Memetçik Memed
Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz Kuva-yı Milliye'nin 100'üncü yıl anma etkinliğinde Ödemiş'ten yetişen siyasetçi ve hukukçu Alev Coşkun...
Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz Kuva-yı Milliye'nin 100'üncü yıl anma etkinliğinde Ödemiş'ten yetişen siyasetçi ve hukukçu Alev Coşkun ile birlikte idik. Alev abi yarım saat konuşacak, ben de olaya başka bir açıdan bakan 15 dakikalık bir sunum yapacaktım.
Özetle şöyle başladım konuşmama:
'Değerli gençler, KUVA-YI MİLLİYE hem tarih, hem de edebiyatın konusudur. Aslen edebiyat, bütün sanat ve bilim dalları ile doğrudan bağlantılıdır. Size bir soru sormak istiyorum. Salonda kaç kişinin adı MEHMET? Kaç kişinin kardeşi, babası ve abisinde Mehmet adı var?'
Hemen hemen herkeste bir Mehmet vardı.
'Peki Mehmet kelimesinin nereden geldiğini ve anlamını bilen var mı?'
Bu soruya bir iki öğrenci el kaldırmış, en arkada olanı işaret ederek 'Evet, seni dinliyoruz' demiştim.
'Muhammet'ten Mehemmet, daha sonra da Mehmet olmuş' dedi. Ama anlamını bilen çıkmadı.
'El kaldıranların hepsi, telefonlarını kapalı veya sessize alsın… Diğerleri de Mehmetlere saygıdan dolayı kapatsın… Çünkü bugün Mehmet ve Mehmetçiğin öyküsünü anlatacağız. Bu nedenle telefonsuz bir etkinlik gerçekleştirelim.'
Hemen herkes davrandı telefonlarına…
'Size Kuva-yı Milliye ile bağlantılı 6 Mehmet'ten bahsedeceğim. Ama önce Ödemişli değerli akademisyen Alev Coşkun'dan En Uzun 15 Gün / Ödemiş Direnişi ve Kuvay-ı Milliye'nin Kuruluşu' konulu bir bilgilendirme dinleyeceğiz.'
Babası sıkı bir Kuvayı Milliyeci olan Alev Coşkun'u kısaca tanıttıktan sonra sözü verdim kendisine. Yarım saatlik bir seminer olacaktı.
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı tabii. Alev abi, karşısında kendisini dikkatlice dinleyen gençlerle öğretmenlerini görünce kısa kesemedi ve konuşma bir saati geçti.
Şimdiki gençlerin bir saatlik konuşmayı dinlemesi çok zordur. Bir de yaklaşık bir saat sürecek olan Kuva-yı Milliye Destanı oyunu vardı. Alev abi konuştukça, hatta bir ara mikrofonu alıp ayağa kaktı, ben ister istemez saate bakıyordum. Ama gençler de ilgi ile izlediler.
Ben Alev abiye sözü vermeden, 'Size Kuva-yı Milliye ile bağlantılı 6 Mehmet'ten bahsedeceğim' demiştim ama sadece bu Mehmetlerin adını sayabildim.
Peki kimdi bu Mehmetler ve ortak ve birbiriyle bağlantılı yönleri? Bunların bence tamamen tesadüf olan bazı ilginç ortak noktaları vardı. En önemli ortak özellikleri, ÖZGÜRLÜK taraftarı olmaları ve VATAN kelimeleri ile birlikte anılmaları idi. İkinci ortak özellikleri, hayatlarının belli dönemlerinde SÜRGÜN hayatı yaşamaları idi. Üçüncü ortak özellikleri GENÇ YAŞTA ŞAİR olmaları, dördüncü ortak özellikleri de Osmanlı'nın önemli dönemlerinde YENİLİKÇİ ve DEVRİMCİ BİR RUHA sahip olmaları idi.
Belki bu Mehmetler, benim bildiğimden daha çok sayıda olabilirdi ama Osmanlı'nın son dönemini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını anlayabilmek için bu Mehmetlerin fikirlerinin öğrenilmesi ve kitaplarının okunması gerekirdi.
Birinci Mehmet Namık Kemal idi… Asıl ilk adı Mehmet Kemal idi.
