Gazetecilik!

Biliyorsunuz gazeteyi saymazsak radyo, TV ve internet, son 50-60 yılın teknolojik buluşları. Radyo da daha öncelere...

Biliyorsunuz gazeteyi saymazsak radyo, TV ve internet, son 50-60 yılın teknolojik buluşları. Radyo da daha öncelere dayanıyor ama yaygınlık kazanması açısından 50-60 yıl dedim.

Şimdilerde de 'sosyal medya' adı verilen bir iletişim aracı ortaya çıktı ki saydıklarımın hemen hepsini solladı.

Yazılarımı takip edenler bilir ki ben 'e-sosyal medya' deyimini kullanırım. Baştaki 'e' elektronik demek. Sosyal de 'toplumsal' kelimesinin karşılığı olmasına rağmen bugün biraz anlam kaymasına uğramış bir kelime. Sosyal, toplumla iç içe anlamına da geliyor. Toplumdan uzak olan kimseler de a-sosyal olarak adlandırılıyor.

Eskiden çocuklar eve girmek bilmez, hatta anneler 'akşam ezanında evde ol' derlerdi; şimdilerde ise çocuklar dışarı çıkmak bilmiyor!

Her şey, o sihirli ekranda ve tuşlarda…

Ben de Facebook adı verilen o sihirli ekran iletişim araçlarında takılıyorum. Yazıyorum veya çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum ama inanın ki kaç kişi beğeniyor, kaç kişi okuyor bunun derdinde değilim. Takip ediliyorum ama uzun yazılarımın okuyucusunun da fotoğraflara göre daha az olduğunu biliyorum. Ama ben sadece başkaları için değil, biraz da kendim için yazıyorum.

En azından biriktiriyorum…

Biliyorum ki benim yazdığım yazılar, 30-40 hatta daha fazla yıllar sonra önemsenecek.

Sosyal medyada 'etkileşim', önemli bir gösterge. Eğer siz olur olmaz her yere başsağlığı ya da başarı diliyorsanız onlar da sizin iletilerinize başsağlığı veya başarı diliyorlar.

Bazı Facebook arkadaşlarımın sabahtan akşama kadar beğen-paylaş yapıp küçük de olsa yorumlar yazmasına hayret etmiyor değilim…

Gazete dedik, yine nerelere geldik…

Biliyorsunuz Küçük Menderes Gazetesi'nin kurucuları arasında ben de varım. Mezarbaşı Kavşağı'na bakan o iki katlı binanın meydana bakan köşe odasında çok zamanım geçti. Neler yaşandı, neler konuşuldu!

Ama geldiğimiz 19 yılın sonunda yorulduğumuzu ve ilişkilerin zayıfladığını gördük. En azından ben, gördüğümü yüksek sesle dile getirdim. Beni paragözlükle suçlayıp onur kurtarmaya çalışanlar, bensiz bir ay dayanabildiler…

Türkiye'de gazetecilik, gerçekten yapılması zor işlerden biri haline geldi. Siyaset, mafya ve para, gazeteciliği esir aldı. Peker Pekmez'in 'uzaktan eğitim' dersleri, çok sayıda karanlık ilişkiyi gün yüzüne serdi…

Yerel yayın organlarını bir kenara koyuyorum. Onlar, gerçekten büyük emek ve özveri harcıyorlar… Bunu ben de damdan düştüğüm için gayet iyi biliyorum.

Gazete veya TV yayını yapmak için büyük sermaye sahibi olmanın zorunlu olmadığı bir ülke diliyorum.

Bakmadan Geçme