MASAL KIZ

Masallara yakışır bir kız. Kolunda yiyecek sepeti ağaçlı bir yolda yürümede babaannesine doğru. Şarkılara. Taze bir...

Masallara yakışır bir kız. Kolunda yiyecek sepeti ağaçlı bir yolda yürümede babaannesine doğru.

Şarkılara.

Taze bir bahar dalı.

Şiirlerde.

'Çocuktum

Ufacıktım

Top oynadım acıktım

Buldum yerde bir erik

Kaptı bir alageyik

Geyik kaçtı ormana

Bindim bir akdoğana'

Romanlara yakışır bir kız. Yazık ki ne bir şiirin, öykünün, şarkının değil, bir trajedinin kahramanı oldu.

İçimizi acıttı, yüreğimizi yaktı.

'Neden?' diye sorduk. Yanıtlar aradık. Acı ve öfkeyle eleştiriler yaptık.

Sokakta oyun oynamak kimin hakkı değildir ki? Yaşasaydı,

Yarım kalan oyununa devam edecekti kaldığı yerden.

Sek sek oynayacaktı taşı kaydırıp.

Yedi kule için kiremit kırıklarını dizeceklerdi üst üste.

Sayışıp cıvıl cıvıl gruplarını kuracaklardı.

Belki ip atlayacaklardı. Saklambaçtı belki saklılarındaki oyun.

Saklı günlerini bulacaklardı, saklı sevinçlerini. Saklı hayallerini, saklı yarınlarını, umutlarını sobeleyeceklerdi saklandıkları yerden.

Koyduğunuz yerde bulamamak gerer insanı. Bu bir kalem de olsa cüzdan da olsa her ne olursa olsun gerilir insan. Aklı aradığı şeye takılır kalır.

Bir çocuksa aranan kayıp, bir çocuksa şayet deliye döner insan.

Çılgın gibi sağa sola koşuşur.

Her kimde umar arayacağını bilmez. Sorar her kişiden.

Cumartesi günü telefonumda ilk kayıp ilanını gördüğümde hissettiklerim durumun ne kadar zor olduğu idi.

Bir insan söz konusu ise bir çocuk yahut bir canlı…

Dünya başına yıkılır insanın. Görür gözü görmez olur, tutar eli tutmaz, kayar gider dünya insanın ayaklarının altından.

Yazık ki çok kötü trajik bir sonla yüreğimize gömdük küçük Ceylin'i.

Artık aramızda yok.

Gözümüzün değdiği, elimizin erdiği yerde değil Ceylin.

O bir masal kız artık.

*

Günümüz dünyasının en önemli sorunlarından biri şiddet. Şiddet zayıf olana uygulanan bir baskılama, yıldırma yahut cezalandırma yöntemidir. Yaşamımızın her alanında bazen bir parça bazen de yoğun olarak bulmak mümkün.

Sesinizin bir perde yükselmesiyle başlar şiddet.

Sonra bağırma olur. Azarlama olur.

Kişi, bunlarla kendini ifade edemediğini hissederse bir küçük fiskeye dönüşür. Ardından okkalı bir şamara. Yahut bir yumruğa.

Art arda eklenmiş vagonlar gibi.

Yahut çocukların trencilik oyunu gibi her bir adım, o ilk ses yükseltmeden hızla uzaklaşarak ve güçlenerek daha zarar verici kırıcı ve incitici olarak devam eder gider.

Ta ki kişi ya da kişilerden biri yaralanıp hatta ölene değin.

Bazı şiddet olaylarında şiddet uygulayanın öfkesi, öylesine yüksek ki öldürdüğü kişiyi bıçak darbeleriyle ya da silahla delik deşik ediyor. Ancak yine de öfkesi dinmiyor.

*

Öfkeden arınmanın yolu sevgi.

Öfkeden uzaklaşmanın yolu dostluk.

Öfkeden zarar görmemenin yolu üretmek. Üretmeyen insan mutlu olmaz. Tüketmek sınırsızdır çünkü. Kendinize ait olanları tükettiğinizde sıra başkalarının sahip olduklarına gelir çünkü.

Sağlıklı, mutlu insanlar, üreten insanlar yetiştirmek olmalı hepimizin amacı.

Aksi takdirde bu gün bu olaya yas tutarız; yarın başka bir olay için karalar bağlarız.

Yaşanan her olayı bireysel bağlamdan çıkarıp toplumsal olarak düşünmek gerekir. Ancak o olayı bir bütünün parçası olarak gördüğümüzde sorunun çözümü yolunda olmasa bile anlaşılması yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.

Bir şiirle bitirelim.

masal kıza şiir

limoni saçlarından

ay ışığı süzülse

geceleri

sokağa…

sen hür

sen çılgın

sen yalınayak dolaşsan

sabahlarca..

çıkarsan

tüm ekşi tatlarını

yaşamın

diktiğin fidan

yediveren olsa

mevsimlerce açan

ve

dursan

bir elin havada

umuda çağrı.

yorulmasan…

ve

apansız çalsa kapını

maviden yeşile

güzellikler

karalar bağlamasan

incinmesen

ve

iyi kalpli

masal kahramanı olsa

bildiklerin

bileceklerin

zaman zaman

değil

her zaman kamaşsa gözlerin

mutluluktan

ah…

her şey masal

sen de o masalın

kızı olsan

Sevgi, dostluk ve umutla…

Bakmadan Geçme