HAYATI BOYAYANLAR'A

Kendi hikâyeni ve canından can kattığın canın hikâyesini sabırla, itinayla, titizlikle yazan sendin. Sen, senden önce...

Kendi hikyeni ve canından can kattığın canın hikyesini sabırla, itinayla, titizlikle yazan sendin. Sen, senden önce hayatındakileri önceleyendin. Yaşanmışlıkların en güzeli. Bizi büyütürken kendi de büyüyen ve gözümüzde bilgeleşen. Her başımız sıkıştığında başımızı göğsüne dayayabildiğimiz, sıcaklığını hissederken, huzuru içimize çektiğimiz de sendin. Huzurdun, mutluluktun, dayanaktın, güvenceydin, hayatımızın dinamiğiydin. Ne söylesem eksik kalıyor, ne desem seni tam anlatamıyor. Zannederim ki herkesin kendi hikayesinde senin gibi bir baş kahraman yer alıyordur…

Sen şimdi mor menekşelerdesin, küpelilerde, hanımellerinde… Ruhumuza bir kokuyla dolup burnumuzun direğini sızlatansın. Biliyor musun hiçbir zaman bitmezmiş sana olan ihtiyaç, bitmezmiş sana sorulacaklar. Ne engin hoşgörün ve sabrın varmış meğer. Sen kıymete en layık olandın, çünkü sen anneydin, annemdin…

Ufacık yüreğimize sığışan, minicik aklımızda devleşen bir örnektin elbette. Sözcüklerinin dimağlarımıza nasıl kazındığı ayrı bir konu. Giderek sana benzememiz ise kaçınılmaz sonmuş gibi. Dünü bize aktaran sen, bugünü yarına aktarmamızı temellendirmiş, yapılandırmışsın meğerse. Bir mimar edasıyla şekillendirmişsin dem be dem…

bir varmış bir yokmuş

bir masalın son sözünü söyleyip gittiğinde

mısraları bitti şiirimin

bitti sözlerim

yitti ümidim

içimdeki ince sızı

yarım kalmış gülüşümsün sen

tamamlayamadığım cümlem

boğazımda düğümlenen…

ama

Şair dedi ki 'Birçok giden memnun ki yerinden, çok seneler geçti dönen yok seferinden'

Öyle olduğu ümidiyle belki de avundu gönlüm…

Kendileri adeta boya dolu bir küp olan, hayatları yerine göre boyayan, renklendiren, ahenk ustaları, gününüz bir gün değil, önünüzde hürmetle eğiliyorum…

Bakmadan Geçme