Özellikle Şimdi DENEMEKTEN ASLA VAZGEÇME!
Ülkenin son zamanlarda yaşadığı sıkıntıları bireysel olarak göğüslemek zor olmaya başlasa da, önce oksijen maskesini kendimize...
Ülkenin son zamanlarda yaşadığı sıkıntıları bireysel olarak göğüslemek zor olmaya başlasa da, önce oksijen maskesini kendimize sonra sevdiklerimize kullanmamız gerektiğini de asla unutmayalım.
Olanlara kızabilir, söylenebilir hatta sövebiliriz de ancak tekrar ayağa kalkmayı denemekten başka çaremiz yoktur. Ve asıl bundan vazgeçtiğimizde bütün umutlarda yok olur.
Önümüzde duran imkanları göremiyor, bazı mucizelere inanamıyor olabiliriz. Lakin oluşan ve daha da ciddiyetle oluşacak olan maddi sıkıntılara ve manen dejenerasyonlara direnmek ve istikrarla yılmadan karşı koymak zorundayız. Çünkü ayakta kalmaya birilerinin ışığı olmaya devam etmek zorundayız.
Nazım Hikmetin de söylediği gibi 'sen yanmazsan ben yanmazsam biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa'
İnsanlar dünyaya geldiklerinde, bir misyonları olduğuna inanırım. O misyonları biter görevi sonlanır ve göçüp giderler. İşte biz fanilerin de bunları anlayabilmek ve hayatımıza geçirebilmemiz için, sadece gözümüzü değil yüreğimiz, aklımız ve bütün çakralarımızı olan bitene açık tutmamız gerekmektedir.
Bir ışık, bir söz, bir gezi, bir şehir, bir insan hayatımızı pozitif yönde değiştirebilir. Kim bilir!
Defalarca birilerine inanmış, defalarca kandırılmış ve defalarca kullanıldığımızı hissetmiş olabiliriz. Ama düşünsenize 'biz'den başka bir tane daha 'biz' var mı?
Öyle ya da böyle bize verilen ömrü tamamlamak ve inanışımıza göre hakka ulaşmak için yaşam döngümüzü tamamlamak zorundayız.
E ne kadar yaşayacağımızın gün ya da saati belli olmazken, yaşadığımız olumsuzluklara vahlanmak, sövmek, kendimizi yaşamdan soyutlamak; sadece ama sadece bize dert olur. İnanın!
Kimse sizin derdinizin ne farkına varır ne de varsa da uğraşır. Zaman 'tarağın varsa kendi saçını tara' zamanıdır artık.
O yüzden başta da dediğim gibi, kalkmalı, silkelenmeli ve defalarca önyargısız ve kendimize inanarak denemeliyiz.
Biliyoruz ki, birçok insan ön yargılıdır. Zorluklar karşısında çabuk pes eder, hatta denemeden vazgeçer.
Hlbuki sabır ve ısrarla çalışmak, hatta yenilgi ve başarısızlıklardan ders çıkarmak gerekir.
Güzel bir hikye vardır, paylaşmak isterim sizlerle;
Bilge bir sultanın bir sadrazama ihtiyacı vardır. Vezirlerinin hangisinin bu göreve daha lyık olduğunu anlamak için onları denemeye karar verir. Hepsini çağırır. Çok büyük ve ağır bir kapının önünde dururlar.
– Siz, çok akıllı ve güçlü insanlarsınız. Ümit ediyorum ki içinizden biri, ülkenin en büyük kapısını açar. Şimdi sizi kapıyla baş başa bırakıyorum. Göreyim bakayım, hanginiz kapıyı açabilecek.
Saray mensuplarından bazıları, daha kapıyı görür görmez dudak büküp kapıyı açmanın imknı olmadığına karar verirler.
Diğerlerine göre daha akıllı sayılabilecek bazıları, kapıyı daha yakından inceler, ama kapının azameti karşısında onlar da pes etmekte gecikmezler. Kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda 'bu kapının açılmasının imknsız olduğu' konusunda fikir birliğine varırlar.
Sarayın en seçkin adamları, kapının önünde ümitsizce beklerken o zamana kadar saygısından öne geçmeyen en genç vezir, diğerlerinin arasından sıyrılarak kapının yanına gelir. Onu şöyle bir gözden geçirir. Sonunda bütün kuvvetiyle kapıya yüklenir.
Kapı ardına kadar açılıverir.
