Gelibolu-Anzaklar

“Göz nereye bakar / Gönül oraya akar / Gönül nereye akar , ayak oraya koşar …”...

'Göz nereye bakar / Gönül oraya akar; / Gönül nereye akar , ayak oraya koşar …' diyen Mevlana Celaleddin Rumi'nin dediğine katılmamak mümkün mü?

Çanakkale ilimize bu duygularla birkaç defa gidebilmiştim. Çanakkale, yalnızca tatillerde soluklanmak için kaçtığımız bir şehirden daha fazla öneme sahip. Atalarımızın destan yazdığı bu ulvi kenti tarihsel bilgiyle donanımlı rehber eşliğinde gezmek, oranın manevi iklimini soluklamak, şehitlikte dualar edebilmek, şükürler olsun bendenize de nasip olmuştu.

Geçen yıl Ege Üniversitesi'nde Çanakkale Destanımız için düzenlenen tarihi tiyatro gösterilerine katılmış, hatta asker tayını bile yiyebilmiştim. Tiyatro oyunu deyip geçmeyin, öylesine sahici bir ortam hazırlanmıştı ki o günleri anımsamaktan öte yaşar gibi olduk. Salona verilen duman sonrasında bir astım hastası olarak dışarıya kendimi zor atmıştım. Bir nefeslik can emanetinden başka hangi üstünlüğümüz var ki! Hakikaten empati yapalım diye zor anların hatırlatılmasına bile tahammül edemedim. Ceddimizin hakkını ödemek, vatan için şehit olanlara minnetimizi ifade edebilmek ne kadar da zor.

Bu sene malum Kovid-19 salgını nedeniyle anma törenlerimiz sınırlandı. Yine de türkülerimiz, şiirlerimiz, dualarımızla yad ediyoruz.

Her olumsuzluğa rağmen biz, güzel bir milletiz ve milli değerlerimiz söz konusu olduğunda fedakarlıklardan kaçınmamak gibi güzel bir ahlakımız var. Olmalı da zaten… Dünyaya hakim olmak isteyen Küreselci Yönetim zihniyeti, ulusal tüm değerleri sıfırlamak istiyor. Gittikçe küreselleşen, dünya düzenine format atılan böylesi zamanlarda daha da çok milli değerlerimize sahip çıkmalıyız.

'Yurtta sulh cihanda sulh' diyerek savaşların gerekmedikçe birer cinayetten korkunç, cinnetten farksız olduğunu söyleyen, bağımsızlığımız kadar değerlerimiz için de çırpınan ve böylesi milli edebi bizim topraklarımızda son nefesini vermiş Anzaklar için de gösterebilmeyi bizzat Mustafa Kemal Atatürk, şu sözleriyle ifade etmiştir: 'Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın bağrında bulunuyorsunuz. Huzur ve barış içinde uyuyun. Siz, Mehmetçikler ile yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını bu savaşa gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim çocuklarımız olmuşlardır.'

Şimdi belki benden Anzakların kimler olduğunu açıklamamı arzu eden okurum olabilir. Sevgili okurum, Osmanlı Devleti döneminde önemli bir deniz üssü olan Gelibolu, Trakya ve Balkanlara düzenlenen akınlarda geçit yeri olarak kullanılmıştır. Gelibolu için diyebiliriz ki Osmanlı'nın Avrupa'daki başkentiydi. Troya kenti kadar eski bir yerleşim yeri olan tarihi Gelibolu, Çanakkale Boğazı'nın Avrupa tarafında kurulu ilçesi olup eski adıyla Gallipolis'tir.

Zaman içerisinde Çanakkale ilçesi Gelibolu olarak anılan tarihi beldede 1. Dünya Savaşı sırasında Britanya İmparatorluğu'nun ordusunda savaşan Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan bir kolordu meydana getirilir (1915). Bu kolordunun adı, Anzak Kolordusu'dur. Kuruluş amacı, Osmanlı Devleti'ne karşı savaşmaktır.

Osmanlı Devleti, Almanya'nın yanında yer alırken Anzaklar da İngiltere'nin yanında savaşa girmiş oldu. Bu savaşta Anzaklar, Çanakkale'de Türkleri etkisiz hale getirmek ve buradaki savunma hatlarını ezerek Marmara Denizi'ne geçmek ve devamında İstanbul'u işgal ederek boğazları İtilaf Devletleri'nin kuvvet unsurlarına açma girişiminde kararlı olan İngiltere'nin öncülüğünde kurulan çok uluslu gücün parçasıydı. Deniz Kuvvetleri Bakanı Winston Churchill tarafından genel planları hazırlanan Gelibolu Harekatı'nda boğazı koruyan tabyaları ve seyyar bataryaları susturmak için düzenlenmiş olan kara harekatında yarımadanın batı kıyısına yönlendirilmişlerdi. Buradaki sırtları işgal ettikten sonra kara çıkarmalarını tamamlayan birliklerin tamamı değerlendirilerek doğu istikametine ilerlenecek ve Türk istihkamlarını kuşatacaklardı. Anzakların Gelibolu'ya saldırmasının maliyeti, Avustralyalılar için 8709 ve Yeni Zelandalılar için 2701 asker kaybı şeklinde tahakkuk etmişti.

O günleri yüz yaşına bastığında bir Anzak olarak Ted Matthews, bakınız nasıl anlatmış: 'Bizim Türklerle savaşmamız için bir neden yoktur. O zamanlar sizi Almanya, bizi İngiltere bu savaşa sürükledi. Muhaberat sınıfındaydım. Hiçbir zaman Türklerle savaşmadım. 1990'larda Türkiye'ye gittim. İnanılmaz bir ilgi ve dostluk gördük. Türkleri asla düşman olarak görmedik.'

Devletler arasında vuku bulan savaş, aslında halklar arasında yaşanmıyor. Biz 18 Mart günü şehitlerimizi yad ederken Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar da 25 Nisan günü düzenlemiş oldukları törenlerle vefat etmiş askerlerini anarlar. İlk Anzak Günü, 1916'da düzenlendi. O gün itibariyle sadece Türkiye'de değil, Avustralya ve Yeni Zelanda'da da anılıyor.

Çanakkale'ye hiç yolunuzu revan eylediniz mi bilemiyorum ama giderseniz Gelibolu Savaş Müzesi'ni de muhakkak geziniz. Çanakkale Savaşı'nın izlerini, anılarını müzeyi gezerken hissedeceksiniz. Diş fırçalarından asker matarasına kadar hemen her şey, size farklı şeyleri de fısıldayacaktır.

Şehitlerimize selam olsun derken Atamızın Anzaklar için sahiplenici sözlerine yürekten iştirak ediyorum.

Derinden bir ahhh ki anlatamadıklarım var… 'Çanakkale İçinde Vurdular Beni…'

Bakmadan Geçme