İçimizdeki Şeytan

“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve...

'İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna 'İçimdeki Şeytan' diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması' diyor Sabahattin Ali. (İçimizdeki Şeytan)

Nitekim kendimizden hiç beklemediğimiz şeyler yaparız bazen. Olmadık yerde, olmadık zamanda abuk sabuk konuşur da rezil oluruz (Neye, kime gerçi? Bu da tartışılır). Patlıcan morundan dönmüş de lavanta lilasına evrilmiş, donuk ve şaşkın bir suratla kalakalırız öyle. Bir bakmışsın sirtaki yapıp tabak kırar misali teker teker kırmışsın kalpleri. Yükseğe, en yükseğe çıkıp Anka kuşu gibi zirvede süzüleceğini umduğun vakitte yer iki kat yarılır, dibini de iki kez boylayıverirsin. Benliğimizin kuytularına sülük gibi yapışmış bir şeytanla yaşarız sanki o vakitler. Çıkıp da gidivermez İblis!

Ne hikaye ama…

Oysa güzel işler yaptığımızda durum çok farklıdır. Bir tavırlar, bir edalar…

'Dişimle, tırnağımla kazıdım!'lar…

Millete öğüt bile vermeye başlarız.

Daha dün bunca saçmalığı yapan muhterem, senden başkası değilmişçesine hem de…

Yok öyle yağma!

Methi kabullenip hicve diş bilememek gerekir. Nitekim doğrusunu üstlendiği kadar, yanlışını üstlenemeyenlerin hikayesidir bu.

Bakmadan Geçme