Kaldırımlar…

Nazım Hikmet ile Necip Fazıl, Türk edebiyatının birbirine zıt dünya görüşlerine sahip en popüler şairleri arasında...

Nazım Hikmet ile Necip Fazıl, Türk edebiyatının birbirine zıt dünya görüşlerine sahip en popüler şairleri arasında yer alırlar. Nazım Hikmet toplumcu edebiyatın, Necip Fazıl da muhafazakar edebiyatın temsilcileridir ve peşlerinden milyonları sürüklemişlerdir. Her ikisinin de düşmanı ve seveni boldur.

Nazım Hikmet 1901 yılının sonlarında Selanik'te, Necip Fazıl da 1904'te İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Nazım Hikmet 1963'te sürgünde yaşadığı Moskova'da, Necip Fazıl da İstanbul'da yaşamını yitirmiştir.

Her ikisinin de çalkantılı bir yaşamı olmuş. 1940'lardan sonra çıkardığı 'Büyük Doğu' dergisi, Necip Fazıl'ın milliyetçi ve muhafazakar çevrelerden büyük ilgi görmesine neden olmuştur.

1928'de basılan 'Kaldırımlar' adlı şiir kitabı nedeniyle 'Kaldırımlar Şairi' olarak da anıldı. 1949 yılında yazdığı Sakarya şiiri ve 1962'de yayınladığı Çile şiir kitabı ile dönemin Milli Türk Talebi Birliği ve Komünizmle Mücadele Dernekleri çevresinde örgütlenen milliyetçi ve muhafazakar çevrelerin en önemli şairi durumuna geldi. Aslen İş Bankası müfettişi olan şairin hayatı ve Menderes'li DP iktidarı ile ilgili çok sayıda haber ve bilgi / belge yayınlandı.

1960'ların sonlarına doğru Türkiye'de artan NATO karşıtlığına ömrü vefa etmeyen Nazım Hikmet ile olan atışma ve yazışmaları da hem edebiyat hem de siyasi tarihimiz açısında oldukça ilginçtir.

Fakat Necip Fazıl, 68'lerde '6. Filo Go Home' pankartları açan toplumcu gençliğin karşısına dikilen anti-komünist gençliğin bayrağı olmuştur.

Kaldırımlar şiirinin bir dörtlüğünde şöyle der Necip Fazıl:

'Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; / Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. / Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; / Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.'

Bu kısa bilgiden sonra benim başlığa aldığım kaldırımların Necip Fazıl'ın şiiri ile ilgili olmadığını söyleyerek konuya girelim.

Malum, son yıllarda teknoloji son hızla ilerliyor. Teknolojinin en son buluşları, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de satışa sunuluyor.

Bizim gibi tüketim toplumları, bir malı tam olarak eskitmeden yenisini alma hevesine giriyor. Teknoloji de öyle bir şey ki sürekli bir yenilik içinde ve bu yenilikleri reklam etme derdinde.

Kapitalizm 'al ve tüket' diyor. Biz de alıyoruz ve gücümüz varsa, ondan hevesimizi aldıktan sonra elimizden çıkarıp yenisini alma derdine düşüyoruz.

Telefonlar, arabalar…

Tüketiyoruz ama bazen altyapı, gelişen teknolojiye ayak uyduramıyor.

Örneğin arabalar. Bazıları var ki iki ay kullandıktan sonra sıfır araçlarını yenileri ile değiştirme derdine giriyor. Arabaların hem popoları yere yakın hem de hızlarına yetişilmiyor!

Göstergelerinde hızlarına yetişemiyoruz ama şehirlerarası yollarda 90'ın üstüne çıktınız mı tehlike sinyalleri kendini gösteriyor. Bir trafik çevirmesinde radara yakalanıyor ve cezayı yiyorsunuz!

Popoları yere yakın ama yüksek kaldırımlardan dolayı park ederken zorlanıyor, kapıları açmakta sıkıntı çekiyoruz!

Ve popoları yere yakın olduğu için şehir içlerindeki yüksek kaldırımlardan geçerken yüreğimiz cız ediyor.

Ödemiş'te ana caddelerde yapılan yüksek kasisler, belli ki hız tutkunu gençler için yapılıyor ama normal vatandaşın suçu ne?

Alçacık kapıları, yüksek kaldırımlardan dolayı açamıyor, park yerlerine de araçlarınızın burnunu sokamıyorsunuz.

Nazım Hikmet ile Necip Fazıl tartışmalarını bir başka yazıda anlatalım. Bu yazım biraz kısa olsun.

Kaldırımlar ve kasisler…

Kurallar gerekli eğitim şart…

Bakmadan Geçme