OHAL'li yıllar

Tarihte olağanüstü hal, ilk defa Hitler zamanında Almanya'da uygulanmıştır. 'Hukuk devleti görüntüsü altında temel hak ve...

Tarihte olağanüstü hal, ilk defa Hitler zamanında Almanya'da uygulanmıştır. 'Hukuk devleti görüntüsü altında temel hak ve özgürlükler nasıl kısıtlanabilir?' sorusuna cevap arayan Alman hukukçu Karl Schmitt, olağanüstü hal teorisini geliştirmiştir. Anayasalara monte edilen bu teori ile gerek duyulduğunda temel hak ve özgürlükler askıya alınarak devletin ve onu yönetenlerin korunması planlanmıştır. Almanya'da Hitler'in demokrasiyi askıya alarak iktidarını sürdürmesine olağan üstü hal uygulaması önemli katkılar sağlamıştır.

Türkiye; olağanüstü hal (OHAL) yönetim biçimi ile 1978'de tanışmıştır. O dönemde Güneydoğu Anadolu Bölgemizde meydana gelen bazı olaylar nedeniyle (bölge ile sınırlı olmak üzere) olağanüstü hal ilan edilmiştir. Hatta Diyarbakır şehrimizde Olağanüstü Hal Valiliği oluşturularak başına rahmetli Hayri Kozakçıoğlu getirilmiştir. Valilik, yasa gereği olağanüstü yetkilerle donatılmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşayan insanlarımızın uğradıkları haksızlıklar, hala hafızalardan silinmemiştir. Bugünkü AKP yöneticileri; o dönem uygulamalarını, olağanüstü hali mecliste en şiddetli şekilde eleştirenlerin başında gelmişlerdir.

Kuruluş yıllarında AKP; olağanüstü hali eleştiriyor, bu yönetim tarzının Almanya'nın yani Hitler faşizminin bir uygulaması olduğunu söylüyor; hukuk devletini, insan hak ve özgürlüklerini, daha demokratik bir toplumu savunuyordu. Nitekim 2002 yılında iktidar olduğunda ilk icraatlarından biri de Güneydoğu Anadolu Bölgemizde hüküm süren olağanüstü hal uygulamasını kaldırmak oldu ve yıllarca ne kadar demokrat, hukuk devletinden yana olduğuyla övündü.

İktidar olduktan sonra ise AKP; muhalefette iken söylediklerini tamamen unutarak bırakın temek hak ve özgürlükleri savunmayı, tam tersine bu özgürlükleri kullanılmaz hale getirmiştir. Ülkenin bir bölgesinden kaldırdığı olağanüstü hali ülkenin tamamında uygulamaya başlamıştır. 'En fazla üç ay, hatta daha önce bu uygulamaya son vereceğiz' diyen AKP yöneticileri, bu uygulamayı pek sevmiş olmalı ki olağanüstü hal uygulamasını olağan hal uygulaması haline dönüştürmüşlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni devre dışı bırakarak ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetir olmuşlardır.

15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olarak ülkede ilan edilen OHAL'in amacı bellidir: FETÖ terör örgütünü çökertmek, yeniden bir darbe girişimini önlemektir. Ama hükümet; eğitimden ekonomiye, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden medyaya, üniversitelerden KPSS'ye, iş yaşamının düzenlenmesinden şehirlerin yerlerini değiştirmeye kadar her şeyi halkın seçtiği meclisi devre dışı bırakarak KHK'lerle idare etmeye başlamıştır. Bu durumun olağan hale getirilmesi, 1982 Anayasası'na bile ters düşmektedir. Anayasanın 91. Maddesi, 'Temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler, Kanun Hükmünde Kararnameler ile düzenlenemez' demektedir.

Çıkarılan 696 sayılı KHK ile bardak taşmıştır. Bu kararnameye muhalefet partilerinden TÜSİAD'a kadar toplumun büyük kesiminden tepki gelmiştir. 15 Temmuz darbe girişimine ve benzeri girişimlere karşı suç işleyecek kişilere yargı muafiyeti yani dokunulmazlık getirilmesi, hukuk devleti ile bağdaşmayacağı gibi; ülkeyi iç çatışmalara götürecek tehlikeli bir düzenlemedir.

Hangi saldırılar bu amaca yönelik sayılacaktır? Buna kim karar verecektir? Adam, kişisel olarak bir hasmını öldürüp 'Bu, ihtilal yapacaktı' diye savunursa bunun doğru olup olmadığına kim karar verecektir? Bu madde, olsa olsa iktidar güdümünde oluşturulacak bir milis gücünün işlediği siyasi cinayetleri örtme çabası olarak yorumlanmaktadır.

AKP, bu kararnameyi derhal geri çekmeli, bir an önce olağanüstü hal uygulamasını sona erdirip ülkeyi normal demokratik anayasal düzene sokmalıdır. Unutulmamalıdır ki insanlar AKP'yi verdiği güzel vaatler, sözler için iktidara getirmiştir. Aksini gördüklerinde getirdikleri gibi götürmesini de bileceklerdir.

Bu duygularla tüm okuyucularımızın yeni yıllarını kutluyor, 2018 yılının ülkemizde insan hak ve özgürlüklerin yeniden yeşerdiği, herkesin barış içinde insanca yaşayabildiği bir yıl olmasını diliyorum.

Bakmadan Geçme