Kentsel dönüşüm!
Son yıllarda yapılan imar işleri aracılığı ile gündelik yaşamımıza giren 'kentsel dönüşüm' tamlaması, sık sık karşımıza...
Son yıllarda yapılan imar işleri aracılığı ile gündelik yaşamımıza giren 'kentsel dönüşüm' tamlaması, sık sık karşımıza çıkıyor. Dil bilgisi öğretmeni olmam nedeniyle sözcükler, kökenleri ve anlamları ilgi alanıma girer. Merak edersem, o sözcüklerin köken anlamlarını araştırır yazacaklarımı daha sonra yazarım.
Kitabi bilgilere baktığımızda özetle anlamı ve kapsamı şudur:
'6306 sayılı Afet Riskli Yapıların Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre, kentteki afet riski taşıyan alanların belirlenip sağlıklı ve de yaşanılabilir hale getirilmesidir. Kanun, Türkiye'nin her tarafındaki kent ve köylerdeki ekonomik ömrünü tamamlamış, yıkılma riski taşıyan binaların devletin sağladığı yapım kredisi, kira yardımı, belediye harç-vergi avantajlarını da kullanarak yeniden yapılmasını öngörmektedir.'
Kısaca kentsel dönüşüm yasası ile kaçak yapılaşmanın önüne geçilmesi, depreme dayanıklı olmayan, ekonomik ömrünü doldurmuş binaların yeniden yapılarak olası doğal afetler sonucu oluşacak zararların en aza indirilmesi amaçlanmış.
Yine kağıt üstünden gidersek kentsel dönüşüm riskli binaların yıkılıp yeniden yapılması yanında yerleşim yerlerinin kongre ve kültür merkezleri, park ve eğlence alanları gibi çağdaş sosyal ihtiyaçların karşılanmasını da içeriyormuş.
Bir de 'Yerinde Dönüşüm' tamlaması var ki onun da anlamı şu imiş:
'Kentsel dönüşüm projesi kapsamında bulunan müstakil binalar için kullanılan bir terimdir. Depreme dayanıklı olmayan bir binanın yıkılarak bulunduğu arsanın mevcut imarında değişiklik yapılmadan bunun yerine depreme dayanıklı bir bina inşa edilmesine yerinde dönüşüm denir'
Bir de 'Bina Güçlendirme' var.
Bina güçlendirme, bir yapının olası bir depreme karşı dayanıklı hale getirilmesidir. Binanın yıkılıp yeniden yapımının alternatifidir.
Peki, bu yıkım ve yapım kararlarını kim veya kimler veriyor!
Bir binanın riskli olup olmadığı, bakanlıktan ruhsat almış olan risk tespit kuruluşları tarafından yapılıyormuş. Yönetmeliğe göre, binanın ekonomik ömrü dolmuşsa ya da bina depremde yıkılma veya ağrı hasar alma riski taşıyorsa bu bina riskli olarak kabul edilirmiş. Risk tespitini binada pay sahibi olanlardan herhangi biri yapabilirmiş.
Yani binanız 'riskli yapı, riskli alan, rezerv alanı' grubuna giriyorsa binanız yıkılacak.
Risk tespitine karşı mal sahipleri, 15 gün içinde bakanlığa itiraz edebilirmiş.
Konuyla ilgili benim derlediğim özet bu… Bu çerçevede imar affına hiç girmeyelim…
Peki, kağıt üstünde yazılan yasa ve kurallara uygulamada dikkat ediliyor mu!
Benim görebildiğim, eski binalar yıkılıyor yerine yeni ve katlı olanlar tercih ediliyor. Yine yanlış bilmiyorsam bu işten devlet de 'payını' alıyor.
Şu sıralar biraz kriz olduğu söyleniyor ama yaklaşık 3-5 yıldır tek katlı 'eski' binalar ardı ardına yıkılıyor, yerlerine 4-5 katlı yeni binalar dikiliyor. Diyeceksiniz ki eee!
Peki nüfus artarken sosyal ihtiyaçlar dikkate alınıyor da planlar ona göre yapılıyor mu?
Sosyal faaliyet alanları, parklar, eğitim kurumları ve otoparklar için yeterli alanlar ayrılıyor mu?
Yine yanlış üstüne yanlış yapıyor, kentlerimiz yani yaşam alanlarımız, genel anlamda müteahhitlerin kat hesaplarına kurban ediliyor.
Özetle içinde 4-5 kişi yaşayan bahçeli tek katlı evler yıkılıyor, yerine 4-5 veya 8-10 daireli yüksek binalar inşa ediliyor.
Hatırlarsanız iki dönem önce Ödemiş için yeni bir şehir planı yarışması yapılmıştı… Peki bu yarışmanın ruhundan ve yapılan örneklerinden yararlandık mı?
Aradan geçen zaman içinde yeni yasalar uygulamaya geçti. Ufak şehir, büyük şehir hatta bakanlık devreye girdi. Hele hele bütün belediyelerin borç içinde yüzmesi, her şeyin tuzu biberi oldu.
Böyle giderse emin olun belediyeler yatırım yapamaz hale gelecekler… Öte yandan eski borçların hesabını sormayanlar, yeni yatırımları engellemeye ve sorgulamaya çalışacaklar.
Borç yapılırken ses çıkarmayanlar, yeni yatırımlara ayak diretecekler.
Bir süredir gündemde idi ama geçen gün Yüksel Balcı abimiz de hatırlattı.
Şehir içinde kalan eski garaj, çok güzel, estetik ve işlevsel bir hizmet binası olarak tasarlanabilir. Böylelikle belediyenin dağınık birimleri bir araya toplanabilir. Zemin de büyükçe bir otopark olabilir… Küçükşehir, büyükşehir ve hükümetin yerel yöneticileri el ele verirse bu işi en güzel şekilde kotarabilirler…
Madem hizmet aşkı! Yerel ve genel iktidar ve muhalefeti ile kentimizin geleceği için buyurun size ciddi bir uygulama alanı…