. Sonuçta havaalanından süklüm püklüm eve dönüş yaptık. Hevesimizi kursağımıza boca ettik.
Bu umulmadık deneyim sonunda pasaportlarımızı olası yeni geziler için yenilemeye karar verdik. Sağ olsun yeğenimiz bize İzmir İl Nüfus Müdürlüğü'nden randevu alıverdi. Böylece 16 Temmuz sabahını sabırla bekledik. Her yolculuk öncesi olduğu gibi saatler kuruldu, kahvaltı yapıldı ve Kuşadası'ndan Selçuk'a oğlumuzun arabasıyla yola koyulduk. Niyetimiz İZBAN'la Basmane'ye gidip oradan da iki ayrı yere konuşlanan İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Nüfus Müdürlüğü arasında mekik dokumaktı. Normal Basmane trenini kıl payı kaçırmıştık. Zorunlu olarak İZBAN'la gidecektik ama nasıl? Randevu saatimizle İZBAN'ın geliş saati endişelenmemize yol açtı. Gişe memurunun mesaisi saat 08.00'de başladığından henüz teşrif etmemişti. O arada İzmirim Kartı almayı düşüneduralım, birisi durumumuza acıdığından mı, yaşımızı belli ettiğimizden mi birden 'İZBAN'da 65 yaşında olanlar, nüfus cüzdanıyla ücretsiz yolculuk yapabiliyor' demez mi? Nasıl unutmuşum 65 yaşında olduğumu, ben de şaştım doğrusu. İçim bir anda rahatladı, kuşlar havalanıyor sandım.
Çıkardık henüz yenilemediğimiz mavi ve pembe nüfus cüzdanlarımızı, güvenlik görevlisinin gözüne tutarak bedava yolculuğumuza ilk adımı attık. Doğrusu hayatımızda ilk kez bedava bir yolculuk yapıyorduk gençliğimde yaptığım otostopları saymazsak eğer. İZBAN 08.15'te hareket etti. Yol yapım aşamasında olduğundan Selçuk-Tepeköy arası çalışıyormuş. Tepeköy'de inip bu kez Aliağa'ya giden trene bindik. Bu arada uğrayacağı istasyonların arasında Basmane olmadığını gördüğümüzden Basmane'ye nasıl gideceğimizi de yanımızdaki tecrübeli yolculardan öğreniyorduk. Hilal istasyonunda ikinci bir aktarma yapmalıymışız. Neyse, yeraltına indik çıktık ve sonunda sevgili Basmane'mize kavuştuk. Saat de bizim randevu saatimizi delip geçiyordu. Acabalarla atladık ticari taksiye, ver elini İl Milli Eğitim. Orada imzaydı, fotokopiydi derken çay içimine kalmadan yeniden bizi bekleyen (!) ikinci bir taksiyle İl Nüfus Müdürlüğü'ne vardık.
İşlemin yapılacağı üçüncü kat, neyse ki pazartesi olmasına karşın rahatlıkla bizi taşıdı. Vardık numaratör uzmanına! Evraklara baktı, 'Hani harç pulu makbuzunuz, hani biyometrik fotoğraflarınız?' demesin mi? Hiçbir ön hazırlık yapmadan yola çıkarsan olacağı budur, 'Akılsız kafayı yol kocatırmış' derdi anam, çok doğru. Önce gittim yan taraftaki bankaya, ismini vermeyeyim, reklam parası aldı demesinler. İçeride ganimet gibi insan, keyifle sıralarını bekliyorlar. Benimse beklemeye tahammülüm yok. Aldım bir sıra numarası ama ne zaman bana sıra gelir, kimse yorumlayamaz. Bu işlerin uzmanı, bence banka güvenlik görevlileridir. Gittim, halimi arz ettim. 'Eğer sıra bekleyenlerden izin alabilirsen işlemini beklemeden yaptırabilirsin' dedi. Ondan cesaret alarak, ilk kez rahatsızlığımı ileri sürerek yaptıracak olduğum işlemi söyledim. Kimseden itiraz gelmeyince gidip bankoya harç paramı yatırabildim. O günün en can alıcı hamlesini yapmış oldum.
Ancak pasaport yolculuğumuzda bu kez biyometrik fotoğraf sorunuyla karşılaştık. Banka sorununu çözmenin verdiği rahatlıkla yanına vardığım numaratör memuru, 'Biyometrik fotoğraflarınız nerede?' deyince ben de çokbilmiş edayla cüzdanımdaki fotoğrafları gösterdim. Tabii ki eksiğimizi tamamlamak için en yakın fotoğrafçıya uzandık. Neyse ki bütün bu işler için geçen zaman aleyhimize değildi. Çünkü numara verecek memur, 'Sizin işinizi halledeceğiz' garantisi vermişti. Asansör de hiç yormadı doğrusu. Fotoğrafçıdaki işimizi çözünce son bir hamleyle üçüncü kata vardık. En sonunda beklediğimiz numarayı alabilmiştik. Bekleme koltukları bizi bekliyordu. Önümüzde iki kişi vardı ama bir türlü ekran hareketlenmiyordu. Bir yandan saate bir yandan ekrana takılıyordu gözüm. Çalışan personel, odalara giriş çıkışlarıyla 'Biz buranın patronuyuz' der gibi bir havalardaydılar. Üst kattan bir kadın memur odaya girince içimden 'Bu, bizi çağırsa da bir an önce işlemi tamamlasak' diyordum ki pat bizim sıra numarasını ekranda görüverdim. Odaya girdiğimde düşündüğüm gibi oldu. On kez parmak izi alındıktan imzalar atıldıktan sonra nihayet işimizin bittiğini görebilmiştik. Gerçi o noktada gene bir adres karmaşası yaşadıysak da sonunda ev adresimizi vererek Nüfus Müdürlüğü'nden ayrıldık.
Artık dönüş yolculuğu başlasın! Basmane Garı'na vardık. En yakın Aydın treni için çok beklememiz gerekiyordu. Yine İZBAN'a yöneldik. Onca aktarmasına rağmen bedava yolculuk baldan tatlı geldi bize. Basmane-Hilal, aktarma yaptıktan sonra Tepeköy trenine bindik. Tren, Cumaovası'na gelince birden ipini koparan indi. Kala kala biz üç kişi kaldık. Trende kıpırtı yok, içerisi serin oturuyoruz. Karşıdan bir güvenlik memuru ile tren makinisti olabilir, geliyorlardı. Yanımızdan geçip gittiler. Bir iki dakika sonra güvenlik memuru, bizim gibi bilgisiz yolculara alışık olmalı ki döndü, 'Nereye gidiyorsunuz?' diye sordu. Biz de 'Tepeköy' deyince 'Gelecek trene binmelisiniz, yoksa Aliağa'ya gidersiniz' demez mi! Az bir farkla durumu kurtardık. Sonunda dört aktarmalı Basmane-Selçuk yolculuğumuz sona ermişti ermesine ya bu yazı da Brezilya dizilerini pek aratmadı sanırım. Son kez Selçuk'tan Kuşadası'na iki aktarmayla birlikte eve vardığımızda tam altı aktarmalı bir pasaport yolculuğundan ardından ilk işim, kendimi yatağa fırlatmak oldu.
'Bedava sirke baldan tatlı' diyenlere pek aldanmayın, bana kalırsa…