Fetişizm!
Önceki gün yazdığım 'Yontulmamış, görgüsüz, kaba saba' başlıklı yazının sonunda 'Peki 'lümpen proletarya' ne demek? Onu...
Önceki gün yazdığım 'Yontulmamış, görgüsüz, kaba saba' başlıklı yazının sonunda 'Peki 'lümpen proletarya' ne demek? Onu da siz araştırın artık…' demiştim.
Ayrıntılı açıklamaya girmeden akılda kalacak şekilde söylersek Fransızca kökenli proletarya, 1800'lerde toplum bilimine siyasi bir terim olarak girmiştir. Kaybedecek bir malı mülkü olmayan, toplumun en alt kesimlerini kapsar. Kaybedecek sadece emekleri vardır.
Özellikle fabrikalarda üretimde kilit rolü oynamalarına rağmen yalnızca hayatta kalmayı başaracak kadar ücret alabilen grup, sınıf. Hiçbir varlıkları ve üretim araçları olmadığından emeklerini satmak zorundadır.
Kelime, Alman ekonomist ve düşünür Karl Marx ile politik bir terim haline gelmişti. Kelimenin 'yavrulayıcı' anlamı da varmış. Daha önceleri, hayvan gibi üreyen en alt tabakadaki insanlar için kullanılırmış.
Lümpen kelimesi de 'toplumsal sınıf bilinci olmayan' insanlar için kullanılan bir terim. Lümpen proletarya da sözlükten aynen alırsak, 'İçinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı düşen, sözde bilgili tutum ve davranışlarıyla itici olan; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan' anlamında.
Özetle 'bilinçsiz işçi'
**
Bugün, fetişizm kelimesi üstünde duracağım.
Kelimenin birbirine yakın anlamları var. Asıl anlamı 'karşı cinsin giysi vb. şeyleriyle cinsel coşku ve doygunluk sağlama'
Sosyolojik anlamı ise bir anlamda tapınma derecesine varan tutku.
İlkel toplumlarda doğaüstü bir güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesnelere karşı duyulan hayranlık veya korku.
Günümüzde de sosyolojik olarak farklı şekillerde karşımıza çıkıyor bu tutum.
Bunlardan biri de bayrak fetişizmi.
Bayrak, en bilinen anlamı ile bir grubu veya toplumu simgeleyen renk ve simgelerin oluşturduğu simge, sembol veya kumaştır…
Mithat Cemal Kuntay'ın 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır' dizelerini duymayan yoktur.
Hangi topluma veya ulusa ait olursa olsun bayrağa hakaret hoş görülmez. Çünkü o bayrak, o toplumun tamamını simgeler.
Bir futbolcuya kızarak o futbolcunun simge olarak kabul ettiği bayrağa hakaret edemezsiniz.
Sözlükler, 'Bir ulusun, bir topluluğun veya örgütün simgesi olarak kullanılan, belli bir rengi ve biçimi olan, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş' olarak tarif ederler.
Bayrak, kutsaldır ve resmidir.
Bayrak, bir süs aracı veya aksesuar olarak kullanılamaz. En azından bana göre kullanılmamalıdır.
Resmiyeti vardır dedik. Bu çerçevede resmi dairelerde kullanılmalıdır.
Eğer bir resmi daire önünde yırtık ve sökük bir bayrak varsa o kurumun yöneticileri soruşturma geçirebilir. Eski öğretmenlerin böyle çok hikayeleri vardır.
Şimdi kimi yerlerde olur olmaz yerde bayrakların asıldığını görüyorum.
Balkonlarda, el arabalarında, tarla girişlerindeki direklerde…
Örneğin Saraçoğlu Caddesi'nde seçim döneminden kalan bayraklar hala asılı duruyor. Seçimden bir gün önce siyasi simgeler, sivil kuruluş veya resmi görevliler tarafından kaldırılırken iki partinin seçim bürosu önündeki Türk bayrakları kaldırılmadı. Hala ağaçlar arasında asılı duruyorlar.
Acaba kaldırmaktan çekinenler mi var yoksa kimse görev üstlenmiyor mu!
Sadece orada mı! Ve sadece bayrak mı!
Fetişizm, bir varlığa normalin üstünde tapınma demektir.
Bayrak, ülkemizin en önemli simgelerinden biridir. Sadece bizim değil bütün ülkelerin böyledir.
Ama ona değer vermesini de bilmek gerekir.