Merhameti Öldürmek

Genç bir köylü, uzun bir yolculuğa çıkmış. Azığını alarak atıyla çöle dalmış. Bir vahaya varınca atından...

Genç bir köylü, uzun bir yolculuğa çıkmış. Azığını alarak atıyla çöle dalmış. Bir vahaya varınca atından inerek elini yüzünü yıkamış ve bir ağacın gölgesinde oturarak hem biraz dinlenmek hem de karnını doyurmak istemiş. Bir de bakmış ki yaşlı bir adam, hemen ötede bir ağaca sırtını dayamış, iki büklüm oturuyor. Çaresizliği her halinden belli. Köylü azığını çıkarmış ve yemeden önce adama seslenmiş:

-Buyur amca, gel beraber karnımızı doyuralım, demiş. Yaşlı adam çok acıkmış olmasına rağmen:

-Yok evlat olur mu? Sen buyur. Benim senin azığında hakkım yok. Hem azığın anca sana yeter, demiş.

Genç köylü:

-Amca, biz burada yiyelim, karnımızı doyuralım, sen orada aç kal, bu insanlığa sığar mı? Haydi! Buyur, demiş. Israr üzerine yaşlı adam biraz da çekinerek gelmiş ve sofraya oturmuş, azığı beraberce yemişler. Cömert köylü, ihtiyar adamın da yolcu olduğunu öğrenince,

-O zaman buyur amca birlikte gidelim. Sen benim atıma bin, sen yaşlısın, bak yolculuk da seni iyice bitkin hale getirmiş, bu halde nasıl yürüyebileceksin. Bir süre sonra ben yorulduğum zaman da sen inersin, ben binerim. Böylece gideceğimiz yere beraber varırız, demiş.

Yaşlı adam gene mahcup bir vaziyette,

-Olmaz evladım, hiç olur mu? Senin bineğinde benim hakkım yok. Senin kendi atın varken hiç yaya yürümen olur mu? Sen bin, beni bırak, yolun açık olsun, demiş.

Cömert köylü,

-Olur mu be amca, insanlık öldü mü? Ben şimdi şu genç ve güçlü halimle atıma binip gideceğim, seni burada ıssız çölde bırakacağım, bu sıcakta bu yolu yaya gitmene razı olamam. İnsanlık öldü mü? Haydi, ısrarı bırak da ata bin, demiş. Adam da binmiş.

Çöl sıcağı, güneş sanki tepelerine inmiş, yerden alev fışkırıyor, uzaklar serap gibi gözüküyormuş. Yaşlı adam önde, Arap şeyhi arkada düşmüşler yola, çok gitmeden adım adım araları açılmaya başlamış ve sonunda adam atı mahmuzlayarak dörtnala kaçmaya başlamış. Cömert köylü, bir süre arkasından koşmuşsa da kesilmiş kalmış ve iki eli yanına düşmüş, çaresiz bir halde durarak yaşlı adamın arkasından şöyle seslenmiş:

-Açtın, çölde azığımı seninle paylaştım. Yanmadım. Yorgun, argın ve bitkindin. Seni atıma bindirdim. Şimdi ise sen atımı aldın kaçıyorsun. Bindiğin atım benim yanımda ne kadar değerliydi, onu sen bilemezsin. Ama ona da yanmadım. Şu çölde azıksız, bineksiz bıraktın beni, ölümün artık beni beklediğini biliyorum. Buna rağmen öleceğime de yanmıyorum. Ama ey ihtiyar, bil ki sen giderken içimde ne kadar güzellik, ne kadar iyilik varsa hepsini söküp beraberinde götürüyorsun. İşte ben buna yanıyorum. Sen, bendeki iyilik duygusunu sana yaptığım iyilik ile öldürdün…

Geçenlerde bir dosta rastlamıştım ki konuşurken bir ara 'Ben artık kimseye iyilik yapmıyorum' dedi ve arkasından yukarıdaki hikayeye benzer bir hatırasını paylaştı.

Ne dersiniz, biz de merhameti merhamet ile öldürenlerden yani iyiliği iyilik ile yok edenlerden miyiz? Yoksa bize yapılan iyilikler karşısında iyileri ve iyilikleri çoğaltanlardan mıyız?

İyilerin ve iyiliklerin dolu olduğu bir hayat dileğiyle…

Bakmadan Geçme