Market fiyatları ve kuraklığa değindi

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar haziran ayı üretici market fiyatlarını ve kuraklık,...

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar; haziran ayı üretici market fiyatlarını ve kuraklık, doğal afetler, et ve süt konusunda yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmeler yaptı.

Bayraktar, bazı ürünlerde üretici ile market arasındaki fiyat farkının dört katı aştığını vurgulayarak şunları söyledi: 'Karpuz 4.4 kat, kuru soğan 4 kat, patlıcan 3.7 kat, nohut 3.2 kat, salatalık ve kabak 3.1 kat fazlaya tüketiciye satılmaktadır. Üreticide 34 kuruş olan karpuz 1 lira 50 kuruşa, 41 kuruş olan kuru soğan 1 lira 63 kuruşa, 1 lira 34 kuruş olan patlıcan 4 lira 54 kuruşa, 4 lira 35 kuruş olan nohut 13 lira 93 kuruşa satılmaktadır.

Üretici ve market arasındaki fiyat farkı, en fazla yüzde 341.18 ile karpuzda görülmektedir. Karpuzu, kuru soğan yüzde 297.56, patlıcan yüzde 266.13, nohut yüzde 220.23, salatalık ise yüzde 207.02 oranında takip etmektedir. Haziran ayında markette 14, üreticide 12 üründe fiyat artışı, markette 26, üreticide 13 üründe fiyat düşüşü oldu. Markette iki, üreticide ise sekiz üründe fiyatın değişmediğini söyledi. Markette en fazla fiyat artışı nohutta, en fazla fiyat düşüşü ise karpuzda görüldü' dedi.

En fazla artan ve düşen ürünler

Haziran ayında markette en fazla fiyat artışının yüzde 9.80 ile nohutta görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: 'Nohuttaki fiyat artışını yüzde 9.76 ile ayçiçek yağı, yüzde 9.08 ile kırmızı mercimek, yüzde 4.72 ile zeytinyağı, yüzde 3.70 ile limon, yüzde 3.51 ile yoğurt, yüzde 3.48 ile fındık içi, yüzde 2.16 ile beyaz peynir takip etti. Haziran ayında markette kuru incir ve mısırözü yağı fiyatında bir değişim yaşanmadı. Marketteki en fazla fiyat düşüşü, yüzde 72.97 ile karpuzda yaşandı. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 40.63 ile kiraz, yüzde 28.47 ile yeşil soğan, yüzde 26.56 ile taze fasulye, yüzde 22.41 ile kuru fasulye, yüzde 21.86 ile patates, yüzde 16.49 ile maydanoz izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı kırmızı mercimekte, en fazla fiyat düşüşü ise karpuzda oldu' ifadelerini söyledi.

Haziran ayında üreticide fiyatı en fazla düşen ürünün yüzde 75.18 oranında karpuz olduğunu söyleyen Bayraktar, şu bilgileri verdi: 'Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 41.67 ile kiraz, yüzde 31.67 ile kuru soğan, yüzde 17.88 ile patlıcan, yüzde 15.88 ile yeşil soğan, yüzde 15.09 ile marul izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı, yüzde 65.08 ile kırmızı mercimekte görüldü. Kırmızı mercimekteki fiyat artışını yüzde 9.15 ile patates, yüzde 8.47 ile ıspanak, yüzde 7.14 ile kuru kayısı, yüzde 5.66 ile yumurta takip etti. Haziran ayında üreticide limon, elma, pirinç, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, kuru üzüm ve kuru incir fiyatında bir değişim meydana gelmedi.'

'Ürün sayısı artınca fiyatlar da düştü'

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fiyat değişimlerinin gerekçelerini ise şöyle açıkladı: 'Kiraz, karpuz, patlıcan, salatalık, kabak, domates, marul, kuru soğan, taze fasulye, salatalık, kabak, sivri biberde fiyat düşüşünün nedeni hasat edilen ürün miktarındaki artıştır. Haziran ayında fiyatı en fazla artan ürün, kırmızı mercimek olmuştur. Bu fiyat artışı, yeni sezona ait olup kuraklıktan dolayı yeterli ürün arzının olmamasından kaynaklanmıştır. Patatesteki fiyat artışında ise Adana'da hasadın bitmesi nedeniyle arzdaki yavaşlama etkili olmuştur. Kayısıda meydana gelen don, kuru kayısı fiyatlarının yükselmesinde rol oynamıştır. Havuçta sezon sonuna gelinmesi, fiyat artışında etkili olmuştur. Ispanak, maydanoz ve yeşil soğanda havaların ısınması nedeniyle hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyata yansımıştır. Zeytinyağındaki fiyat artışı, yeni sezona yaklaştıkça üreticinin elinde kalan ürün miktarının azalmasından kaynaklanmıştır.'

