Katar'dan Arjantin'e…
Yaklaşık bir aydır devam eden dünya kupası heyecanı, Fransa ile Arjantin arasında yapılan heyecan düzeyi oldukça...
Yaklaşık bir aydır devam eden dünya kupası heyecanı, Fransa ile Arjantin arasında yapılan heyecan düzeyi oldukça yüksek bir maç ile sona erdi. Ve beklendiği gibi kupanın sahibi Arjantin oldu.
Normal süresi 2-2, uzatması ile 3-3 biten mücadeleyi Arjantin penaltı atışlarıyla kazandı ve Dünya şampiyonu oldu.
Facebook sayfamı takip edenler bilecek ki konuyla ilgili tavır beyanı adına iki kutlama yazdım: Bunlardan ilki uzun yıllar sömürge ülke konumunda kalan Fas içindi: 'İyi savunma, iyi kaleci ve 1 gol… Emek, alın teri ve beceri… Biraz da 'top yuvarlaktır ' Ve de takım ruhu… Fas'ı kutlarım…'
İkinci kutlama da Arjantin içindi: 'Sporda başarılı olmak için yetenekli olmak, emek vermek ve güç harcamak gerekir. Spor; dostluk, dayanışma ve görgülü olmayı beraberinde getirmelidir. Sporda din, milliyet, cinsiyet ve renk ayrımcılığı insanlık suçu sayılmalıdır. Spor bir hesaplaşma alanı olmamalıdır. Futbol da bir ayak topu sporudur. Yetenekli olan, emek veren ve güç harcayan kazanmalıdır. Arjantin'i kutlarım…'
**
İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Amerika ve Çin gibi zengin ülkelerin takımları dururken Arjantin…
Demek ki bu iş sadece para ve zenginlikle olmuyor. Belli çevreler tarafından son dönemde finanse edilen çok sayıda medya hesabında öne çıkarıldığı gibi alnı secdeye vardırmakla da olmuyor.
**
Çok sayıda devlet başkanı özel uçaklarla Katar'a maç izlemeye giderken, Arjantin'in bugünkü solcu devlet başkanı Alberto Angel Fernandez'in maçı evinde ailesi ile seyretmesi, bence en önemli örnek davranışlardan biri idi. Hani hem 'tasarruf' hem de 'Futbolu bu kadar abartmayın' mesajı. Hem şampiyon ol, hem de abartmadan maçı evden sakince izle. Bence gerçek 'itibar' gösterisi ve dünyaya verilecek ders böyle bir şey olabilirdi…
**
Arjantin; darbelerin ardından solcu bir devlet başkanının yönettiği çok zengin olmayan bir Güney Amerika ülkesi… Darbeler, binlerce beyin insanın hayatına mal olurken ülkeyi de yormuş.
Kaynaklara şöyle bir baktım: FIFA, 1978 Dünya Kupası'nın ev sahipliğini sürpriz bir kararla askeri rejimin başta olduğu Arjantin'e verirken birçok ülke bu durumu protesto etmiş. İktidarda olan cuntanın faaliyetleri ve propagandası, turnuvaya damga vurmuş. İki ünlü futbolcu; Hollandalı Johan Cruyff ile Alman Paul Breitner, Arjantin'deki askeri yönetimi protesto ederek kupaya katılmamış.
**
Kabul edelim ki Katar para sayesinde dünya çapında büyük bir reklam yaptı.
Bu kupadan çok sayıda sonuç çıkarabiliriz. Hatta sayfalarca yazı bile döşenebilir.
Başta, Katar ile futbolun para dışında nasıl bir ilişkisi vardı da dünya kupası neden bu uluslararası sermayenin cirit attığı bu küçücük ülkede düzenlendi?
Turnuvanın ev sahibi Katar, ilk maçta Ekvador ile kozlarını paylaştı ama 2-0 yenilmekten kurtulamadı.
Arjantin şampiyon oldu ama ilk maçta benim bildiğim kadarı ile futbolun daha yeni yeni kabullenilmeye başlandığı Suudi Arabistan'a 2-1 yenildi…
Sonra kupayı Arjantin kazandı ama takımın en popüler oyuncusu Messi, Fransa milli takımının en popüler oyuncusu Mbappe ile birlikte Fransa'nın Paris Saint-Germain takımında top koşturuyor…
**
Ben size bir şey söyleyeyim… İnanın futbol bu kadar abartılacak bir spor dalı değildir. Futbola harcanan para ile daha geniş kitlelerin sağlıklı spor yapması sağlanabilir. Futbol bana göre de kitleleri uyuşturmak için kullanılan önemli araçlardan haline gelmiştir.
İnanın ben, kendi coğrafyasında birçok soruna sahip kimi ülkelerin futbolda başarı kazanmalarını istemem. Çünkü o ülkenin vatandaşları futbolda galibiyet aldıklarında her şeyi unutuyorlar.
Ben size bir şey daha söyleyeyim: Ben bir maça gittiğimde gollerin çoğunu kaçırırım. Çünkü maçtan çok, zaman zaman kendinden geçen taraftarın tavır ve davranışları ilgimi çeker.
**
Batılıların Morocco, bizim de Fas dediğimiz Afrika'nın Berberi ülkesi.
Ülkenin Arapça ismi 'El-Memleke El-Mağribiyye' Türkçe karşılığı ile Batı Krallığı. Arapça'da batı anlamında kullanılan Mağrip kelimesini de duymuşsunuzdur. Ortaçağ Arap tarihçileri ve coğrafyacılar, Fas'ı 'En Uzak Batı' olarak anmışlar. Cezayir için 'Orta Batı' Tunus için de 'Yakın Batı' demişler.
Batılı ülkeler 'Morocco' adını Marakeş şehrinden dolayı vermişler. Biz de Fes şehrinden dolayı bu ülkeye Fas demişiz.
Osmanlı simgesi diye yutturulan kırmızı fesi bilirsiniz. 2'nci Mahmut zamanında Fas'tan ithal itmişiz ama 'Müslüman şapkası değil' diye direnişle karşılaşmış. Cumhuriyet döneminde de şapkaya karşı 'müslüman fesini çıkarmayız' diye direnişe gerekçe olmuş.
**
Son bilgi de şu olsun: Che Guevara adını da mutlaka duymuşsunuzdur. Küba devrimi ile adını duyursa da aslında Arjantinli bir tıp doktorudur. Maradona ile beraber spor dünyası yeniden hatırladı.
Acaba diyorum, olur ya biz finale kalsak hatta şampiyon olsak ne olurdu?