Tanzimat, Osmanlı'da Batı'ya açılan penceredir. Namık Kemal, 1860'larda henüz 20 yaşlarında iken Osmanlı'da ilk gazetecilik faaliyetine başlamış. Hürriyet Kasidesi adlı şiiri, döneme damga vurmuştu. Şiirlerinde ilk kez HAK, HUKUK, VATAN, MİLLET ve HÜRRİYET demişti…
Sanatın toplum yarınına kullanılması gerektiğini savunmuş. Sürgünler ve cezaevleri ile karşılaşmıştı.
Hürriyet Kasidesi'nin 10'uncu ikiliğinde 'demokrasi tanımı yapar Namık Kemal:
'Durur ahkm-ı nusret ittihd-ı kalb-i millette / Çıkar sr-ı rahmet ihtilf-ı re'y-i ümmetten'
Bugünkü Türkçe ile 'Başarının hükümleri milletin kalbinin birliğinde durur; güzel eserler ümmetin farklı görüşlerinin ortaya konmasından ve tartışılmasından ortaya çıkar'
İkinci Mehmet Tevfik Fikret'tir… Onun da asıl ilk adı Mehmet Tevfik'tir. Servet-i Fünun Edebiyatı'nın kurucusu olan Fikret, Türk edebiyatında bir devrimcidir. Dönemin baskı ve sansürlü havası nedeniyle Servet-i Fünun dergisinin kapatılmasından sonra siyasileşmiş ve SİS adlı şiiri ile döneme damga vurmuştur. Yaşadığı dönemin özelliklerinden nerede ise nefret etmiş ve Yeni Zelanda'ya gidip orada yaşamak istemiştir.
Fikret, 1908'de ilan edilen 2. Meşrutiyet'in fikir zeminini oluşturan kişilerden biridir.
Tevfik Fikret, Küçük Asker adlı şiirinde şöyle der:
'Küçük asker, küçük asker! / Vatan senden şefkat ister.
Vatan senden hayat umar, / Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var, / Fakat borcun yaşamaktır…'
Namık Kemal ve Tevfik Fikret, Mustafa Kemal Atatürk'ün de fikirlerine değer verdiği iki isimdir.
Üçüncü Mehmet de Nazım Hikmet'tir. Onun da asıl ilk adı Mehmet Nazım'dır.
Nazım, 20'li yaşlarında şairliğe başlamış. 1922'de Vala Nurettin ve Şevket Süreyya ile birlikte Rusya'daki Doğu Ülkeleri Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne yazılırlar. Burada çeşitli ülkelerden gelen gençlerle tanışırlar. Fransızcalarını ilerletirler, Rusçaya çalışırlar, ekonomi politik öğrenirler.
Nazım Hikmet, burada edindiği yeni düşünceler doğrultusunda Cumhuriyet'in ilerleyen yıllarında yöneticilerle fikir ayrılığına düşmüş ve 15 yıla yakın cezaevinde yaşamıştır.
Şair Abdül Kadir'in ifadesine göre tutukevinde iken Atatürk'ün Nutuk adlı kitabını istetip Kuva-yı Milliye Destanı'nı yazmış. Cezaevinden çıktıktan sonra siyasi düşüncelerinden dolayı Sovyetler Birliği'nde yaşamayı tercih etmiş ve sürgünde ölmüştür.
Ünlü 'Vatan Haini' adlı şiiri ile ironi yapmış, o zamanlarda bile Amerikan emperyalizmine dikkat çekmiştir.
DAVET adlı şiirinde de şöyle seslenir:
'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan / Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. / Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak / ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. / Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, / yok edin insanın insana kulluğunu, bu dvet bizim… / Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, / bu hasret bizim…'
Dördüncü Mehmet de Mehmet Akif'tir. Onun da asıl adı Mehmet Rağif'tir. Türkiye Cumhuriyeti'nin İstiklal Marşı'nın yazarı. Vatan şairi. Çanakkale Şehitlerine şiirini hepimiz biliriz. Cumhuriyet'in ilanından sonra milletvekilliği yapmış fakat o da fikir ayrılıkları nedeniyle ömrünün son on yılını Mısır'da geçirmiştir. Nazım Hikmet, Akif için, 'inanmış adam' der. Akif, hepimizin ilk iki dörtlüğünü ezbere bildiğimiz İstiklal Marşı'mızda şunları söyler:
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. / O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; / O benimdir, o benim milletimindir ancak.'