Meğerse kapı zaten tam kapalı değildir ve onu açabilmek için gereken şey, sadece deneme cesaretidir. Sultan, bu cesareti gösteren genç vezire şunları söyler:
'—Sadece görüntüye bakarak daha baştan ümitsizliğe kapılmadın,
—-sonunda başarısız olacağını zannederek denemekten vazgeçmedin
—-bu deneme cesareti ise seni başarılı yaptı. Bu yüzden sadrazamlığa seni tayin ettim.
'Zehirli ön yargıların kurbanı olmamak ve düşündüklerimizi uygulamaktan geri durmamak gerekir.
Netice:
1. Ön yargılarınızın kurbanı olmayın.
2. Defalarca denemekten korkmayın!
3. Kendinize karşı inanç geliştirmekten asla vazgeçmeyin
4. Unutmayın ki; Göze alan kazanır, almayan kaybeder.
Yüzlerce başarı hikyeleri, vazgeçmeyenler üzerine kurulmuştur. İşte enteresan olanlardan birinin öyküsü;
Alibaba Markasının Hikyesi
Jack Ma, daha,
*ilkokul sınavlarında 2 defa,
*ortaokul sınavında ise 3 defa başarısız oluyor.
*Üniversite sınavlarında ise 2 defa başarısız olduktan sonra
*3. denemede İngilizce Öğretmenliği bölümüne girmeyi başarıyor.
Okuldaki başarısızlıkları iş hayatında da yakasını bırakmıyor.
*Üniversite sınavı ile boğuştuğu o yıllarda 30 defa iş başvurusundan ret cevabı alıyor. *Polis olmak için başvuruyor. 5 kişinin başvurduğu pozisyona 4 kişi alınıyor. Reddedilen o oluyor.
*KFC Çin pazarına girdiğinde iş için 25 kişi başvuruyor. Bunlardan biri de Jack Ma. 24 kişi alınıyor, Jack Ma yine reddediliyor.
*Ayrıca hayatı boyunca 10 kez Harvard Üniversitesi'ne başvuruyor. 10 defasında da reddediliyor.
*Ayrıca Alibaba.com'u kurduktan sonra da birçok Çinli banka, yatırımcı ona finansman yardımı yapmayı kabul etmiyor. Tüm yaşadığı reddedilmelere rağmen yılmayan Jack Ma, bunu normal karşılıyor.
Son Davos Zirvesi'nde Amerikalı talk showcu Charlie Rose'a verdiği röportajda, 'Buna alışmamız lazım. O kadar da iyi değiliz. Bugün bile reddediliyoruz' diyecek kadar yılmayan bir kişilik kendisi. Nitekim bu yılmayışının ödülünü de almış durumda.
Richard Nixon'ın Hangzhou'ya Gelmesi;
Peki, Jack Ma'nın bu başarısının arkasında ne var? Nasıl turizm onun hayatını değiştirdi? 1972 yılında dönemin Amerikan Başkanı Richard Nixon Çin ziyareti esnasında Hangzhou'ya da uğruyor. Onun şehre gelmesi ile Hangzou'ya bir turist akını oluyor. O sırada çocuk yaşta İngilizce'ye hayran olan Jack Ma'nın şehirde İngilizce öğrenebileceği hiçbir yer yok. Ne bir okul, ne de İngilizce bir ders kitabı. O da İngilizce öğrenmenin bir yolunu buluyor. O zamanlar şehirde yabancı turistleri ağırlamaya müsait tek bir otel var: Hangzhou Hotel (Bugünkü Hangzhou Shangri La Hotel). 9 yıl boyunca sabahları bu otele gidip, turistlere ücretsiz rehberlik yapıyor, karşılığında da onlar Ma'ya İngilizce öğretiyor. Jack Ma, aynı röportajda 'Bu turistler hayatımı değiştirdiler. Çünkü 9 yıl boyunca bana anlattıkları her şey okulda ve ailemden öğrendiklerimden çok farklıydı.
Artık bir alışkanlığım var. 'Her ne okur ya da duyarsam, aklımı kullanıyorum, 2 dakika üzerine düşünüyorum' diyor.
Turistler ona sadece vizyon değil isim bile vermiş. Bir tenis öğretmeni olan turist kadın ile mektup arkadaşı oluyor. Yazışmaları esnasında turist kadın, Ya Moun'un telaffuzunun zor olduğunu ve başka İngilizce bir ismi olup olmadığını soruyor. (Yabancılarla iletişimde olan birçok Çinli isimleri zor telaffuz ediliyor, kolaylık olsun diye İngilizce isimler kullanıyor. Örneğin meşhur aktör Jackie Chan'in de asıl adı Chan Kong Sang'dır) O da yok, sen vermek ister misin diye soruyor. Kadın da 'Tamam o zaman, benim babamın da kocamın da adı Jack, sen de Jack'e ne dersin?' diyor. O günden sonra adı Ma Youn yerine Jack Ma oluyor.
