ÖZDERE GÜNLÜĞÜ-5
Deprem /16 Ağustos Cuma 20 yıl önceydi. Depremde binlerce insanımızı kaybettik. Bir o kadarı yaralandı. Kentler...
Deprem /16 Ağustos Cuma
20 yıl önceydi. Depremde binlerce insanımızı kaybettik. Bir o kadarı yaralandı. Kentler yerle bir oldu. Acılara gark olduk resmen. Bolu depremini yaşamış(lardı)tı. Daha küçüktü. Şimdi yirmili yaşlarda. En küçük kayınçonun kızı. Ailecek bu akşam bizdelerdi. Yanında depremden hiç söz etmedik. Yeniden o korku tüneline girmesini istemedik.
Pekiii, devletimiz n'aptı? 'Eski tas eski hamam!' götürüyorlar. Neyi olduğunu sormayın! Anladınız siz onu!
KORE izlenimleri /17 Ağustos Cumartesi
Seul'de yüksek lisansını yapan en küçük kayınçonun kızı Cansın ile nişanlısı Doko'dan bazı yeni bilgiler:
- Eğitim en üst düzeyde. Kiliselerin bile üniversiteleri var. Ama dinsel eğitim veriyorlar.
- Kore, dağ silsileleriyle kaplı. Pek işgal yaşamamış bu yüzden.
- Bambu ormanları var. Ama pandası yok!
- Ağaç işçiliği yöresel kalmış. Eğitimi verilmiyor. Atadan öğrenilenlerle sürdürülüyor.
- Kore'de en son 50 yıl önce deprem olmuş. Volkanik yanardağ, yalnızca bir tane. O da aktif değil, sönmüş.
- Değişik tarikatlar var ama taban bulamıyor. Halk yüz vermiyor hiçbirine.
- Tarım ürünlerini devlet alıyor, destekliyor. Komisyoncu yok! Aracı-tefeci yok!
- Pirinç, çok önemli ve tek gıda kaynağı. Tarlada yanarsa tüm ülke aç! Çoğunlukla esmer pirinç tüketiliyor.
- Üniversitede okuyan öğrenciler çevredeki ülkelerden. Türklere derin bir sevgi ve saygı gösteriyorlar. Malum, pek çok Mehmetçiğimizi o topraklarda şehit bırakmıştık.
- Kore'de hiç orman yangını çıkmazmış! Çünkü, her zaman yağış var…
Kemal Kurdaşlara ihtiyacımız var /18 Ağustos Pazar
ODTÜ nasıl kuruldu? Merak ettim. ODTÜ'yü ODTÜ yapan Kurucu Rektör Prof. Dr. Mustafa Kemal Kurdaş'ın anılarını –ODTÜ Yıllarım: Bir Hizmetin Hikayesi. ODTÜ Yayıncılık, 2004, Ankara- okudum. O güzelim yerleşke nasıl ağaçlandırılmış? Kurdaş, öncelikle araziyi ölçüyor. Sekiz yılı var. Burayı ağaçlandıracak. ODTÜ yerleşkesini alabildiğine uzanan bir bozkırdan, koca bir ormana dönüştürecek. Toplam 16.5 milyon ağaç dikilebilir. Yılda 2 milyon 625 ağaç toprakla buluşmalı. Silah altındaki askerleri, öğrencileri, hocaları, memurları yılda iki kez ODTÜ yerleşkesinde buluşturup ağaç dikiliyor. Tüm devlet fidan işletmeleri de süreç içinde.
Ciğerlerimiz yandı. Kemal Kurdaşlara çok ihtiyacımız var. Dilerim ki buluruz…
Ağaç sevgisi bu işte! /19 Ağustos Pazartesi
Tahtacılar için orman, canlı bir bütündür. Ormandaki her bir varlığın hayati bir önemi vardır. Bu yüzden tahtacılar, bir ağaç keserken bile ağaçtan ve bütün ormandan özür dilerler. Kesilen ağaç, genelde en yaşlı ağaçtır. Kesecekleri ağaca gitmek için yanlarında götürdükleri baltaya bez bağlarlar ki yanlarından geçtikleri diğer ağaçlar görüp incinmesin diye. Ağaca kendini neden kestiklerini anlatıp kesmeden önce de niyaz ederler. Ormanın gönlünü almaya çalışırlar.
'Aşk ile…Ormanın süsüydün,
Ağacın hasıydın,
Adem'in beşiğinde,
Kapının eşiğinde sen varsın,
Geçimim senden,
Affını diliyorum
Ormanın tüm nimetlerine aşk ola.'
Benim tek laf edecek durumum yok! Ağaç sevgisi bu işte!
Sonunda doktoru bulduk! /20 Ağustos Salı
Taa Mart'ın ortasından bu yana çekiyorduk. Tam bir kabusu yaşıyorduk! Ameliyat yerlerimden akıntı geliyordu sürekli. Beni halsiz bırakıyor, perişan ediyordu. Cerrahımız çare bulamadı, 'Geçecek' dedi. Ege Acil'de test bile yapmadan gönderdiler. Kimi cildiyeye yönlendirdi. Sonunda eczacı dostumuzun önerisi ile bulduk doktorumuzu: Gaziemir Nevvar-Salih İşgören Devlet Hastanesi Enfeksiyon Dr. Uzm. GÜLHAN SAMSA. Geçen hafta örnek aldı. Ektirdi. Bu haftada damardan iltihaba uygun antibiyotik tedavisine başladı. Hemen etkisini görmeye başladım. Gözlerim açılıverdi. Bilgisayarın başına oturdum. Yazılarımı yazdım. Akıntı, her geçen gün azalıyor. Her gün Özdere'den gidiyor, antibiyotiği alıyor ve eve dönüyoruz. Yedi gün sonra yine kan tahlili. Sonuç olumluysa son 7 güne başlayacağız. 14 günlük kür tamamlanacak. Öyle mutluyuz ki!!!