'Topyekun mücadeleyi gerektirmektedir'

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, haziran ayı üretici market fiyatlarındaki değişimle ilgili yaptığı değerlendirmelerin ardından tarım sektörünün gündeminde ilk sıralarda yer alan konulara da değindi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre ülkenin son elli yılın en sıcak mayıs ayının bu yıl yaşandığına dikkat çeken Bayraktar, 'Doğal olarak bunun sonucunda kuraklığın her şeyi yok eden yakıcı etkisini bütün şiddetiyle görmeye devam ediyoruz. Kuraklıktan en çok etkilenen kesim ise hiç kuşkusuz büyük bir özveriyle tarımsal üretim yapan üreticilerimiz oldu' dedi.

Mayıs başında yayınlanan Türkiye Ziraat Odaları Birliği 2020-2021 Tarımsal Üretim Dönemi Kuraklık Risk Tahmin Raporu'nda kuraklıktan zarar gören il sayısı 22 iken bu sayının mayıs ayı sonunda 41'e yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, kuraklığın etkilerini ise şöyle aktardı: 'Mayıs ayı yağışlarının Türkiye genelinde geçen yılın mayıs ayına göre yüzde 66 oranında düşük olması ve Marmara Bölgesi hariç tüm bölgelerde yağışların azalması nedeniyle kuraklıktan etkilenen il sayısı artarak haziranın ilk haftasında 52'ye çıktı.

Mayıs ayında bölgesel olarak yağışlarda normaline göre en fazla azalma; yüzde 83.3 ile Güneydoğu Anadolu, yüzde 82.7 ile Akdeniz, yüzde 69.2 ile İç Anadolu ve yüzde 65.5 ile Doğu Anadolu bölgelerinde gerçekleşmiştir. Mayıs ayında yağışlarda görülen yüksek orandaki düşüşler, rekolte tahminlerinde de ciddi sapmalara neden olmuştur. Kuraklıktan etkilenen hayvancılık sektörümüzün bu süreçten en az zararla çıkması için büyükbaşta anaç hayvana destek verilmeli, küçükbaşta anaç hayvan başına verilen destek ve arıcılara kovan başına verilen destekler artırılmalıdır.'

'Doğal afetler olumsuz etkiledi'

Kuraklığın dışında sel, fırtına, hortum, dolu, don gibi afetlerden de üreticilerin etkilendiğini açıklayan Bayraktar, önemli ürün kayıplarının yaşandığını da vurguladı. Bayraktar, şöyle devam etti: 'Geçtiğimiz yılın ekim ayından bu yılın haziran ayına kadar olan dönemde 36 ilimizde doğal afet meydana geldi. Bazı illerimizi defalarca etkisi altına alan bu olağanüstü doğa olayları nedeniyle sadece tarım ürünleri değil, aynı zamanda üreticilerin kullandığı yapılar da önemli oranda zarar gördü.

Hububat, baklagiller, yem bitkileri, diğer tarla bitkileri, sebzeler, meyve ağaçları ve seralarda ciddi verim kayıpları meydana geldi. Balıkçı barınakları, üreticilerin evleri, ahırları, hayvanları önemli oranda zarar gördü. Ziraat odaları başkanlarından alınan bilgilere göre, doğal afetler nedeniyle yüzde 20 ile yüzde 100 arası değişen oranlarda zarar gerçekleşti.'

Bu afetlerden zarar gören üreticilerin kredi borçlarının faizsiz ertelenmesi, üreticilere hibe olarak fide, fidan, tohumluk dağıtılması ve faizsiz kredi verilmesi için TZOB olarak girişimlerinin devam ettiğini açıklayan Bayraktar, şunları söyledi:  'Doğal afetlerden dolayı önemli zarar ve kayıplara uğrayan üreticilerimizin tarım sektöründen kopmamaları için bütün yetkililerden ve ilgililerden daha fazla çaba göstermelerini beklemekteyiz çünkü tarımsal girdi fiyatlarındaki aşırı artışlar ve üretim maliyetlerindeki istikrarsızlık nedeniyle pek çok üretici, zorluklarla üretime devam ediyordu. Buna bir de kuraklık ve diğer doğal afetlerin verdiği zararlar eklenince, üreticilerimizi rahatlatmak için bakanlığımızca kalıcı tedbirlerin alınması artık zaruri hale gelmiştir.'

