Hem şikayet et hem de mabadını kaldırma!

Sevgili dostlarım, bugünkü yazımın içeriği bir olayı, bir kişiyi kapsamıyor. Birçok olayın ve birçok kişinin etkileşimidir....

Sevgili dostlarım, bugünkü yazımın içeriği bir olayı, bir kişiyi kapsamıyor. Birçok olayın ve birçok kişinin etkileşimidir.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz haftayı yine oldukça hareketli geçirdik. Etkin Öğretmen Konferansı, bir partinin ilçe teşkilatının son listesinin oluşturulması, başka bir partinin ilçe başkanının değişmesi, Süs Bitkileri Fuarı ve bu fuar kapsamında düzenlenen konuşmalar, muhtarların günü ve harici iklim paneli.

Şimdi diyeceksiniz ki 'Yazı başlığı ile konu içeriği nasıl bağdaşacak?' Yine elinize kahve ya da çayınızı alınız. Ve Kuzeyli ile konunun derinliğine doğru ininiz.

Yukarıda yazdığım tüm organizasyonlarda bizzat bulunup ortamın havasını teneffüs ettiğimden bu kadar net olacak yazdıklarım ki zaten harici yazmadığımı da bilirsiniz.

Gelelim konumuza. İnsanın doğasında olan eleştirmek (üzücüdür ki sadece başkasını) ve beğenmemek, hızla boyut değiştirerek (!) kibir, ego, hadsizce söylemler, insafsızca eleştiriler, kişileri ya da oluşumları tanımadan bilgisizce yaftalamalar almış başını gidiyor. Zaten vardı, olmalı da ancak son zamanlarda dozunun artmış olması, bilgisizliğin ve cehaletin yanı sıra saygısızlığın artışı ve umursamaz oluşumuzla da doğru orantılı diye düşünüyorum.

Birini / birilerini eleştiriyorsan ya bilgin olmalı o konuda, ya yanlışı düzeltmek için harekete geçmiş olmalı ya da bir çözüme sahip olmalısın. Aksi takdirde söylenilen her şey, dedikodu ve cahil söyleminden ileri gidemez. Gitmiyor da zaten.

Yazımın ilk paragraflarında benim de bizzat izlediğim çok güzel organizasyonlar yapıldı diye bahsetmiştim.

Şimdi, bunların üzerinden ayrıntılı mı geçsem bilemedim ki. Hangi birini konu edeyim ki? Ama siz, küçük detaylar verdiğimde aslında benim nerelere dokunmaya çalıştığımı anlayacaksınızdır.

Muhteşem bir konferansa bakanlık yazısı zoru ile gelmiş olmalarına rağmen (ki salonun 3'te 2'si boştu, bu da ayrı bir ayrıntı tabi), ortasında bırakıp gidenleri mi konu edeyim?

Birini eleştirirken 'ama bu konu ile ilgili on gün önce bir panel vardı, orada mıydınız?' dediğimde yok diyeni mi?

Yoksa dünyanın ekosistem dengesiyle ilgili muhteşem bir konferansın efsane akademisyeninin paneline gelmeyen belediye çalışanlarını mı? Eğitimcilerin öğrencilerini getirmeyişlerini mi? Üreten ve tüketen halkı mı? Kimi konu etmeliyim?

Etkin Öğretmen Konferansı'nda değerli akademisyen hocamızı dinlemeye tüm eğitim camiası gelmeye çalışmalı, görevli-izinli olarak belirtilen durumu, 'Dersi olmayan gelsin'e çevirmemeliydik.

Bir partinin başkan değişiminde var olan başkan eleştirildiğindeki durumda aslında o konularla ilgili konferansların verildiğini söylediğimde o eleştirenlerin 'Evet, ben de oradaydım ancak şunlar da çözüm içerisinde olabilir' diye fikri olabilmeliydi.

Şehrimizin süs bitkileri fuarında bu sene tüm ihtişamı ve firmaların da üstün performanslarıyla görsel şölene dönen fuar alanının gün içi sıcak olduğundan gelinmese bile akşamları dolu olmalı ve işte bu bitkiler olmazsa dünyamızı nasıl bir son beklediği her stantta anlatılabilmeli. Evinin bahçesine, okulların oyun alanları hariç yeşillenmesine, kurumların çardaklarının yanına ya da en ufak bir toprağa uygun bitkinin olabildiği bilinmeliydi.

Herkes komşusuna, kurum müdürleri personeline, okullar öğrencilerine (ki iki ya da üç okul gelmiştir, ben yokken gelenlerden şimdiden özür dilerim) belediye ise hoparlörüyle etkinlikler süresince bu güzel organizasyonları o güzel hanımın sesinden duyurabilmeyi hedeflemeliydi.

Ve geçen hafta içinde en son, iklim krizi ve bitkisel üretimi ele alan yine önemli bir akademisyenin bulunduğu toplantıda yer olmadığından ayakta dinlemeliydi insanlar. Öğretmenler, öğrenciler, kurum çalışanları, üreticiler, aynı güne tekabül eden özel günlerini kutlayan muhtarlar bile. Bari 99 muhtardan 10'u geleydi iyiydi (!)

Diyeceğim o ki oturduğumuz yerden her şeye şikayet edeceğimize mabadımızı kaldırıp bir şeylerin ucundan tutup da 'Benim de bir katkım olur mu?' yüceliğini göstermek, bu kadar zor olmamalı. Evet eleştirelim, hatta nezaket çerçevesinde tartışalım elbette ama içinde olmadığımız, fikir beyan edemediğimiz şeyler için boşuna evreni meşgul etmeyelim. Zira ağzımızdan çıkan her şey, evrende bir yere sahip oluyor. Boşuna kirletmeyelim.

Belki gün boyu o günkü eğitim sekteye uğrayacak, belki gün boyu o günkü memurun mesaisi boşa gidecek, belki bazı esnaf bir iki saat dükkanını kapatacak diye düşüneceksiniz ancak ummadığınız zamanlar, bize ummadığımız kapılar ve bilinçlenme yolları açar. Eğitilmeye, bilinçlenmeye ihtiyacımız olduğunu kabul edelim lütfen.

Ve inanın bu tarz etkinliklerin olduğu günlerde yapılacak her şey, bu kıymetli bilgilerin yanında eş değer bile olamaz.

Yarın görüşmek üzere, şansla ve sağlıkla kalınız inşallah.

Sevgiler…

Bakmadan Geçme