İnternetle İlk Karşılaşması
Jack Ma'nın hayatındaki bir diğer dönüm noktası da yine bir seyahatte gerçekleşiyor. 1995 yılında ilk defa Amerika'ya geliyor. Burada Seattle'de ilk defa internetle tanışıyor. Arkadaşı 'Bak bu internet' dediğinde ilk başta neden bahsettiğini anlamıyor. Bunun üzerine arkadaşı gel burada ne istiyorsan ara diyor. İlk başta Jack bilgisayara dokunmak istemiyor. 'Bilgisayar Çin'de çok pahalıydı, dokunup bozarsam onu ödeyemezdim' diyor. Ama arkadaşı ısrar edince, 'bira' diye arıyor. Karşısına birçok ülkeden bira çıkıyor ama Çin'den çıkmıyor. Sonra 'Çin' diye aratıyor hiçbir şey çıkmıyor. O zaman arkadaşlarına 'Neden biz de Çin üzerine bir şeyler yapmıyoruz' diyor. İlk başta İngilizce tercüme büro üzerine bir web sitesi açıyor. Gelen pozitif tepkiler üzerine bu işte ilerlemesi gerektiğini anlıyor.
Alibaba Markasının Hikayesi
Alibaba'yı kurmadan önce ona isim bulma süreci de yine bir Amerika seyahati esnasında şekilleniyor. İnternet global, o zaman biz de herkesin bileceği global bir isim bulmayız diyen Jack Ma'nın aklına Alibaba ismi geliyor.
San Francisco'da öğle yemeği yediği restorandaki garson kıza Alibaba'yı bilip bilmediğini soruyor. Kız da 'Tabiî ki. Açıl susam açıl' diyor. Yolda gördüğü 20 kadar kişiye de soruyor ve hepsi 40 haramilerden ve Alibaba'dan haberdar. O zaman doğru ismi bulduğuna karar veriyor. 'Üstelik A ile başlıyordu, kim ne ararsa arasın ilk başta biz çıkacaktık' diyor.
Müşterileri Kazanırken O Para Kazanmıyor
Şirket ilk 3 yılda hiç para kazanmıyor. Hatta bir gün bir restoranta gittiğinde yediği yemeği ödeyeceği sırada garson hesabın ödendiğini ve bir not bırakıldığını söylüyor. Notta: 'Ben sizin platformunuzun kullanıcısıyım. Sizin sayenizde çok para kazanıyorum. Sizin de hiç para kazanmadığınızı biliyorum. Bu yüzden yemeğiniz benden' yazıyor.
İşte o dönemde ödeme konusunda yasal prosedürler onların önünü tıkıyorken, yapacak birşey bulamıyor ve yeni bir vizyon kazanmak için Davos'a geliyor. Davos Zirvesi'nde bir Liderlik Oturumuna katılıyor. Bu paneli dinledikten sonra telefonla ofisindeki arkadaşlarını arayıp acilen aksiyon almalarını istiyor. İşte bu konuşma sonrası 'Ali Pay' ödeme sisteminin temeli atılıyor. Bu ödeme sistemi hayata geçtiğinde çok aptalca bir fikir olduğunu söylüyorlar. Ama bugün bu sistemin 800 milyon üyesi var.
Deli Jack
Jack Ma şirketine finansman ararken de birçok Amerikalı yatırım fonu, bu adam deli, bu model tutmaz diyor. Hatta ilk defa Times'da haber olduğunda ondan 'Deli Jack' diye bahsediyorlar. O bundan memnun. 'Delilik iyidir. Biz deliyiz ama aptal değiliz' diyor ve ekliyor: 'Herkes benim fikirlerime katılsaydı zaten şansım olmazdı'. Kesinlikle de haklı. Bu yüzden de birşeyler başarmak isteyen insanların Jack Ma'nın ibretlik hayatını iyice inceleyip dersler çıkarması gerekiyor
İsteyin, istemeyi isteyin, sabredin ve çıkmaza girdiğinizde elinizde olanlara şükür edin.
Unutma, senin şikyetin başkasının hasreti olabilir. İster iş, İster sağlık iste, eğer yanında yörende sana yol gösterecek kişiler varsa onlara da inan elbette ama önce KENDİNE. Bu ülkenin ama önce ailenin,senin de aktif olmana ihtiyacı var…
Yarın görüşmek üzere, sevgi ve sağlıkla kalınız inşallah.