'Fiyat artışına üreticilerin yetişmesi imkansız'

Döviz kurundaki değişkenliklerin mazot, gübre, tohum, yem hammaddesi ve bitki koruma ürünleri başta olmak üzere tarımsal girdiler üzerinde doğrudan etkiye sahip olduğunu belirten Bayraktar, 'Döviz kurları yükseldiği takdirde girdi maliyetleri artıyor, girdi kullanımını azaltan üretici ise düşük verimle karşı karşıya kalıyor. Bu da orta ve uzun vadede daha düşük krlılık ve ciddi üretim kaybı demektir' dedi.

Bayraktar, tarımsal üretim için bu olumsuz durumu önlemek adına girdi tedarikiyle ilgili köklü ve kalıcı tedbirlerin alınmasının şart olduğunu belirtti ve şu detayları paylaştı: 'Sadece mevzuat düzenlemesiyle değil, piyasayı dengeleyecek kurumların yeniden hayata geçirilmesi de dahil ciddi önlemlerin alınmasının zamanı geldi. Zamanında alınmayan tedbirlerin faturası, maalesef yüksek oluyor. Hem girdide hem üründe ithalata bağımlı olan bir sektörde üretimin sürdürülebilir olmasını beklemek abesle iştigaldir.

Kuraklığın yanı sıra 2020-2021 üretim sezonunda gübre, yem, elektrik ve tarımsal ilaç gibi girdi fiyatlarının da artması, üreticilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Son bir yılda üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 95, DAP gübresi yüzde 141, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 87, besi yemi yüzde 62, süt yemi yüzde 67, elektrik fiyatları ise yüzde 36 artmıştır.

Mazottan gübreye, bitki koruma ürünlerinden tohuma, hayvan yeminden damızlık materyale kadar tarım için hayatî önemi olan girdilerin tedarik edilmesinde kısa dönemde ciddi ve sürdürülebilir önlemler alınmazsa 'milli ve yerli' üretimi istenen düzeye çıkarmak mümkün olamayacaktır. Devletimiz, Türkiye tarım sektörünün üreticisinin ve tarımsal girdi üreten sanayicisinin taleplerini ciddi bir şekilde ele alıp çözüme kavuşturmalıdır. Hatta ödenen girdi destekleri konusunda üreticilere can suyu olacak farklı paketler gündeme getirmelidir.'

Mazot, gübre, bitki koruma ürünleri, tohum ve yem gibi ürünlerde dışa bağımlı olmamızdan kaynaklı ciddi problemler olduğunu belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: 'Mazot, tarımın vazgeçilemez enerji kaynağıdır. Tarımda kullanılan toplam enerji içindeki oranının yüzde 70 olduğu belirtilmekle birlikte mazot fiyatının yüzde 60'ı vergiden oluşmaktadır. Bununla birlikte mazot, devlet desteği verilen tarımsal girdilerden biridir. Destek miktarı ise ürüne göre değişir ancak fiyatı bu kadar hızla artan bir girdi için verilen desteğin yeterli olduğunu söylemek zordur. Dolayısıyla, tarımda kullanılan mazot için pozitif ayrımcılık beklemekteyiz. En azından tarımsal üretimde kullanım miktarı kolayca hesaplanabilecek olan mazot için sağlanacak vergi muafiyeti, üreticilerimiz için faydalı olacaktır. Diğer taraftan, mazotta dışa bağımlılık oranı yüzde 100 olduğundan döviz kurunun yakıcı etkisi, her geçen gün artmaktadır. Ucuz mazot ve ucuz elektrik, çiftçimizin haklı beklentisidir.

Gübre ise hem verim düzeyi hem de ürün kalitesi üzerinde belirleyici etkileri olan bir girdidir. Verim artışına yansıması, yüzde 40 civarındadır. 2019 yılı verilerine göre Türkiye'de gübre kullanımı, 93.9 kg/ha ile 134.2 kg/ha olan Avrupa Birliği ve 120.4 kg/ha olan dünya ortalamasının altındadır. Kullanılması gereken miktar ise yaklaşık 140-150 kg/ha'dır. Buna göre ülkemiz üreticisinin gübre kullanımında bir aşırılık değil, yetersizlik söz konusudur. Gübre kullanımındaki en önemli kısıtlayıcı faktörler, kuşkusuz dışa bağımlılık oranının yüksekliği ve dolar kurunda görülen sürekli artış trendidir. Yerli üretim, hammadde açısından yüzde 80-85 dışa bağımlıdır. Dolayısıyla gübrede dışa bağımlılık oranı, gerçekte yüzde 87 dolayındadır. Bu nedenle milli gübre sanayimize gereken önem verilmeli ve en azından dışa bağımlılık, yüzde 50'nin altına düşmelidir.

