Öğretmenin yaptığına bakar mısınız

Emekli öğretmen olduğum için mi yoksa okumayı sevdiğimden mi bilmem nerede bir hikaye görsem okurum. Hele...

Emekli öğretmen olduğum için mi yoksa okumayı sevdiğimden mi bilmem; nerede bir hikaye görsem okurum. Hele hikayenin kahramanı bir öğretmense bütün dikkatimi vererek okurum. Meslektaşlarımın başarılarıyla gurur duyar başarısızlıklarına üzülürüm. Ne zaman ve nerede okuduğumu bilmediğim, öğretmenin başarısını anlatan bir hikaye geldi usuma. Öğrencilerin bir sorusundan esinlenerek görev yaptığı köyün kaderini değiştiren bir öğretmenin hikayesi bu.

Diyarbakır'ın bir dağ köyünde, ülkemizin kuş uçmaz kervan geçmez bir köşesinde, Türk Bayrağı'nın dalgalandığı her yerde görev yaparım diyen bir ilkokul öğretmeni, matematik dersinde öğrencilere bir problem sorar:

– Bir kasada 650 çilek olduğuna göre 12 kasada kaç çilek vardır?

– Öğretmenim çilek ne demek?

– Çilek bir meyvedir. Yemesi güzel olur.

– Öğretmenim biz ne çilek gördük ne de yedik.

Bunun üzerine öğretmen ne diyeceğini bilemez. Çileği bilmeyen çocuk, çilekle ilgili problemi çözse de ne faydası olur, diye düşünür. Öğrencileri çilekle tanıştırmaya karar verir. Bursa'daki tarım firmalarına toprak numunesi göndererek:

– Bu toprakta çilek yetişir mi, diye sorar.

Tarım firmalarından gelen yanıtta:

– Evet, Diyarbakır topraklarında çilek yetişir, der.

Mektubun yanında çilek fideleriyle birlikte yetiştirme şeklini tarif eden bir broşür de koyarlar.

Öğretmen çocukları bahçeye çıkarır. Fideleri gösterip, broşürü okuduktan sonra:

– Çocuklar bu sene size matematikten sınav yok.

– O zaman nasıl not alacağız öğretmenim?

– Biraz sonra anlatacağım, sabredin.

Öğretmen bahçeyi kazdırıp, fide yataklarını hazırlatır. Fideleri usulüne uygun diktirir, can sularını verdirtir. Her birine dörder fide vererek:

– Çocuklar şimdi evinize gideceksiniz, ben size nasıl öğrettiysem siz de anne babalarınıza öğreteceksiniz. Bu fideleri bahçenize dikeceksiniz. Çilek mevsimi geldiğinde çilekleri okula getireceksiniz. Her on çilek için bir not alacaksınız. Bu sizin matematik notu olacak.

Çocuklar sevinçle evlerine gider. Okulda öğrendiklerini anne babalarına anlatır. Anne babalar da merakla evin bahçesinin uygun bir yerine bu çilekleri dikerler.

Artık merakla çileklerin olması beklenir. Anne babalar da çocuklar kadar hatta onlardan daha fazla merak içindedir. Büyüyen çilekler meyveye durur, zamanla kızarır, olgunlaşır. Çileklerin ekiminden olgunlaşmaya kadar geçen sürede meydana gelen değişiklikler, hem çocuklar hem de anne babalar ilgiyle izlenir. Mevsimi geldiğinde çocuklar tabaklar içinde çileklerini getirirler. Öğretmen çilekleri sayar. Eksik olanlara da tam not verir.

– Çocuklar tadını beğendiniz mi?

– Öğretmenim not alacağız diye hiç yemedik.

– Haydi bakalım, şimdi yiyin.

Çocuklar ağızlarına, burunlarına bulaştıra bulaştıra yerler.

İki yıl sonra ömründe çilek görmemiş o köyün halkı Diyarbakır pazarında çilek satmaya başlamıştır. Şu an o köyün geçim kaynağı çilektir.

Öğretmen olmak sadece sınıfta müfredat anlatmak değildir. Müfredatın yanında bulunduğun yere, bulunduğun ülkeye, bulunduğun okula bir şeyler katmak gerekmez mi?

Köylülerin uyanmasından korkan toprak ağalarının isteğiyle yıllar önce kapatılan 'Köy Enstitülerinin' amacı bu değil miydi?

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme