Mübaşir, bir siyasi parti üyesi olursa
Sevgili okurlarım, yıllardır bu soruyu sordum kendime “Mübaşir, bir siyasi parti üyesi olursa ne olur?” Hele...
Sevgili okurlarım, yıllardır bu soruyu sordum kendime; 'Mübaşir, bir siyasi parti üyesi olursa ne olur?' Hele bu parti AKP olursa, bu parti yasal ama demokratik olmayan şartlarda iktidarını 18 yıldır devam ettiriyorsa, üyeleri kimi zaman köpüklü küvetin içinden 'Ulan fakirler, ölün' der. Kimi zamanda şıh-şeyh kılığında istismarlarla şeyh-şıh olarak karşımıza çıkarlar. Bazen de bir devlet memuru ya da bir mübaşir olarak karşımıza çıkıyor. Bugünkü hikayem, tam da bunu anlatıyor.
Anadolu'nun küçük bir ilçesinde soruşturma açtığı mübaşirin silahlı saldırısına uğradı. Savcı Y.E.E.'yi mucize kurtardı. Kurşun, savcının kolundaki saate denk geldi. Mübaşirden kaçan savcı, önüne atladığı bir otomobile binip ölümden kurtuldu.
Adliyede yedi yıldır görev yapan mübaşir M.K., engelli kadrosunda görevli R.B. adına kredi çekmiş. Vadesi gelmesine rağmen borcu ödemeyen M.K., R.B.'nin kredi kartını da geri vermedi. R.B., adliyede görevli Cumhuriyet Savcısı Y.E.E.'ye durumu anlatmış. R.B.'nin şikayeti üzerine savcı, soruşturma başlatmış. Olanlar ondan sonra olmuş.
Polisler, ifadeye çağırmak için izinli M.K.'nin evine gitmiş. Duruma çok sinirlenen AKP'li mübaşir, silahını alıp adliyeye gelerek savcıya ateş etti. Kurşun, önce savcının bileğindeki saati parçaladı. Savcı o anı, 'Bileğimden kanlar fışkırınca vurulduğumu anladım' diye anlattı.
O sırada sesleri duyan yazı işleri müdürü odaya girince saldırgan panikledi, savcı da bileği kanlar içinde kaçmaya başladı. Adliyeden çıktığında mübaşir de peşindeydi. Bu sırada ön kapıda nöbet bekleyen adliye polisi, silah seslerinin geldiği kata koştu ama savcı ve mübaşir, diğer yöndeki protokol çıkışına gidince karşılaşmadılar.
Adliyeden kaçan yaralı savcı, yoldan geçen bir aracı durdurdu. 'Ben savcıyım, beni öldürecekler' diyerek araca bindi ve hastaneye götürüldü. Caddede yaralı savcıyı arayan mübaşir ise polisler tarafından yakalandı. Soruşturma halen devam ediyor.
Savcı, 'mağdur-müşteki' sıfatıyla verdiği ifadesinde yaşadıklarını şöyle anlattı: 'Öğleden sonra odamda otururken kapım çalınmadan açıldı, içeriye M.K. girdi. Neden kapıyı çalmadığını sordum. 'Çaldım çaldım, merak etme' dedi. Silahı başıma doğrulttu. 'Geç lan karşıma, öldüreceğim seni' diyerek küfretti. Ben de 'Ne yapıyorsun?' diyerek kendisini sakinleştirmeye çalıştım. Üzerime doğru geldi, silahın kabzasıyla yüzüme ve kafama vurmaya başladı. Kendimi korumak için ellerimi kafama götürdüm. Bana vurmaya devam ediyordu.
Tekrar makam koltuğuma oturdu. Bana 'Karşıma geç!' diye bağırıyordu. Ateş edeceğini düşündüğüm için ellerim başımın üzerindeydi, kafamı korumaya çalıştım. Bana bir el ateş etti. Bileğimden kanlar fışkırınca vurulduğumu anladım. O esnada müdire H. Hanım, bağırarak içeri girdi ve çığlık atmaya başladı. Arkamdan ateş edebileceğini düşündüğüm için kaçamamıştım. Müdire H.'nin kapıyı açmasını fırsat bilerek bileğimden kanlar akar halde odamdan hızla çıktım ve koşarak merdivenlere yöneldim. İki kat aşağı indim. Adliyenin çıkış kapısına geldim. Kaçarken arkama baktığımda M.'nin beni takip ettiğini gördüm. Daha çok korkarak adliyenin yanındaki camiye doğru koşmaya başladım.
Camiye girmeyi düşündüm ama beni orada sıkıştırıp öldürebilir diye ara yoldan benzinliğe doğru koşmaya başladım. O sırada bir araç geliyordu. Önüne atlayıp durdurdum. 'Ben savcıyım, yaralandım, beni öldürecekler, lütfen beni hastaneye götürün' dedim. Beni arabaya aldılar. Arkadaki kadın bileğime tampon yaptı, hastaneye götürdüler. Eğer kaçamamış olsaydım beni kesinlikle öldürmüş olacaktı' diye ifade vermiş.
Ya ya sevgili okurlarım, bir devlet dairesinde bir partiliyi odacı ya da mübaşir olarak atarsanız ve bunu da üst düzey yöneticilerin hafiyesi olarak görevlendirirseniz hiç kimse kusura bakmasın, olacağı bu!!!