Herkes şikayetçi ama katkı sunan yok
Kentlerin nüfusu arttıkça ortak olarak kullanılan yaşam alanları, buna bağlı olarak zamanla azalır ya da daralır....
Kentlerin nüfusu arttıkça ortak olarak kullanılan yaşam alanları, buna bağlı olarak zamanla azalır ya da daralır. Bu duruma en güzel örnek, ulaşımı sağlayan şehir içi yollardır. Konutların çoğalarak yerleşime çare olması, şehircilik anlayışının bir sonucu olarak görülebilir. Fakat aynı durum, ulaşımı sağlayan yollar için geçerli değildir. Konut sayısını arttırabilirsiniz ama araç geçişlerini rahatlatmak adına yolu sonradan genişletemezsiniz. Çünkü mevcut imar planlaması, geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. Yapabileceğiniz tek bir yol kalmıştır: Yolları işgal eden araçların azalması. Eğer düz bir coğrafyaya ait bölgede yaşıyor iseniz size kolaylık sunacak en ideal ulaşım aracı bisiklettir. Ne ilerleme ne de park sorununuz olabilir. Hatta sağlıklı yaşam adına katkısı bile düşünülebilir. Şu an araç kullanan bir vatandaş olarak çok kötü yollara ve trafiğe sahip olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Gözlemlediğinizde tek bir kişinin kullandığı otomobillerin birden fazla kişi taşıyan otomobillerden daha çok olduğunu görürsünüz. Hem araç masraflarından, trafik düzeninden şikayet ediyoruz hem de bisiklet gibi araç kullanmaktan vazgeçmiyoruz.
Bir basın kuruluşunun 'Yüzyılın buluşu' anketinde bisikletin ilk sırada yer alması, Türkiye'deki birçok arkadaşıma anlamsız gelmişti. Onlara göre bisiklet, çocuklukta karne armağanı olarak alınıp birkaç kere binildikten sonra kömürlüğe ya da tavan arasına atılan bir araçtı. Ancak eğer Hollanda, İsveç, Danimarka gibi Batı Avrupa ülkelerinden birinde yaşıyor olsaydınız neden bisiklete 'Yüzyılın buluşu' dendiğini daha iyi anlardınız.
Bisiklet; hem ucuz, hem sağlıklı bir ulaşım aracı. Bu nedenle özellikle Avrupa'da kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Avrupa Bisiklet Federasyonu tarafından yapılan bir araştırmaya göre Danimarka ve Hollanda, bisiklet kullanımı açısından ilk sıralarda. Nüfusu 16 milyon civarında olan Hollanda'da yaklaşık 20 milyon bisiklet bulunuyor. Her Hollandalı, bir ya da birden fazla bisiklete sahip. Nüfusun yüzde 84'ü bisiklet kullanıyor.
Bizde durum tam tersi. Ödemiş'in kayıtlı araç sayısı 2017 itibariyle 70.000 sınırına dayanmış durumda. Yani şehir içi nüfusu 80.000 olan bir kentin üç kişilik çekirdek aileyi baz aldığımızda ortalama 26.500 aileye sahibiz. Yani her aileye düşen araç sayısı neredeyse üç. Bisiklet sayısı ise bir milyon bile değil.
Hollanda trafiğinde öncelik bisikletlilerin. Kazalarda diğer araçlara karşı bisikletlilerin mutlak üstünlüğü var. Bisiklet yollarının otoyollarla kesiştiği kavşaklarda bisikletlere yol vermek için bekleyen çok sayıda TIR ya da başka araçlara rastlarsınız.
Ülkenin tamamı, bisiklet yollarıyla birbirine bağlanmış. En güneydeki Maastricht'ten en kuzeydeki Groningen'e hiçbir trafik tehlikesi yaşamadan, bisiklet yoluyla ulaşabilirsiniz.
Bisiklet hırsızlığı, bu ülkede en fazla işlenen suçlardan. Yıllık yaklaşık bir milyon bisiklet çalınıyor Hollanda'da. Halkın büyük çoğunluğu, ikinci el bisiklet kullanıyor. Bu nedenle bisikleti çalınan birçok kişi polise gitmiyor. Gitse de sonuç almak zor. Çünkü o anlık ihtiyaç için çalınan bisiklet, kullanım sonrası ülkenin her köşesini çevreleyen kanallardan birine atılıyor. Her yıl kanallarda yapılan temizlik sırasında çok sayıda bisiklet bulunuyor. İstasyonların çevresi bile bisikletler için park yeri olarak ayrılmış durumda. Ancak artan bisiklet sayısı yüzünden parklar yetersiz kalmakta. Şaka gibi gelebilir ama gerçek bu.
Her gün çilekeş trafikten şikayet ettiğinizi duyar gibiyim. Ama yukarıda anlattığım alışkanlıklara sahip olmadıkça mevcut stresli ortam grafiğinin hiç es çizmeden artacağını söylemeliyim.