Kocaçıllı ile Çakıcı
-Ulen Efe! bu gece goca defteri bi açtın, kapatmak nedir bilmiyon gari! Pes valla, yine beni...
-Ulen Efe! bu gece goca defteri bi açtın, kapatmak nedir bilmiyon gari! Pes valla, yine beni susturdun ya ne edeyim bunun bi rövanşı olur pek yakında…
-Oğlum! Kelin merhemi olsa başına sürer derler ya, seningisi ona benziyo… Sen kim, siyaset pabucu giymek kim! İnsanlara nasihati etceen yerde önce kendine dinlet. Sen bennen kapışceene git Kırkpınar'da Arap Üseynlen kapış… Sıkletin bene denk düşmüyo… heh heheee…
Kiraz eşrafından Kocaçıllı ile Çakıcı lakaplı çok eski iki arkadaş, ne zaman bir araya gelseler siyaseten birbirlerini iğnelemekten geri durmazlardı. Kocaçıllı'nın iri kıyım, heybetli bir görünüşü vardı. Koyu Halk Partili'ydi. Başında Ata'nın hani şu başını kaldırıp göklere baktığı,'İstikbal göklerdedir' sözünü ettiği fotoğraftaki kıyafetini andıran geniş siperli şapka, İngiliz pantolon, iri kareli ceket ve geniş çerçeveli gözlükleriyle ve ucu demir uçlu bastonu ile yürüdüğünde yeri titretirdi.
Çakıcı, Kocaçıllı'nın aksine koyu Demokrat, ihtilal sonrası Kıratçı olan, bedenen Kocaçıllı'dan daha zayıf bir yapısı vardı.
Kocaçıllı, haftada iki gün, pazartesi ve perşembe günleri berbere giderdi. Berber dükkanı, kasabanın siyasi arenası gibiydi. Bu iki eski dostun kapışmaları, büyük bir ilgiyle izlenirdi. Özellikle esnaf, müşteri kıtlığı çektikleri zamanlarda bu ikiliyi bir araya getirmeye çalışırlardı.
Hoş, bu durum, iki kafadarın da hoşuna gitmez değildi.
Günlerden yine bir pazartesi gelip çatmıştı. Köşe kahvede arkadaşlarıyla pişpirik oynayan Kocaçıllı, kahvecinin 'Berber Muammer Usta seni bekliyor' demesiyle oyunu bırakır. O devirde berber çırakları, Kocaçıllı'nın bastonundan çıkan sesleri duydukça korkudan dükkanın en dip köşesinde saklanacak delik ararlardı. Kocaçıllı;
-Selamünaleyküm, hayırlı işler Muammer, dedi.
-Buyur Efe, şöyle alayım sizi, diyerek karşılar Muammer Usta.
Koltuğa yavaş bir hareketle oturan Kocaçıllı'yı izleyen çırak, hl korkuyla sindiği köşeden ustasını izlemektedir. Ustanın üç beş hal hatır cümlesinin ardından Kocaçıllı'nın berberde olduğu haberini alan Çakıcı, hınzırca gülümseyerek içeri girer. Selam faslının ardından Çakıcı, arkadaşına;
-Ulen Efe ya, hiç nettin, neeelere gittin bile demiyon, diyerek söze girer. Kocaçıllı da biraz nazlanarak;
-Eeee, hadi de gari ne diyeceksen, neelere gittin, neleee anlatın bakemm?
-Sorma ya Efe, geçenlerde bindim kıratın üstüne Veliler, Yağlar ve Cevizli köylerine vardım. Köylüler başıma toplandı. Onlara Atatürk'ün, İsmet Paşa'nın zamanında çektikleri sıkıntıları bir bir anlatıvedim, valla hepsi birden kulak kesildi… Yaa öyle mi, vah vahhh, nasıl oldu da bunları bilememişiz deyip hayıflandılar… Sonunda benlen beraber ağlamasınlar mı?
Konuşmasını ballandıra anlatan Çakıcı'ya karşı ne diyeceğini bilemez Kocaçıllı;
-Muammer Usta, elini çabuk tut, evde biraz işim var, deyip Çakıcı'nın iğne değil ya çuvaldız gibi laflarını daha fazla dinlemek istemez. İki tecrübeli siyasetçinin söz düellosunu dinleyenler arasında Kocaçıllı ile Çakıcı taraftarları da vardır.
Bu olaya kafayı takan Kocaçıllı, ertesi hafta Çakıcı'nın gittiği köyleri tek tek dolaşır. Köylülerle kahvede toplaşıp sohbet eder. Turu tamamlar tamamlamaz soluğu Berber Muammer'de alır. Çakıcı'ya haber vermesini ister. Çakıcı'nın tıraş olmaya geldiği bir gün Berber Muammer çırağa;
-Git, Kocaçıllı'ya haber ver. Çabuk dükkana gelsin, diye söyler. Haber üzerine gelen Kocaçıllı koltukta oturan Çakıcı'ya;
-Eeee, Çakıcı hal hatır sordun da ne işler yaptın, neeelere gittin diye niye sormuyon, deyince Çakıcı da anlamışçasına keyifsiz;
-Peki, Efe, neeelere gittin anlat bakalım, der. Bunun üzerine Kocaçıllı,
-Ulen Çakıcı, geçen gün bi lafla ettin, içime kurt düşürdün. Ben de kalkıp senin gittiğin köylere vardım. Onlara;
-Siz demek Ata'nın, İsmet Paşa'nın zamanında onca eziyet, sıkıntı çektiniz, bilmiyordunuz da Çakıcı gelip size bunları anlatınca mı öğrendiniz? Bi de üstüne üstlük oturdunuz utanmadan ağladınız haaa! deyince.
Onlar da;
-Efem, iş bildiğin gibi değil. Biz dedik ki, yahu yurdu düşmandan kurtaran goca Ata, onun ardından bizi dünya savaşına sokmayıp çocuklarımızı yetim bırakmayan İsmet Paşa… Onca sıkıntıyı bize onlar yaşatmış da bilememişiz de şimdi bizi onlardan kurtarma işi Çakıcı denen herife kalmış diye üzüntümüzden ağlamaya başladık, demezler mi! Bu söz üzerine diyecek laf bulamayan ve siyaset golü yiyen Çakıcı, usulca koltuktan kalkıp;
-Hadin bana müsaade Efem, der ve çekip gider…
'Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer' diyen şaire başka ne denebilir ki! Günümüzde siyaset hoşgörüsüz bir ortama sürüklenmiş durumda ve ne yazık ki 'Defol git' söylemlerine kilitlenmiş durumda.
Biz de çareyi geçmişte arar olduk. Kocaçıllı ve Çakıcı gibi hoşgörü sahibi siyasetçilerin yeniden sahneye çıkacağı günleri beklemekten başka çıkar yol yok…
Not: Kocaçıllı, Çakıcı ve Berber Muammer Usta'ya Tanrı'dan rahmet dilerken bu anıyı bizimle paylaşan Mehmet Eriş dostuma teşekkürlerimi sunarım.