” HAZRETİ DANGALAK “

Dikkat ederseniz başlığı iki tırnak içerisinde yazdım, eh imla kurallarıyla kafası dumanlı olan sevgili okur senin...

Dikkat ederseniz başlığı iki tırnak içerisinde yazdım, eh imla kurallarıyla kafası dumanlı olan sevgili okur senin için açıklayayım, bir yerden alıntı ifadeler tırnak işareti içerisinde yazılır. Bugünkü yazımın başlığına merhum fikir adamı ve yazar Aziz Nesin'in bir hikayesine verdiği ismi verdim.

Aaa; yazar hanım dakika bir , gol bir ; yine kime laf atıyorsun diyorsanız , önce kendi nefsimizden başlayalım diyerek ; iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım. Batıralım da efendim, yazıyı baştan sona sabırla okuyabilirsen dangalaklığın da bu kadarı der misin diye de düşünmeden edemiyorum.

Yıllardan 1997 Aylardan Şubat

28 şubat kararları olarak Türkiye Siyasi Tarihinde kara leke olarak yer alacak antidemokratik imzaların atıldığı dönemi pek çoğunuz anımsarsınız. O dönemde Felsefe Bölümü son sınıf öğrencisiydim. Felsefe ile dini inancın yan yana bile telaffuz edilmesi bazıları için korkulu rüya iken, bendeniz her ikisini de yaşantımın merkezi yapmıştım. Hem de başörtülü olarak üniversitemde felsefe hocası olmayı hayal ediyordum. ' Hayaller Gerçek olsa…'

Peki ne oldu, nur topu gibi bir oğlan bir kız oldu, dermişim. Oğlanın adı, irtica hortladı ; kızın adı, başörtü yasağı idi ! Ne yasağı ya hu diyen hazretlere hatırlatayım , 22yıl öncesini anlatıyorum. O yıl son sınıf öğrencisi iken başörtülü olduğum için siyasi karar gereği üniversitemin kapısının eşiğinden bile geçemedim. Bursa'da lapa lapa yağan karların altında jandarmaların ; ' ya başörtünüzü çıkaracaksınız ya da kampüsün içinden dersliklere giremezsiniz', ikazları ile saatlerce mücadele ederdik. Jandarmaya gönül koymak doğru olmaz , nihayetinde onlar verilen emri yani görevlerini yapıyorlardı. Dönemin siyasi iktidarı ve derin devlet iş başındaydı. Okuldan uzaklaştırma cezası aldım. Adliyelerde , avukat ofislerinde derdimizi anlatmaya çabalasak da başörtülü olarak çaldığımız her kapı bizlere kapalıydı. Dönemin Mazlum Der olarak bilinen derneğine de başvursak nafile , derneğin kendisi mazlumdu. ' Sen ki, muhtaç himmet dede, gayriye himmet ede…'

Tam iki buçuk yıl üniversitemden koparıldım. Ülkeye oynanan oyunun tuzağında geçen yıllar , bugünlerimizi inşa etti. 'Maziye bir bakıver neler neler bıraktık'. Başörtüsü teferruattır diyen zamanın Hocaefendi'si bugünün fetö elebaşısı ve cemaati bir yerlerden komut almışçasına yasağın ertesi günü siyasi iktidarın yanında olmuşlardı. Biz mücadele edenlere de yakınen tanıdığım ablalar zulaya yatıp kıkır kıkır gülüyor, ne var canım siz de amma uzattınız , açıverin örtülerinizi diyorlardı.

Cemaate itaat , Kutsal Kitabın ayetine uymaktan daha önce geliyordu , itaat kültürü cemaate biat etmek onlar için Allah'ın emrinden çok daha önemliydi . İşte o Zaman anlamıştım ki, cemaatin hakiki anlamda bir kutsal kitap okumuşluğu , kutsal kitaba olan bağlılığı yoktu.

Laikliği aşırı uçta yaşayanlar ile dini terbiyeyi Kutsal Kitaba göre okumayan yaşamayanların arasında geçen iki buçuk yıl bana fazlasıyla daha önce hiç farkında olmadığım gerçekleri aşikar etti. Siyaset ve yazı ile de bizzat ilgilenmeye başlamam da bu ilginç zamana rastlar.

Beni aldı bir araştırma ; gece gündüz sorguluyordum; tarikatlar ,cemaatler ve de mezhepler ile ayetler arasında nasıl bir bağlantı vardı?

Sahiden din , kutsal kitaptan öğrendiklerimiz miydi yoksa birilerinin liderliğinde tekelindeki yorumlar mıydı?

Felsefe eğitimim ve başörtüsü yasağının bana kazandırdığı en büyük fayda kendimi ve inancımı sorgulama cesareti gösterebilmem olmuştu.