Beşinci Mehmet de Halide Edip'tir. Biliyorsunuz, Soyadı Kanunu'ndan önce insanlar (kadın ya da erkek) ya baba ya da dede adları ile anılırlarmış. Halide Edip'in de baba adı Mehmet Edip'tir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk günlerinde yabancı güçlerin yönetimini savunan (manda) fakat daha sonra Kuva-yı Milliye güçlerine destek veren Halide Edip, dönemdaşları olan Nazım Hikmet ve Mehmet Akif gibi Kuva-yı Milliye'ye inanmış, bu uğurda önemli mücadeleler vermiştir. Aydın bir kadın hakları savunucusudur. Cumhuriyet'ten sonra yaşadığı fikir ayrılıkları yüzünden 14 yıl İngiltere'de yaşamış, daha sonra yurda dönmüştür.
Türk'ün Ateşle İmtihanı ve Ateşten Gömlek gibi romanları, Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatır.
Hayatlarından, siyasi ve kültürel kimliklerinden kısa kısa örnekler verdiğim, asıl adı Mehmet olan Türk edebiyatının beş önemli isminin yazdıklarından yola çıkarak Kurtuluş savaşına giden yılların ve dönemin atmosferi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
Tabi bunların içinde Nutuk'un da mutlaka okunması şartı ile… O etkinlikte Alev Coşkun'un 'Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 Ay', Nazım Hikmet'in 'Kuva-yı Milliye Destanı' ve Ödemişli ressam Mustafa Ali Kasap'ın 'Efemiz Atatürk' resim kataloğunun yanında öğrencilerimize Nutuk da vermeyi planlıyorduk ama yeterli mali kaynak bulamadığımız için veremedik. Daha doğrusu yazışmalarda geç kaldık.
Peki başta sözünü ettiğim 6'ıncı Mehmet kimdir?
O da Nazım Hikmet'in yazdığı Memetçik Memet şirindeki Memet'tir.
'Memleketimden İnsan Manzaraları', 1908'de ilan edilen II. Meşrutiyet'ten 1945'te sona eren II. Dünya Savaşı sonlarına kadarki bir zaman dilimini memleket gerçekleri açısından irdeleyen bir kitaptır. Nzım Hikmet, bu kitabında pek çok anlatım tekniğini kullanmıştır. Eser, ilk defa beş cilt hlinde yayımlanmış ve yaklaşık 20.000 dizeden oluşmuştur.
Bu kitapta yer alan Memetçik Memed şiiri de şöyledir:
'Hat boyları yanmış odun kokusu / Askeri de hat boyunun tapusu / Memetçik Memet / Dört cephe içinde koptu kıyamet / Vagonların kırk kişilikse yapısı / Seksen Memet yüz Memet dolu hepisi / Memetçik Memet / Kitli vagonlarda yoktur merhamet / Dağ taş Memet dolu dağ taş sevkiyat / Gidenler aç susuz dönenler sakat / Memetçik Memet / Bölük yemininde yoktur merhamet / Bir deri bir kemik kalmış bıyıklar / Memedin ayağında yarım çarıklar / Memetçik Memet / Memetden Memede yoktur merhamet'
6'ncı Mehmed de işte bu teren raylarının çıkardığı ses gibi şiire ritim katan Memet'tir
Kuva-yı Milliye Destanı Nazım Hikmet'in en önemli eserlerinden biridir. Yapıt, Nzım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı bölümler halinde anlattığı destandır. Çankırı Hapishanesi'nde 1939'da yazmaya başladığı Kuva-yı Milliye'yi 1941'de bitirir. Şair Abdül Kadir, Nzım Hikmet'in İstanbul tutukevinde yatarken kendisini ziyarete gelen dostlarından Gazi Mustafa Kemal'in Nutuk'unu istediğini, kitap geldiğinde heyecanla okuyarak çalışmaya başladığını aktarmıştır. Yapıt, Türkiye'de ilk kez 1965 yılında 'Kurtuluş Savaşı Destanı' adı ile yayımlanır. Destan, şu dizelerle başlayıp yine aynı sona ermektedir:
'Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır.'
* Etkinliğe katılan öğrencilerimize Alev Coşkun'un 'Samsun'dan Önce Altı Ay' kitabına sponsor olan İstanbul'daki Ödemişliler Derneği'ne ve 'Efemiz Atatürk' kataloğu ile 2020 takviminin sponsoru Kırmızı-Beyaz firmasına teşekkür. Keşke Nutuk için de bir sponsor bulabilse idik…
Yeni yılınız, dilediğiniz gibi geçsin…