İnsan ne ister?

Her insan, kendi sayfasını dolduruyor biteviye. Bir kitap yazıyoruz aslında. Başladığımız yeri bildiğimiz ama nerede nasıl...

Her insan, kendi sayfasını dolduruyor biteviye. Bir kitap yazıyoruz aslında. Başladığımız yeri bildiğimiz ama nerede nasıl bitireceğimizi bilmediğimiz bir roman. Çoğu doğaçlama kaleme alıyoruz. Planlı programlı yazabildiklerimiz, ne kadar yer tutuyor bütünün içinde bilmiyoruz doğrusu. Başlangıçta bizim için oluşturulmuş bir kurgunun içinde buluyoruz kendimizi. Ailemizi, doğduğumuz ortamı, coğrafyayı, şartları belirleme gibi bir durumumuz olmuyor. Süreçte bize sunulanlardan payımıza düşeni ne kadar alabiliyorsak o kadar yazabiliyor ve geliştirebiliyoruz romanımızı.

Belki de her günümüz bir kelime ama her kelime de içinde yeni bir sayfa, yeni bir safha barındırıyor. Elbette o günler yaza da uğruyor, kışa da. Kara da borana da. Bahara da açıyor gözünü ışıl ışıl yemyeşil, güze de kapıyor gözünü renkten renge düşürerek gönlünü.

Öyle zannediyorum ki her insan en iyisini arzuluyor, en iyisini yazmak istiyor kendi güncesinde, kendi sayfasında. Hep ümitler büyütüyor yeni güne, yeni yıla, yeni oluşumlara dair. Sürprizlerle yol alıyor zaman zaman ama yılmıyor. Söz konusu kendi olunca çoğunlukla ayakta dimdik durmayı ve pek çok olumsuzluğun üstesinden gelmeyi de başarıyor. Ve dolayısıyla kendi hanesine bunları birer zafer olarak kaydedebiliyor. En zor ama en kalıcı öğrenme yaşanarak öğrenilenmiş, bu yaşanılanları herkes kendi hanesine kaydediyor, öyle ya da böyle…

'Zaman koşturuyor, yetişebildiklerimizi yazalım' der miyiz? Diyemiyoruz değil mi? Zira çalakalem de olsa yazıyor kalemimiz. Bir bakıyoruz günler akmış, aylar birikmiş, yıl bitmiş, yıllar yitip gitmiş biz bu süreçte neyi nasıl algılamış ve kaleme almışız onun çok ayrı bir önemi var. Sevgiyi hamurumuza ne kadar katabilmişiz?

Ben tam da bu yazıyı yazarken 'İnsan zamanın peşinden koşamıyor, çok çabuk geçiyor zaman, o zamanı geçirirken de çok iyi niyetli olmak gerekiyor… Gerçek sevginin elde edemeyeceği hiçbir şey yok' diye biten yılı yorumluyor Zerrin Özer. Düşünceler ortak demek ki yılı bitirirken.

Hani 2019'un son yazısı ya bu, belki de bu yüzden biten yılı yorumlamalıydı ya da yeni yıla dair beklentileri sıralamalıydı. Ne bileyim hep bunu yapıyoruz ya. Geriye dönük diyecek çok şey yok aslında vardığımız yer zaten durumu ortaya koyuyor. Beklentilere gelince; çok şey istemeye gerek yok galiba bol sevgi, huzur, sağlık. Ve bir de ümit. İnsan bunlara sahipse güçlükleri aşıyor zaten, öyle değil mi?

Olumsuzlukları yazmak, betimlemek istemiyor kalemim. Bunları çok yazan var malum. Yılı bitirirken, bir sayfayı bitirip yenisini açarken her şeye rağmen umudu ve sevgiyi boya olarak kullanmayı diliyorum hepimiz için. Sevgiyle kalın…

bezdim

yıldım

düştüm

ama

kalkıp

yine

yürüdüm… istedim düşledim şaştım doğruldum

ulaştım…

gidene

dur diyemedim

öyleyse

gelen

hoş geldin…

Bakmadan Geçme