Herkesin bir derdi var
Acıyı seven bir toplumuz. Gülenle gülmekten çok ağlayanla ağlamayı daha evla sayıyoruz. Şarkılarımız, türkülerimiz, şiirlerimiz hep...
Acıyı seven bir toplumuz. Gülenle gülmekten çok ağlayanla ağlamayı daha evla sayıyoruz. Şarkılarımız, türkülerimiz, şiirlerimiz hep hüzün, gözyaşı dolu.
Acıyı kanıksamış insanlar mıyız, yoksa acıyı seven mi? Ben, bu soruya net bir yanıt bulabilmiş değilim. Bir düğünde, eşliğinde şıkır şıkır oynanan bir türkünün sözlerine kulak verelim;
'Hey on beşli on beşli
Tokat yolları taşlı
On beşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye…'
Birinci Dünya Savaşı yıllarında yakılmış bir ağıtın bir oyun havası gibi algılanması ve öyle muamele görmesi, bilmem nasıl izah edilebilir.
Sevmeyi ve gülmeyi horlamış olmamızdan kaynaklanır bu çokça. Gülmek hafifliktir. Kahkahalarla gülmek, daha da hafif gösterir insanı. Ağır durmak, somurtmak olarak algılanır ciddiyet.
Gülmeyip somurtana karşı belki içten içe bir korkudur, bu saygı ve ciddiyet olarak tanımlanan şey.
Yaşamda ağlamak ve ağlatmak kadar kolay iki eylem herhalde yoktur.
Ağlamak için gerçekten bir şeyler hissetmenize gerek yoktur. Kendini biraz zorlayan her insan, kolaylıkla ağlayabilir. Bir iki damla gözyaşı, sizi içten ve samimi bir havaya sokuverir. Kimse sorgulamaz içten olup olmadığınızı, rol yapıp yapmadığınızı.
Ağlatmak da buna çok benzer bir eylemdir. Biraz incitmek, biraz hakkını yemek, düşmüşken elinden tutmayıp bir tekmeyle katkıda bulunmak, yeter birini ağlatmaya. Genellikle ağlatan da sorgulanmaz. Nedeni, niçini pek araştırılmaz. Bir iki soru sorulsa bile ağlayan için 'Hak etmiştir' denir.
'Kim bilir ne dümen çevirdi?'denir. Hızını alamayanlar, 'Oh olsun'a kadar vardırır durumu.
Ağlatanın gücü, zalimane bir durumu zalimin lehine çeviriverir. Güç eşittir hak demektir. Güç, haklılık demektir.
Güç, aslan payı demektir.
Yaşamları boyunca eleştiri ve özeleştiri kavramlarının semtine uğramayan kişiler ve toplumlarda geçerli bir durumdur bu.
'Derdimi söylemem dertsiz insana
Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez' diyor Aşık Veysel.
Dert kıymetlidir. Her insanla üleşilmez. Derdi paylaşmak için hemdert olan aranır çoklukla. Bu da pek çok şeyi yaşayarak öğrenme alışkanlığımızdan kaynaklanıyor olsa gerek.
Elbette her dağın kendi yüksekliğinde boranı, sisi ve krı var.
Kişi ister beş yaşında olsun, ister on beş ya da yetmiş beş, dert bu her insanda var. Büyüklerin büyük derdi, küçüklerin de dağ gibi dertleri var. Sorunları çözmeye odaklı bir bakış açınız yaklaşımınız yoksa pire, bir bakarsınız deve oluvermiş. Ancak kimsenin çözmeye uğraştığı bir şey değil.
Sorunlarını çözmeyi bilmeyen insanların yaşamındaki en temel benzerlik sürekli sorun üretmeleridir.
Bir şairin dizeleriyle noktalayalım.
'Ne gam kalırdı ne de kasavet
Bir de simit ağacı olsaydı
Bizim sayılırdı saadet'
Yaşamınız dertten, tasadan uzak ola.
Sevgi, dostluk ve umutla.