Ödemiş'te Tarımın Yörüngesi

Son on yıl içinde hayvansal tarım ürünleri üretimi, gerek üreticisini daha memnun ettiği için gerekse bitkisel...

Son on yıl içinde hayvansal tarım ürünleri üretimi, gerek üreticisini daha memnun ettiği için gerekse bitkisel üretimdeki memnuniyetsizlikler, Türkiye'nin özel tarım bölgelerindeki bitkiselcileri, büyükbaş hayvan üreticisi olmaya doğru itti.

Aslında bu hızlı değişimin asıl nedeni, havza boyutunda destekleme gibi planlamalarda, özel bölge tarımlarının ve geleceğinin bilimsel projelerde özel pay alamamasıdır. Ülke boyutundaki planlamalarda, gerek sahip olduğu az görülen iklim deseninin binlerce yılda doğal yollardan ıslah ettiği endemik bitki varlığıyla, gerekse mevcut tarımsal üretim kültürüyle, layık olduğu zemine bir türlü çıkamaması bu köklü geçişlerin asıl nedeni olmalı.

AB yolunda gidişi şimdilik askıda olmasına rağmen sürekli yasal değişimler yaşayan Türk tarımı, bir gün organik tarım yönetmeliğini, diğer gün zirai karantina yönetmeliğini, bitki koruma ürünleri yönetmeliği, gübre yönetmeliğini değiştiriyor. Gün geçmiyor ki geleceğe yönelik yasal değişiklikler olmasın…

Her değişimin sadece ulusal çıkarlar doğrultusunda ve gerekli olduğu için yapıldığını öngörebilmek için mevcut kapitalist anlayışlardan bihaber olmamız ya da mevcut para hakim yönetim anlayışlarının beklentilerine hiç akıl erdiremememiz gerekir. Ama biraz aklımız erip, okuyup, okuduklarımızdan doğru sonuçlar çıkarabiliyorsak, bilgilerimizin üzerine fikir koyabiliriz. Büyük dünya pazarının büyük dünya tacirleri tarafından nasıl yönlendirildiğini de anlayabiliriz. Bu anlayışın küçücük kendi çıkarları adına ne dünyanın bir köşesindeki ne insan topluluklarının ne de çevresel değerlerin geleceğini önemsemediğini de görebiliriz.

Bilimselliği bugün kendi kazançlarına hizmet ettiği için yüceltirken yarın gelenekselliği savunduğu için gericilikle suçlayabilir bu anlayışlar. Bizim gibi gelişmekte olan, genç nüfusuyla dünyanın sayılı potansiyel ekonomisine sahip, zengin Anadolu coğrafyasındaki varlığıyla malum anlayışların ağzını sulandırdığını da biliyoruz. Mevcut değerlerimizi korumak; dededen kalma tarım yöntemlerine dönerek mümkün olmayacağına, bilimselliğin ışığında tarımın sürdürülebilirliğin topraklarımızın geleceği için vazgeçilmez olduğuna göre var olanlarla uzun ömürlü çevresel tarım projelerin ne kadar gerekli olduğunu da görmemiz gerekiyor.

Küçük Menderes Havzası gibi ekonomisi tarım ağırlıklı olan mikroklimatik bölgeler, kendi içinde değişimlerde, başkalaşımlarda köklü ve hızlı bir süreç yaşıyor…

Küçük Menderes Havzası'ndaki tarımsal değişimlere, 'Su akar, mecrasını bulur' kaderci anlayışına bırakılamayacağını, bilimsel bakışın tek taraflılığına teslim olunmaması gerektiğinin de bilinmelidir. Bunun hem içinde yaşanılan toplumsal ve kültürel değerleri anlamsızlaştıracağını hem de geleceklerini yok edeceği görülmeli…

Durumun önemini anlayabilmek için bir havza düşünün ki; ülke tarım topraklarının binde dördüne sahip olmasına karşın ülkede üretilen tarımsal değerlerin yüzde beşini karşılasın. Ülke incir üretiminin %20'sini, kestanenin %7'sini, aşılı meyve fidanı %40'ını, patatesin %10'unu, sütün %10'unu üreterek ulusal ekonomiye kazandırsın. Ve aynı havzanın havza boyutunda desteklemede, planlamada ilçelere bölündüğünü hayal edin. Havzanın tarımsal geleceği ile uzun ve özel planların da olmasın. Değişimlerin daha ziyade özel sektör dinamiğinde olduğunu, kamu eliyle tarımın sosyo-ekonomik boyutuna yönelik ciddi çalışmaların olmadığını düşünün.

Dolayısıyla bu örnekten yola çıkarak, altını çizerek ve yüksek sesle ifade edilebiliriz ki; Ödemiş gibi tarımsal üretiminde on yıl önce hayvansal üretim beşte birlerde iken, şimdilerde açık ara öncelik durumu, Küçük Menderes gibi özel bölgelerde tarımının geleceği adına bir risktir ve üzerinde ciddi bilimsel, resmi çalışmaların yapılması gerektiğinin işaretidir. Tabii ki aynı durumdaki tüm tarım havzaları da benzer tehlikeyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla Türk tarımına etkileri de ayrıca ve ayrıntılı değerlendirilmelidir.

Bu özel tarım havzalarını geçmişten beri var eden, özel kılan; inciridir, pamuğudur, peyzaj bitkileridir, meyvesidir, zeytinidir, tütünüdür, kestanesidir, patatesidir vs. Üstelik bu topraklarda bu denli özel yetişen bu bitkisel ürünler, aynı zamanda insan yaşamının stratejik, vazgeçilemez ürünleridir.

Hayvansal üretimin 'ithal et, ithal süt tozu' gibi, çok uluslu kapitalist anlayışların elinde olduğu, bu ürünlerin dünyanın her yerinde biraz teknoloji ile üretilebileceği görülürse, Küçük Menderes Havzası gibi özel tarım bölgeleri için bitkisel üretimin ne kadar özel ve geleceğimiz için ne kadar önemli bir kültürel değer olduğu anlayabiliriz.

Benim penceremden bakanlar, bitkisel üretim zenginliği ve verimliliğimizin, torunlarımın çocukları tarafından da tadılabilmesini istiyorlar, geleceğe ulusal varlığımız, değerimiz olarak aktarılmasını hayal ediyorlar…

Bakmadan Geçme