'Gerçekçi ol, imkansızı iste'

Önceki yılbaşında yazmışım. Ara sıra ne yazdığımı kontrol edip ne değişmiş sorguluyorum. Buyurun beraber okuyalım: Eleştiri...

Önceki yılbaşında yazmışım. Ara sıra ne yazdığımı kontrol edip ne değişmiş sorguluyorum.

Buyurun beraber okuyalım:

Eleştiri; bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla yapılan incelemeye verilen addır. Eskiler eleştirme işine tenkit, eleştiri yapana da münekkit derlermiş.

Eleştiri, özellikle edebiyatta önemli bir türdür. Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türüdür. Arapça'dan 'tenkit', batı dillerinden de 'kritik' kelimesi dilimizde kullanılagelmiş.

Kelimenin bir de felsefe ile ilgili anlamı var: Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama…

Doğruyu söylemek gerekirse bizde eleştiri pek sevilmez.

'Kardeşim, sen kendini ne sanıyorsun!'

'Yazılarınla ilgi çekip bir yerlere aday olmayı falan düşünüyorsan bilelim!'

Bu cümleler, her eleştiri yazarının karşılaşabileceği türden cümlelerdir.

Bu tarz cümleleri duyduğumdan yazmıyorum ama her an duyabilirim. Yaşadığımız coğrafyanın iklimini de bilmiyor değiliz.

Biz inandık mı ölümüne inanıyoruz. Düşüncelerimize karşı sarf edilmiş cümle duymak, inandıklarımızın eleştirildiğini görmek istemiyoruz!

Oysa eleştirinin insanı geliştiren bir yönü vardır.

Biraz da 'Evet ya, ben bu yönden hiç bakmamışım' diyebilmeliyiz.

Ya da 'Neden ben bu insanı kazanamamışım; nerede eksiğim var?' gözüyle değerlendirmiyoruz.

Eğer eleştiri, yapıcı değil sadece yıkıcı ise ona söylenecek bir söz yoktur.

Kabul edelim ki yazar eleştirir. Yani ele aldığı bir konunun doğru ve yanlış yanlarını hatırlatır.

Gelelim bugünkü konumuza.

Okudu iseniz dünkü yazımda yarı ciddi yarı hatırlatma amaçlı bir çılgın proje önermiştim. Okumayanlar için belirteyim; Birgi, Zeytinlik ve Dolaylar yönünden gelen çay ve derelerin Ödemiş'te birleştirilebileceğini ve Kız Meslek Lisesi önünden başlayıp Eski İstasyon'a kadar bir mini nehir yatağı oluşturulabileceğini yazmış, Ödemiş'in Venedik'ten ya da Eskişehir'den kalır bir yanının olmadığını kendimce ifade etmeye çalışmıştım.

İtalya'nın Venedik şehri, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasına kurulu imiş. Ben görmedim. Eskişehir'in içinden de Porsuk Çayı geçer. Orayı gördüm. Bizim şehir içinden geçen böyle nehirlerimiz yok ama bence hayal etmek de güzel.

Küba devriminin önderlerinden Arjantinli doktor Che Guevera'ya ait olduğu söylenen 'Gerçekçi ol, imkansızı iste' sözünü duymuşsunuzdur. Biz fikri ortaya atalım da belki birileri mantıklı bulur da yapar.

Meydanlar, bir şehrin dinlenme alanlarıdır. Meydanlar, insanların buluşma noktalarıdır.

İzmir'de Konak Meydanı, Ankara'da Kızılay Meydanı, İstanbul'da da Taksim Meydanı. Ödemiş'te de Ulus Meydanı.

Ulus Meydanı için çeşitli projeler söyleniyor yazılıyor. Bence burası Büyükşehir, ilçe belediyemiz ve süs bitkileri üreticilerimizle birlikte yapılacak ortak bir proje çerçevesinde bir açık botanik meydanına dönüştürülebilir.

Stadyum! Kesinlikle yerinde kalmalı. Yıkılacaksa çevre duvarları yıkılabilir ama burası, Ödemiş'in nefes alma bölgesi olarak gelecek kuşaklara miras olarak bırakılmalıdır. Bu ölçekte olmasa da Ödemiş'in küçük küçük dinlenme alanları var biliyorsunuz. Örneğin, Saraçoğlu Caddesi'nin ortasındaki çınar ağaçlarının bulunduğu kavşak.

Geçtiğimiz günlerden birinde buradaki esnaf arkadaşlarla konuşurken bu bölgenin iyi tasarlanamadığı ve kullanışlı olmadığı yönünde yorumlar yapıldı. Labirent gibi!

Orada korunması gereken anıt bir ağaç var ve çevresi, ne yazık ki verimli şekilde kullanılamıyor.

Öncelikle esnafın minik meydanı daraltmasının önüne geçilmelidir. Yani denetim şart…

Orta alandaki neye benzediği bilinmeyen küçük adacıkların insanların rahat geçişini engellemekten başka işe yaradığı yok. Zaman zaman da ağaç dibinde çöp dağları oluşuyor.

Açıkçası buranın iyi bir tasarımcıya yani bir peyzaj mimarına ihtiyacı var. Daha sade… Geçişleri kolaylaştıran… Öte yandan dinlenmek isteyen insanlar için küçük oturma alanlarının bulunduğu…

Ödemiş'in özel ağaçları var. Çınar, zeytin, kestane, ceviz gibi. Ve incir gibi…

Hani diyorum, bu minik meydanlarımızı bu özel ağaçlarımızla süslesek. Ödemiş, meydanlarındaki yerli ağaçları ile ünlense…

Bakmadan Geçme