Bitki koruma ürünlerinde ve tohumlukta da dışa bağımlılık söz konusudur. Yerli üretim için gerekli aktif maddelerin de yüzde 90'ının yurt dışından sağlandığı düşünülürse pestisitte dışa bağımlılık oranı yüzde 80-85 arasındadır. Tohumluk tedarikinde daha az bağımlı olmakla birlikte özellikle patates, ayçiçeği, şeker pancarı, mısır ve bazı sebze türlerinde yabancı çeşitlere olan bağımlılığımız, yıllardan beri devam etmektedir.

Hayvansal üretimin başlıca girdisi kuşkusuz yemdir. Karma yem üretimimiz, hammadde açısından dışa bağımlıdır. Bu amaçla soya, soya küspesi, mısır, yağlı tohum ve yağlı tohum küspesi ithal edilmektedir. Dolayısıyla miktar açısından karma yem üretiminin dışa bağımlılığı yüzde 45 dolayındadır.'

'Et, süt ve yem politikaları gözden geçirilmelidir'

Ulusal Süt Konseyi'nin en son toplantısında çiğ süt tavsiye fiyatını 1 Temmuz-31 Aralık 2021 döneminde altı ay süreyle brüt 3 lira 20 kuruş olarak sabitlendiğini hatırlatan Bayraktar, bu fiyatın süt üreticilerinin zarar etmesine sebebiyet vereceğini belirterek döviz kurlarının dikkate alınarak fiyatların belirlenmesi gerektiğini belirtti.

Bayraktar, 'Süt fiyatı sabit olmasına rağmen yem sanayicileri, dünya hammadde fiyatları ve döviz kuru artışlarını gerekçe göstererek yem fiyatlarını sürekli artırmaktadır. Yeme neredeyse her hafta zammın geldiği bir düzende çiğ süt fiyatlarını altı ay gibi uzun bir süre sabitlemek, süt üretiminin kesintiye uğramasına sebep olacaktır. Geçen altı ayda süt fiyatları değişmezken süt yemine 2021 yılı altı ayında yüzde 30.6 oranında zam gelmiş, bu zammı üreticilerimiz maalesef kendileri ödemiştir. Buna karşılık üreticinin geçmiş altı aylık yem zammındaki kaybı karşılanmadığı gibi çiğ süte önümüzdeki altı ay için sadece yüzde 14 zam yapılmıştır. Üreticilerin kullandığı yonca, fiğ, korunga, mısır silajı, saman gibi kaba yemlerin fiyatları da sürekli artmaktadır. Bu yemlere son altı ayda yüzde 22.8, son bir yılda ise yüzde 34.5 oranlarında zam yapılmıştır.

Kuraklık nedeniyle arpa, mısır, soya, yonca, kuru ot, saman ve silaj fiyatları artmaktadır. Saman stoklaması yapıldığı yönünde bilgiler alıyoruz. Saman fiyatlarının kışa kadar kaç liraya yükseleceği bilinmiyor. Haziran ayında ziraat odalarımızın verilerine göre samanın tonu ortalama 1052 liraya satılırken bu fiyat bazı illerimizde 1300 liraya kadar çıkmaktadır. Pandemi süreci de dahil olmak üzere gıda arzında sorun yaşanmasına müsaade etmeyen emekçi üreticilerimize ihtiyaçları kadar kaba yemi, uygun fiyata alacağına dair rahat bir nefes aldıracak açıklamalar yapılmalıdır. Ayrıca stoklama yapılmasını önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, kalite ve fiyata göre kaba yemin satılacağı kaba yem borsası oluşturulmalı, yem bitkileri üretimi tüm üreticileri kapsamalı ve destekler artırılmalıdır.'

'Hayvancılık, milli güvenlik meselesidir'

Türkiye'nin 2020 yılında 108.6 milyar TL'lik hayvansal ürünler üretim değeri gerçekleştirdiğini belirten Bayraktar, 'Toplam üretim değeri içinde ilk sırayı yüzde 51 payla süt alırken bunu yüzde 39 ile kırmızı et izlemektedir. Süt üretimi zaafa uğrarsa et üretimimiz de bundan aynı oranda etkilenir' dedi.

Özcan Çetin

 

Bakmadan Geçme