Kenevir-Kendir

Cenaze evinde baş sağlığına gelen bir grupla oturmuş sohbet ediyorduk. Merhumun iyiliğinden, hoş sohbet birisi olduğundan,...

Cenaze evinde baş sağlığına gelen bir grupla oturmuş sohbet ediyorduk. Merhumun iyiliğinden, hoş sohbet birisi olduğundan, çevresine olan faydalarından uzun uzun konuşuldu. 'Ölünün arkasından kötü konuşulmaz' diye bir söz var biliyorsunuz. Biz de hep ölünün iyi taraflarından konuştuk. Daha sonra söz döndü dolaştı kenevire geldi. Biliyorsunuz kenevir ekimi Türkiye'de yasaktır. Cumhurbaşkanının kenevir ekimine serbestlik geliyor açıklamasıyla, son günlerin en önemli sohbetleri arasında kenevir de konuşulur oldu. Kimine göre kenevir ekimi serbestliği ülkemiz için çok yararlı olacaktır, kimine göre de bunun tam tersi zararlı olacaktır. İzmir'le beraber 19 ilimizde kenevir ekimine izin verilecek. Kenevir ekimi ne getirir ne götürür, bu durum yasa uygulanmaya başlandıktan sonra daha net belli olacaktır.

Keneviri tanır mısınız bilmem. Benim gençlik yıllarıma kadar çevremizde kendir ekimi yapılıyordu. Ödemiş'te ve Tire'de kendir pazarları vardı. Liflerinden ip ve çuvallar yapılırdı. Tire'de urgan yapımı yaygındı. Çiftçilerimiz yetiştirdiği kendirlerin liflerini kendir pazarlarına götürür satarlardı. Kendirlerin liflerini çıkarmak için komşular bir araya gelip kendir soyarlardı. Bu soyma karşılığında para alınmaz, soyanlar 'yalankı' dediğimiz kendirlerin bel kısımlarını biriktirir evlerine götürürlerdi. Bu yalankılar kış boyunca ocak tutuşturmada ve gece oturmalarından dönerken yakılarak aydınlatma aracı olarak kullanılırdı.

Topal Ali, 'Arkadaşlar kendirle ilgili başıma gelen bir olayı sizlere anlatayım' diye başladı konuşmaya:

-Beş yıl önce ektiğim karpuzlar olgunlaşmıştı. Vakit geçirmeden satılması gerekiyordu. Alıcı bulabilir miyim diye günün uzun süresini çarşıda geçirmeye başladım. O kahve senin bu kahve benim dolaşıyordum. Aksilik bu ya nereye gitsem orada hiç karpuz muhabbeti olmuyordu. Bu durum birkaç gün sürdü. Artık dayanacak vaktim kalmadı. Karpuzlarımı toplayıp traktör kasasıyla pazara götürmeye karar verdim. Ertesi gün erkenden kalkıp karpuz tarlasına gittim. Topladığım karpuzları traktör kasasına yükledim. Hava güneşlikti. Karpuzları güneşten korumak için üzerlerini örtmem gerekiyordu. Etrafıma bakındım, örtecek bir şey bulamadım. Komşumun mısırları arasında yeşil otlar vardı. Onlardan epeyce yoldum. Bunlarla karpuzların üzerini örttüm. Karpuz pazarına vardım. Münasip bir yere yanaşarak müşteri beklemeye başladım. Allah'ın kulu gelip sormuyordu. Bir süre sonra efendiden bir adam yanaştı.

-Karpuzlar senin mi?

-Evet, benim. Buyrun!

Adam yeşil otları oraya buraya çevirerek sanki karpuzları inceliyordu.

'Tamam, ben bunların hepsini aldım' diyerek traktöre bindi.

-Haydi bakalım sen de bin, dükkana götürelim.

Gide gide gittik, polis karakolunun önüne vardık.

-Traktörü şuraya çek, benimle gel.

İçeri girdik.

-Daha var mı bu otlardan.

-Var.

-Nerede?

-Komşunun tarlasında.

-Beni oraya götür.

Götürdüm. Adam baktı, baktı. 'Allah, Allah' diyerek şaşkınlığını belirtiyordu. Telefon etti. Beş on dakika sonra başka polisler de geldi. Mısır tarlaları arasındaki bu yeşil otları topladılar. Zabıt tuttular. Komşumu da çağırıp bizi karakola götürdüler. Bu yeşil otlar sizin da anladığınız gibi kenevir bitkisiymiş. Ben bu bitkiyi ilk defa görüyordum. Bilsem bunları karpuzun üstüne serer pazara götürür müydüm? Polisler de anladılar bunu. Kaçak ekim yaptığından dolayı komşumu gözaltına aldılar. Beni serbest bıraktılar. Aslında komşum da bu bitkileri ekmemiş. Başkaları komşumun tarlasına kaçak ekim yapmış. Komşum bunu anlatıncaya kadar bayağı uğraştı.

-İşte böyle arkadaşlar. Bu fıkra gibi olay benim başımdan geçti.

Vakit epey geçti. Yeni gelenler oldu. Biz de yerimizi yeni gelenlere bırakarak cenaze evinden ayrıldık.

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme