Halklar barış ister…
Ortaokulu 1977 yılında bitirdim, doğal olarak aynı yılın yaz sonunda liseye başladım: Gökçeada Atatürk Öğretmen Lisesi....
Ortaokulu 1977 yılında bitirdim, doğal olarak aynı yılın yaz sonunda liseye başladım: Gökçeada Atatürk Öğretmen Lisesi.
Daha geriye gidersek ilkokula iki yaş önce başlamışım. Sınıf arkadaşlarım arasında yaşıtım yoktur. Kimi istisnalar ayrı ya bir yaş ya da iki yaş büyüktürler benden.
Neyse, liseye başladığımda hükümette yani iktidarda kısaca MC olarak bilinen Milliyetçi Cephe partileri vardı: Demirel'in Adalet Partisi, Türkeş'in Milliyetçi Hareket Partisi ve Erbakan'ın Milli Selamet Partisi. Ecevit'in CHP'si o zaman da muhalefette idi.
Birinci sınıfta MC hükümeti, ikinci sınıfta Ecevit hükümeti, üçüncü sınıfta da yine MC hükümeti.
Yazı konumuz bu değil…
Ortaokuldan çıkmış, uzak diyarlardaki yatılı öğretmen okuluna gitmişim. Sudan çıkmış balık gibiyim.
Dedim ya benim liseye başladığımda MC hükümeti vardı. Okul, MHP'li yöneticilerin ve öğrencilerin egemenliği altında idi. Duvarlarını da bu düşünceye ait resim ve şiirler süslüyordu…
Hiç gözümün önünden gitmez:
'Bir elimde ezel, bir elimde ebed
Halklar değilim ben milletim millet'
Bu yazıyı yazarken şiirin yazarını araştırdım; yanılmıyorsam Rıza Akdemir.
Ben kendimi siyaseten bildim bileli 'vatan, millet' benzeri sözcüklerle yatıp kalkıyoruz…
Bir de üstüne kutsallık yüklenen 'devlet' kelimesi var.
Devlet, Arapça kökenli bir sözcük. Türk Dil Kurumu'na göre açıklaması şöyle: 'Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık'
Bu tüzel varlığın yönetim organları. Büyüklük, mevki. Ve mutluluk:
Duymuşsunuzdur… Hani Muhteşem Yüzyıl'ın kudretli padişahı Sultan Süleyman'ın 'Muhibbi' takma adı ile yazdığı 'Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi' dizelerinde de geçer.
Kanuni Sultan Süleyman bir nefes sağlığın her şeyden değerli olduğunu anlatır bu dizelerde.
Şimdilik geçelim…
Peki millet nedir?
Türk Dili Kurumu sözlüğüne göre millet de 'Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus' anlamına gelir.
Başka yan ve mecazi anlamları da var ama dağıtmayalım şimdi.
Sadece iki farklı örnek vererek konumuza odaklanalım:
'Millet, tütün paralarını alınca borcunu öder.'
'Şu kadın milletinin kıskançlığının hiç sonu yoktur.'
'Millet' de dilimize 'Devlet' gibi Arapça'dan girmiştir. Fakat Arapça'daki karşılığı (köken anlamı) 'ümmet' benzeridir. Yani din veya mezhep birliği olan topluluk.
Yaninin yanisi aslında bugünkü Türkiye Türkçesi'nde kullanılan 'millet' sözcüğünün karşılığı eski Türkçe'deki 'ulus' ya da 'budun/bodun' değildir.
**
Hele bir sorun, şimdi bunları neden yazdım…
Kendi oğlum da dahil çevremdeki gençlerden hep bir yurtdışına gitme isteği duyuyorum. Hani beyin göçü diyoruz ya! İşte bu… İngilizce bilen, soluğu yurtdışında almak istiyor. Vatan, millet, devlet… Başka bir deyiş ile 'Vatan, millet, Sakarya!' ulusçu duygularla yazılan şiirlerin dizelerinde kalıyor.
Emperyal (sömürgeci) işgali, tam 100 yıl önce yurtseverlik ve uluslaşma bilinci ile kırmışız…
Kuvayı Milliye. Yani ulusal güç.
Gelmişiz, 21'inci yüzyıla. Sermaye, yerli ortaklar bulup, uluslararası boyuta geçmiş ama milleti de 'dış güçler' öcüsü ile korkutuyor.
Ben, elbette yerli üretimi, ulusal değerleri savunuyorum ama dünyanın geldiği noktayı da göz önünde tutarak, dünyanın bütün emekçilerinin de birleşmesi gerektiğine inanırım…
Halklar, millet, ezel, ebet… Egemenlik… Tamam, da Suriye'de, Irak'ta ve Ukrayna'da yerlerinden yurtlarından olan emekçilere de üzülüyorum.
Artık şunu görmemiz gerekiyor: Çokuluslu tüccarlar savaş, halklar barış istiyor…