Lakin, hiç bir zaman kadrolu hoca olup sırtımı devlet babaya yaslayamayacaktım. Eh , ne yapalım bedel ödemeden hakikat kapısı aralanmıyor.

Köprünün altından çok sular yollarına revan olurken ne o köprü aynı kaldı ne de ben ….

Pek çok hakikate gönül vermiş arkadaşların eğitim hayatları , aile hayatları altüst olmuştu. Müslümanlar bir vücudun uzvu gibi olmalı diye vaaz verenler neredeydi, samimi müslüman ile Hasbihal etmek, sohbet-i Canan eylemek çölün kavurucu sıcağında kana kana soğuk su içmek kadar ütopya idi.

İnancından dolayı fişlenen , dışlanan ötekileştirilen nicelerinden sadece biriydim. Bu ortamda ;

İnançlarımı kaybetmedim , lakin tüm inançlara inancı yaşadığını söyleyen herkese eleştirel bakabilmeyi öğrendim. ' Tanrı'ya küsmek olmaz ki'

Gazete yazılarımı sürekli olarak takip eden okurlar bilirler ki, bazen yazılarımda tüm kutsal kitaplardan alıntılar yaparım, ayetleri doğru okuyup anlamak kendi akıl ve his dünyamızın süzgecinden geçirmek bize her zaman ışık tutacaktır. Yaşadıklarım karşısında şunu da açık yüreklilikle itiraf edeyim ki, 28 Şubat siyasi kararları, bana önce kendi dangalaklıklarımı öğretti.

Onca yıl geçti, bugün geldiğimiz noktada 28 Şubat'ın aktörleri hiç hesap vermedi. Ne tuhaf , oysa ; 12 eylül 1980 darbesini yapanlar bile en azından sorguya çağrılmıştı. Rahmetli Kenan Evren 'i hatırlayınız.

28 şubat ilginç zamanlar olarak kalıp, sır perdesini aralayamadı, sizce de garip değil mi?

'Büyük Ortadoğu Projesi' kapsamında 'ılımlı İslam' projesini de yine servis etmediler mi? Bugünün Fetö elebaşısı dönemin muhterem Hocaefendi'si Abant toplantıları ile Müslümanlığı Kuran-ı Kerim yerine kendi kitaplarıyla yorumlarıyla şekillendirip Pensilvanya'ya kendisi için hazırlanan malikaneye yerleştirilmedi mi?

Dün cemaat vardı da , Allasen bugün kimler aktör hangi tarikatler şeyhler şıhlar İslamiyet'i tekellerine alıyor? Ya siyaset çok mu masum! Bu ifadeyi sadece bir parti meselesine de lütfen indirgemeyin, olur mu?

Hülasa, sözün özü dünün bazı siyasi mazlumları bugün antidemokratik davranıp ,hukuka uymayan davranışlar sergileyebiliyor. Kurunun yanında onlarca yaş yanmak zorunda mı? Fetöyü günahım kadar sevmiyorum, ama sırf onların kurumunda bulundu, öğrencilere burs veriyor diye binlerce masum kişinin karalanmasına da yüreğim elvermiyor. 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır…'

Bir zamanlar ; başörtülü olarak devlet dairelerine , okullara giderken korku duyulurdu; bugün fikrimi yekten açıktan söylesem pişmiş tavuğun başına gelenler acaba mazaallah başıma gelir mi diye düşünülmüyor mu? KPSS sorularını cemaat çalıyordu, adamcılık vardı, peki ya şimdi; bir mülakat sözlü sınav adı altında nice atanması gereken öğretmenin Hakkı gaspedilmiyor mu?

Müslümanın kelime anlamı ne demek, gerçekte kafir kime denir? Bu belirttiğim sözcüklerin bizzat adaletle , kul hakkıyla , hakikati gizlememekle ilgili olduğunu kaçımız biliyoruz? İslamiyeti beş şarta indirgeyip, falanca ritüelleri yapmakla sınırlandıranlar , bilinçli olarak mı ; yoksa bilinçsizce mi kutsala zarar veriyorlar?

28 Şubat geçmişte kaldı, diyenlere vallaha mı diye o günleri yaşayan bir kardeşiniz olarak sormak isterdim?

Ayol yazar bozuntusu seni, hiç o günler ile bugünler kıyaslanır mı, ne demek istiyorsun diyen okurlarıma da ; amanın sakin ol kurban diyorum, malum sözün çoğu kime söylenir başlıktaki yazıya dikkat kesil ve de bu konulara biraz da sen kafa yoruver gariii dersem, ayıp etmiş olur muyum ?

' Yallah cinler yallah'

Bakmadan Geçme