Sade bir dil, güler yüz… /21 Ağustos Çarşamba
GÜLHAN Dr., rahatsızlığımın nedenlerini öyle sade bir dil ve güler yüzle aktardı ve sorularımıza açık, anlaşılır yanıtlar verdi ki hayran kaldım/k. Dedi ki:'Bu tekrar edecek. Bağışıklık sisteminizin bozulduğu anı kollayacak. Şimdi biz ilaçla, hepsini olmasa bile çoğunu yok edeceğiz. Ama gizlenenler olacak. Fırsat kollayacaklar. Belki üç ay, belki üç yıl sonra tekrar yaşayabilirsiniz. Belli olmaz. Işın-kemoterapi tedavisi bağırsakları inceltmiş. O noktalardan deri altına sızıyor ve akıntı oluşuyor' Bu sabah vizite geldiğinde de açıklamalarda bulundu. Her cümlesini kolayca anladık, özümsedik. Çok yaşa sen GÜLHAN DR…
Bilgini en kolay, en anlaşılır bir dille bize sunduğun için TEŞEKKÜRLER…
Kür başladı/22 Ağustos Perşembe
İki hafta sürecek. Özdere'de kahvaltı, bir saati geçen yolculuk, biri sarı diğeri su renginde serum şişeleri kolumda. Öğle yemeği. Genellikle bol yağlı, salçalı ve de acılı. Diyettekiler dışında. İkindiye doğru ikinci sarı renkli serum bağlanıyor. Biter bitmez Özdere'ye dönüş başlıyor yine. Duvar takvimimi sarıya donattı.
U-NUT-MA! /23 Ağustos Cuma
Bu çığlığı unutmayacağım.Emine Bulut 'Ölmek istemiyorum.'
'Yiin Gari' Pazarı /24 Ağustos Cumartesi
'Yiin Gari' Pazarı, Özdere Pazarı'na taktığım ad. Anlatayım: 'Yiin Gari' Pazarı, çok dillidir. Kulağınıza Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça cümleler gelebilir. Sakın şaşırmayın! Pazarcıları çok renklidir. Esmer tenli Romanlar, Göçmenler, Yörükler… Müşterilere gelince: Sabahın er vaktinde yabancı turistler uğrar. Etiketler çok pahalıdır. Çünkü yabancıya ucuz gelir bu fiyatlar. En iyisini alırlar. Yerler. Çoluk çocuk çıkarlar alışverişe. Fotoğraf makineleri, mutlaka ama mutlaka vardır. Hep fotoğraf çekerler. Meyveleri, sebzeleri, pazarcıları… Öğleyin arabası olan yerli turistler gelir. Bunlar, zengin tabakadır. Pazarlık nedir bilmez. Alır. Doldurur. Fazla zaman ayırmaz alışverişe. Koyar arabasının bagajına. Ayrılır. İkindi ve sonrası. Denizden çıkıp gelen insanlar. Burada yaşayan halk ve fazla parası olmayan yerli turistlerdedir sıra. Onlar doluşur pazara. Pazarlık yaparlar. Fiyatlar yarıya inmiştir. Yavaş yavaş ve ağır ağır alışveriş yaparlar. Seçilmişler kalmıştır. Upuzun bir caddede kurulurdu geçen yıl 'Yiin Gari' Pazarı. Bu yıl gıvrılıvemiş. Yön değiştirmiş. Çünkü boş iki arsaya ev gonduruluvemiş. Yol daralmış. Yandaki caddeye akmış pazarcılar. 200'e yakın sergi açılıyor. Caddeler çok dar geliyor. Artık bir pazar yeri yapılmalı. Sokak arasından kaldırılmalı. Özdere'de pazar yeri yapılacak arsa kaldı mı?
Damlalar /25 Ağustos Pazar
- Hayal gücü, bilimin döl yatağıdır.
- Yenilik, olgun tohumlar toprağa düştüğünde gerçekleşir.
Mücella* /26 Ağustos Pazartesi
Epeyce bir zamandır roman okumuyordum. Günün hızı engeldi. Sonunda Mücella'ya (Nazan Bekiroğlu, Roman, TİMAŞ Yayınları 1. Baskı, Kasım 2015, İstanbul, 340 sayfa) başladım ve bitirdim. Nazan Bekiroğlu'nun 16. yapıtı. 2. Dünya Savaşı yılları. Roman, Trabzon'da geçiyor. Terzi babanın erken kaybı, tek erkek evladın İstanbul'a taşınması, kendi yağıyla kavrulmayı öğretiyor Neyyire Hanım ile Mücella'ya. Dili akıcı. Dönemin tüm özellikleri yedirilmiş metne. Hele son cümleler şahane! Roman bölümleri kısa tutulmuş sanki, okuru soğutmamak için. Okumamı bu da hızlandırmış olabilir. Tek partili ve çok partili dönemlere ilişkin örneklere yer vermiş yazar. Yakın darbelere doğru da uzanmış. Tavrı net: KARŞI! Okuyun derim…