İstanbul seçimleri ve Anayasa Maddesi 138
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde hukukun üstünlüğü esastır. Buna göre her şey Anayasaya, kanunlara, yönetmeliklere uygun olmak...
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde hukukun üstünlüğü esastır. Buna göre her şey Anayasaya, kanunlara, yönetmeliklere uygun olmak zorundadır. Tüm anayasal kurumlar ve kişiler Anayasa hükümlerine koşulsuz uymak zorundadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Yargı'yı düzenleyen üçüncü bölümünde 'Mahkemelerin Bağımsızlığı' başlığı altında 138. Madde aynen şöyle yazıyor: 'Hkimler, görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.'
Anayasamızın bu açık ve emredici hükmüne rağmen; Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan İstanbul seçim sonuçlarına yapılan olağanüstü itiraz davası Yüksek Seçim Kurulu'nda görüşülürken televizyonlara çıkıp 'İstanbul seçimlerinde şaibe vardır, bu seçim yenilenmelidir' diyerek Yüksek Seçim Kurulu'na adeta emir vermiş, partisi lehine hüküm kurulması için baskı yapmıştır. Yüksek seçim kurulunun yedi üyesi yapılan baskılılardan etkilenmiş olmalı ki 7-4 oy çokluğu ile İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerini iptal ederek 23 Haziranda seçimlerin yenilenmesine karar vermiştir.
Mahkemelerin verdikleri kararlar hukuka uygun olmalarının yanında kamu vicdanına da uygun düşmesi, ülkede adalete olan güveni sağlaması gerekir. Yüksek seçim kurulunun verdiği karar, hukuka, mahkemenin daha önce verdiği kararlara, seçim yasasına uymadığı gibi; hukuk mantığına ve kamu vicdanına da ters düşmüştür. Vatandaşların yargıya olan güvenini daha da azaltmıştır.
Sayın Ekrem İmamoğlu'nun dediği gibi; Aynı zarfla sandığa atılan dört oydan belediye meclisi üyelikleri, ilçe belediye başkanlıkları ve muhtarlıklar için atılan üç oy geçerli, ancak Sayın Ekrem İmamoğlu'na atılan dördüncü oy geçersiz diyerek seçimleri iptal etmek hukuksal değil, tamamen siyasi bir karardır. Bunu vatandaşlara anlatmak zordur. Bu karar belki fanatik partilileri ve İstanbul belediyesinde suç işlemiş olanları sevindirmiştir ama kamu vicdanını sızlatmıştır.
'Sonuç ne olur' diye soran arkadaşlarıma bir hukukçu olarak 'Ankara'da hakimler vardır, bu kişiler mesleğe yıllarını vermişlerdir, baskılara boyun eğmezler, daha önce verdikleri kararlarla çelişkiye düşmezler, söylenen şeyler seçimlerin iptali için yeterli değil, istek reddedilir' demiştim. Ancak bazı yüksek seçim kurulu üyeleri taşıdıkları sıfatları ve mesleğin etik değerlerine gerekli özeni göstermeyerek beni yanıltılar.
Türk halkı mağdur edilenleri sever, daima onların yanında yer alır. İnanıyorum ki 23. Haziran 2019 tarihinde İstanbul halkı kullanacağı oylarla, Yüksek seçim kurulunun masa başında elinden aldığı mazbatasını Sayın Ekrem İmamoğlu'na yeniden verecektir.